DELAİLU NÜBÜVVE |
RESULULLAH'IN (S.A.V.) PEYGAMBER OLARAK GÖNDERİLİŞİNE DAİR BÖLÜMLER |
Ebu Zer El-Gifari'nin
Müslüman Olması, Şairlerden Biri Olan Kardeşi Üneys'in, Resulullah'ı (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) Hakkında Söylenen Kötü Şeylerden Beri Kılması, Kur'an'ın
Mucizesi Hakkındaki İtirafı, Ebu Zer'in Otuz Gün Boyunca Yemek Yememesi ve
Sadece Zemzem Suyundan İçerek Şişmanlaması
Abdullah bin es-Samit
der ki: Ebu Zer hikayesini bana şöyle anlattı: Ben, kardeşim Üneys ve annem,
haram ayı helal kılan kabilemiz Gifar'dan ayrılıp yola koyulduk. Yolculuğumuz
sırasında varlıklı ve saygın biri olan bir dayımızın yanında misafir olduk.
Dayımız bize ikramlarda bulundu ve en güzel bir şekilde ağırladı. Ancak dayımın
akrabaları bizi kıskandı ve ona:
"Sen evden
çıktığında Üneys ailenin yanına giriyor" dediler. Dayım yanımıza gelince
de ona söylenen şeyi bize aktardı. Ben: "Daha önce bize yapmış olduğun
iyilikleri berbat ettin! Bundan sonra artık bir arada olamayız!" dedim ve
develerimizi yanaştırıp ayrılmak üzere bindik. Dayımız da giysisine sarınıp
ağlamaya başladı.
Yola devam ettik ve
nihayet Mekke'nin kenarında konakladık. Kardeşim Üneys biriyle, bizim
develerimizin iki katı bir miktara şiirle övünme yarışına girdi. Hakem olarak
bir kahine gittiklerinde kahin kardeşim Üneys'i daha üstün buldu. Bu şekilde
Üneys bizim develerimizin sayıca iki katıyla yanımıza geldi. Yeğenim, Ben,
Resulullah'la (Sallallahu aleyhi ve Sellem) henüz görüşmeden üç yıl öncesinden
namaz kılmaya başladım." Ona: "Kim için namaz kılıyordun?" diye
sorduğumda: "Yüce Allah'a" karşılığını verdi. Ona: "Peki namazda
ne tarafa doğru yöneliyordun?" diye sorduğumda: "Allah beni ne tarafa
doğru yönlendirdiyse o tarafa doğru döndüm. Akşam namaz kılmaya başladığımda
gece sonuna kadar bir elbise gibi yere serilir güneş yükselene kadar da öylece
kalırdım" dedi ve şöyle devam etti:
Üneys: "Mekke'de
bir işim var, gelene kadar yerime mukayyet ol" dedi ve Mekke'ye doğru yola
çıktı. Mekke'ye vardıktan sonra gecikmeli de olsa geri yanımıza geldi. Ona:
"Neden geciktin?" diye sorduğumda, bana: "Mekke'de senin dininde
olan bir adamla karşılaştım. Yüce Allah'ın kendisini elçi olarak gönderdiğini
söylüyor" dedi. "insanlar onun hakkında ne diyor?" diye
sorduğumda, Üneys: "Şair, kahin, sihirbaz" diyorlar" dedi. Ancak
Üneys de şair biri olduğu için: "Ben kahinlerin sözlerini duydum, onun
söyledikleri bunların sözlerine benzemiyor. Söylediklerini şairlerin sözleriyle
karşılaştırdım. Bu karşılaştırmayı yaptıktan sonra artık onun sözlerine kimse
şiir diyemez! Vallahi o doğru, insanlarsa yalan söylüyor!" diye ekledi.
Ona: "Yerime
mukayyet olsan da, ben de gidip baksam olur mu?" dediğimde: "Olur,
ama Mekkelilere karşı dikkatli ol! Zira ondan hiç hoşlanmıyor, öfke
duyuyorlar" karşılığını verdi. Bunun üzerine Mekke'ye geldim. Kendi
halinde, zayıf gördüğüm bir adama: "Şu dininden çıktığını (Sabii)
söylediğiniz şahıs nerede?" diye sorduğumda adam diğerlerine beni
gösterdi. Mekke sakinleri üzerime geldiler ve bayılana kadar tezeklerle ve
kemiklerle bana vurmaya başladılar. Kendime gelip ayağa kalktığımda kırmızı bir
putu andırıyordum. Zemzem kuyusuna gelip üzerimdeki kanları yıkadım ve su
içtim. Sonra Kabe ile örtüsü arasına girip saklandım. Yeğenim! Bu şekilde
gecesi ve gündüzüyle otuz gün orada kaldım. Zemzem suyundan başka yiyecek bir
şeyim de yoktu. Buna rağmen şişmanlayıp göbek bile bağladım. Oradayken hiç
açlık hissetmedim.
Aydınlık ve mehtaplı bir
gecede Yüce Allah sanki Mekke ahalisine uyku göndermişti ve iki kadından başka
da tavaf eden yoktu. Bu iki kadının biri isaf adlı puta, diğeri de Naile adlı
puta dua ediyordu. Tavafları sırasında yanımdan geçerlerken (dua ettikleri
putları kastederek) onlara: "Bari birini diğeriyle evlendirin!" dedim.
Ancak dualarına devam ettiler. Tavaf sırasında tekrar yanımdan geçtiklerinde
onlara açık bir şekilde: "Bunlar işe yaramayan odundan öte değiller"
dediğimde ise bağrışarak oradan uzaklaşmaya ve:
"Keşke
erkeklerimizden biri burada olsaydı!" demeye başladılar.
Uzaklaşırlarken üst
taraflardan Kabe'ye doğru inen Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile Ebu
Bekr'le karşılaştılar. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Neyiniz
var?" diye sorunca, kadınlar: "Kabe'nin örtülerinin altında bir Sabii
var!" dediler. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Peki size ne
dedi?" diye sorunca, kadınlar: "Bize ağız dolusu çirkin laflar
etti" dediler. Sonra Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Ebu Bekr
ile gelip Hacer-i Esved'i selamladı ve Kabe'yi tavaf edip namaz kıldı.
Resulullah'ın
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanına gelip selam verdim. Resulullah'ı
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) İslamı bir selamla selamlayan ilk kişi benim!
Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Allah'ın selamı ve rahmeti senin de
üzerine olsun" diyerek selamımı aldı. Sonra bana: ''Sen kimsin?" diye
sordu. Ben: "Gifarlı biriyim" dediğimde Resulullah (Sallallahu aleyhi
ve Sellem) elini kaldırıp alnına götürdü. içimden:
"Gifarlı olmamdan
hoşlanmadı galiba" dedim. Yanaşıp elini tutmak istedim, ancak arkadaşı
bana izin vermedi, zira onu benden daha iyi biliyordu.
Sonra Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Ne zamandan beri buradasın?" diye sordu.
"Gecesi ve gündüzüyle otuz gündür buradayım" dedim. ''Sana kim yemek
veriyordu?" diye sorunca, ben: "Zemzem suyundan başka bir yemeğim
yoktu. Zemzem suyuyla şişmanladım, hatta göbek bağladım ve hiç açlık
hissetmedim" dedim. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Zemzem
suyu mübarek bir sudur, doyurucu bir yemektir ve hastalık için şifadır"
buyurdu.
Ebu Bekr: "Ey
Allah'ın Resulü! izin ver de bu gece onu ben doyurayım" deyince,
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ona izin verdi. Nebi (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) ile Ebu Bekr yola düşünce ben de onlarla birlikte gittim. Ebu
Bekr kapının birini açtı ve avucuyla bize Taif kuru üzümünden çıkarmaya
başladı. Bu kuru üzüm bir aydır yediğim ilk yemekti. Bir süre geçtikten sonra
da Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bana: ''(Hicret için) hurmalık olan
bir yurda doğru yönlendirildim ve gördüğüm kadarıyla orası Yesrib olsa gerek.
Benim yerime kabilene sen tebliğde bulunur musun? Umulur ki Yüce Allah senin
vasıtanla onları faydalandırır ve sana da sevabını verir'' buyurdu.
Sonrasında kardeşim
Üneys'in yanına döndüm. Üneys bana: "Ne yaptın?" diye sorunca, ona:
"Müslüman olup Resulullah'ı (Sallallahu aleyhi ve Sellem) tasdik ettim,
yaptığım bu!" karşılığını verdim. Üneys de: "Ben de senin dinine
karşı çıkacak değilim, ben de Müslüman oldum ve onu tasdik ettim" dedi.
Sonra annemizin yanına gelip ona da durumu bildirdik. Annemiz: "Ben de
sizin dininize karşı çıkacak değilim, ben de Müslüman oldum ve onu tasdik
ettim" dedi.
Sonra yola koyulup
kabilemiz Gifar'a geldik. Onların da yarısı müslüman oldu. Onlara o zamanlar
reisleri de olan Hufaf bin Ima bin Rahada el-Gifari imamlık yapıyordu. Kalanlar
da: ''Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Medine'ye geldiği zaman müslüman
oluruz" demişlerdi.
Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) Medine'ye geldiğinde kalanlar da Müslüman oldu. Eslem
kabilesi gelip: "Ey Allah'ın Resulü! Onlar bizim kardeşlerimizdir. Onlar
ne üzerine Müslüman oldularsa biz de aynısı üzerine Müslüman oluyoruz"
dediler. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Gifar
müslüman oldu. Yüce Allah Gifar kabilesini bağışlasın. Eslem Müslüman oldu.
Yüce Allah Eslem kabilesini de selamete erdirsin" diye dua etti."
Müslim, Sahih'de Heddab
bin Halid kanalıyla rivayet etmiştir.
--- Müslim (1919).
Ebu Zer der ki: Ben
Müslüman olanların dördüncüsü idim. Benden önce üç kişi Müslüman olmuştu.
Nebi'e (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gelip: "Ey Allah' ın Resulü! Allah'ın
selamı üzerine olsun. Ben, Allah'tan başka ilah olmadığına ve Muhammed'in O'nun
kulu ve elçisi olduğuna şahitlik ederim" dedim. Bunun üzerine
Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yüzünde bir sevinç gördüm.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan: