DELAİLU NÜBÜVVE |
NEBİ’İN (S.A.V.) ÜSTÜN AHLAKI, NEBİLİK VASIFLARI VE ZUHURUNUN ÖNCEDEN BİLİNMESİ |
Abdulmuttalib bin Haşim'in Yağmur Duası ve Resulullalı'ın
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)
Alametlerinden Kendisinde Zuhur Edenler
Abdulmuttalib'in yanında bulunan Rukayka binti Sayfi der ki: Kureyş birkaç yıl kıtlık yaşadı ki deriler sararmış,
kemikler etsiz kalmıştı. (Bir gün) küçük kız kardeşimle birlikte bize ait
hayvanları (meraya) çıkarmıştık. Ben dinlenirken veya uykuya dalarken şöyle
diyen boğuk bir ses işittim: "Ey Kureyş
topluluğu! Sizden gönderilecek olan bu Peygamberin gelme günlerinin gölgesi
üzerinize düştü. Geliş belirtileri göründü, haydi berekete doğru koşun! içinizden orta boylu, iri kemikli, beyaz tenli, kalın kaşlı
adamı bulun. Kibir sahipleri olanlar ona öfke duyacaklardır. Hidayete
çağıracağı bir yolu olacaktır. Herkes bir çocuğuyla birlikte ona tabi olsun.
Her kabileden biri yanına gelsin. Su serpip, güzel kokular sürünsünler. Hacer-i Esved'i selamlayıp sonra Ebu Kubeys dağına çıksınlar. Adam
dua etsin, cemaat de amin desin ki o zaman istediğiniz
kadar suya kavuşacaksınız."
Korku içinde, ürpermiş
ve çıldırmış bir şekilde sabahladım. Rüyamı anlattım. Mekke yollarında yattım.
Harem'de ve vadide ne kadar kişi varsa bu özelliklerde bir adamın ancak Şeybetu'l-Hamd (Abdulmuttalib) olabileceğini söyledi. Bunun üzerine Kureyşliler onun yanına gitti. Her boydan bir adam yanına
geldi, su serpti, dokundu ve Hacer-i Esved'i selamladı. Sonra birlikte Ebu
Kubeys dağına çıktılar. Onun etrafında saf tuttular.
Yağmur duası yapacak kadar bir kalabalığa ulaştılar. Dağın başında düzgün bir
şekilde durduktan sonra Abdulmuttalib ayağa kalktı.
Yanında da gençlik çağında olan Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
vardı. Abdulmuttalib ellerini kaldırdı ve şöyle dua
etti: "Ey ihtiyaçları karşılayan, sıkıntıları gideren Allahım!
Sen ki öğretilmeden bilensin. Senden istenildiğinde cömertçe verensin. Şu erkek
ve kadın kulların, Harem'inin her iki tarafında toplanmış, develerini ve
meralarını yok edip ve kıtlığı getiren bu yılı sana şikayet
ediyorlar. Allahım! Bize bol ot ve bol meyveye sebep
olacak yağmur yağdır!" Daha oradan inmeden gökyüzü suyunu saldı ve vadi
yağmurla doldu. Kureyş'ten iki ihtiyarın Abdulmuttalib'e: "Vadi ahalisi sana hayırlar
diler" yani, "Vadi ahalisi senin sayende hayatta kalacaklar"
dediklerini işittim.
Bu konuda Rukayka binti Ebi
Sayfi şöyle bir şiir okurdu:
"Şeybetu'l-Hamd'in sayesinde Yüce
Allah yurdumuza su verdi Hayattan ümitsizdik ki yağmur başladı ve bize bir
rahmet verdi. Dört bir yandan yağmur yağdı, etrafımız su doldu Hayvanlarımız ve
ağaçlarımız onunla hayat buldu. Verildi yağmur Mudar'lıların
müjdelendiği hayırlı kişi hürmetine Yüce Allah'ın bize bir bereketiydi bu onun
gül yüzü hürmetine. Öyle mübarek bir zat ki o, kendisiyle bulutlar bile sulanır
İnsanlar içinde onun dengi ve değerinde hiç kimse yoktur."
Abdulmuttalib'in yanında bulunan Rukayka binti Ebi Sayfi
bin Haşim der ki: "Kureyş birkaç yıl kıtlık
yaşadı ki memeler sütsüz, kemikler etsiz kaldı. Ben bu büyük üzüntü içinde veya
bunun tasasında iken şöyle diyen boğuk bir ses duydum: "Ey Kureyş topluluğu! Sizden gönderilecek olan bu Peygamber'in
gelme günlerinin gölgesi üzerinize düştü. Geliş belirtileri göründü, haydi
berekete doğru koşun! içinizden orta boylu, iri kemikli,
beyaz tenli, kalın kaşlı, güler yüzlü olan adamı bulun. Kibir sahipleri olanlar
ona öfke duyacaklardır. Hidayete çağıracağı bir yolu olacaktır. Herkes bir
çocuğuyla birlikte ona tabi olsun. Her kabileden biri yanına gelsin. Su serpip,
güzel kokular sürünsünler. Hacer-i Esved'i selamlayıp sonra Ebu Kubeys dağına çıksınlar. Adam dua etsin, cemaat de amin
desin ki o zaman istediğiniz kadar suya kavuşacaksınız."
Korku içinde, ürpermiş
ve çıldırmış bir şekilde sabahladım. Rüyamı anlattım. Harem'de ve vadide ne
kadar kişi varsa bu özelliklerde bir adamın ancak Şeybetu'l-Hamd (Abdulmuttalib)
olabileceğini söyledi. Bunun üzerine Kureyşliler
toplanıp onun yanına gitti. Her boydan bir adam yanına geldi, su serpti,
dokundu ve Hacer'i selamladı. Sonra birlikte Ebu Kubeys dağına çıktılar. Onun
etrafında saf tuttular. Yağmur duası yapacak kadar bir kalabalığa ulaştılar.
Dağın başında düzgün bir şekilde durduktan sonra Abdulmuttalib
ayağa kalktı. Yanında da gençlik çağında olan Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)
vardı. Abdulmuttalib ellerini kaldırdı ve şöyle dua
etti: "Ey ihtiyaçları karşılayan, sıkıntıları gideren Allahım!
Sen ki öğretilmeden bilensin. Senden istenildiğinde cömertçe verensin. Şu erkek
ve kadın kulların, Harem'inin her iki tarafında toplanmış, develerini ve
meralarını yok edip ve kıtlığı getiren bu yılı sana şikayet ediyorlar. Allahım! Bize bol ot ve bol meyveye sebep olacak yağmur yağdırı" Kabe'nin Rabbine yemin olsun ki daha oradan
inmeden gök suyunu saldı ve vadi yağmurla doldu. Kureyş
ihtiyarları ile ileri gelenlerinden olan Abdullah bin Cud'an,
Harb bin Umeyye ve Hişam bin el-Muğire'nin, Abdulmuttalib'e: "Vadi ahalisi sana hayırlar
diler" yani, "Vadi ahalisi senin sayende hayatta kalacaklar"
dediklerini işittim. Bu konuda Rukayka binti Ebi Sayfi
şöyle bir şiir okurdu:
"Şeybetu'l-Hamd'i sayesinde Yüce
Allah yurdumuza su verdi Hayattan ümitsizdik ki yağmur başladı ve bize bir
rahmet verdi. Dört bir yandan yağmur yağdı etrafımız su doldu Hayvanlarımız ve
ağaçlarımız onunla hayat buldu. Verildi yağmur Mudar'lıların
müjdelendiği hayırlı kişi hürmetine Yüce Allah'ın bize bir bereketiydi bu onun
gül yüzü hürmetine. Öyle mübarek bir zat ki o, kendisiyle bulutlar bile sulanır
İnsanlar içinde onun dengi ve değerinde hiç kimse yoktur."
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan: