MARİFETU

SUNEN VE’L-ASAR

SİYER

 

ANA SAYFA      Kur’an      Hadis      Sözlük      Biyografi

 

Sevad Bölgesi ve İdarecinin Bu Toprakları Müslümanlara İnfakta Bulunmasının Hükmü

 

18362- Şafii der ki: "Sevad bölgesi hakkında dediklerimin ancak ilme bağlı şüpheli şeyler olduğunu biliyorum.''(--- Şafii, el-Ümm (4/279).

 

18363- Kufelilerin bu konuda en doğru olarak rivayet ettiği hadisin de açık olmadığını gördüm.(--- Şafii, el-Ümm (4/279).

 

18364- Onların hadislerinde bu konuya muhalif olan hadisler de gördüm. Onlar bir rivayetlerinde: "Sevad bölgesi sulh yoluyla alınmıştır" derken, başka bir rivayetlerinde: "Savaş yoluyla alınmıştır" ibaresi geçmiştir. Başka bir rivayetlerinde de: "Bir kısmı sulh yoluyla, bir kısmı da savaş yoluyla alınmıştır" demişlerdir. Yanlarında sabit olan hadis te budur (bir kısmının sulh yoluyla bir kısmının da savaş yoluyla alındığı yönünde bulundukları rivayettir).(--- Şafii, el-Ümm (4/279).

 

18365- Cerır b. Abdillah der ki: "Becile oradaki insanların dörtte biri kadar idi ve Sevad topraklarının dörtte biri kendilerine verildi. Onlar da bu toprakları üç veya dört yıl ellerinden tuttular." -Ravi: "Buradaki şüphe bana aittir" demiştir- "Sonra Filan kızı filan ile Ömer b. el-Hattab'ın yanına geldim," -Ravi der ki: "Kendilerinden olan bu kadının ismini bana söyledi, ancak ben onu hatırlamıyorum."- "Ömer b. el-Hattab: ''Eğer ben sorumlu bir taksim edici olmasaydım, size verilen yerler elinizde kalmış olurdu, Oysa ben onları geri vermenizi istiyorum'' dedi.''(--- Şafii, el-Ümm (4/279) ve Beyhaki, es-Sünenü'l-kübra (9/135).

 

18366- Şafii der ki: Cerır b. Abdillah'ın rivayetinde: "Ömer b. el-Hattab bu topraklara karşılık kendilerine seksen küsur dinar bedel ödedi" lafzı da zikredilmiştir. Yine rivayetinde: "Filan kadın: ''Babam, Kadisiyye savaşında bulunmuştu ve payı sizde durmaktadır. Siz bana (babamın o payı karşılığında) şunu ve şunu vermezseniz ben de size bunu teslim etmem'' dedi. Ömer de kadına istediğini verdi" lafzı bulunmaktadır.(--- Beyhaki, es-Sünenü'l-kübra (9/135).

 

18367- Şafii bu konuda şöyle demiştir: "Eğer hadiste denildiği gibi Cerır el-Beceli'ye payı karşılığında ve kadına babasının payı karşılığında bir şey verdiyse, bu da onda hak sahibi olanların gönül rızasıyla haklarından vazgeçmeleri üzere verdiğine delalet etmektedir."

 

18368- Bir idareci böylesi bir malı ancak bu şekilde müslümanlara vakfedebilir. Eğer bir idareci bir yeri savaş gücüyle fethederse, fetihte bulunanların sayısını bilirse ve bu kişiler kendi gönül rızaları ile bu haklarından vaz geçerse idareci o şeyi vakfedebilir. Onların ganimetteki hakkı da dörtte birdir. idareci humusu humus ehline verir. Ancak hak sahipleri haklarından vazgeçerse kendisinin idaresi altında olur.(--- Şafii, el-Ümm (4/280).

 

18369- Arazideki hüküm maldaki hüküm gibidir.

 

18370- Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Hevazin kabilesini(n kadınlarını, çocuklarını ve mallarını) ele geçirmişti. Bunun beşte dördünü hak sahipleri arasında taksim etti.

 

18371- Hevazin kabilesinden Müslüman heyetler Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gelip mallarının ve kadınlarının (esirlerinin) kendilerine geri verilmesini isteyince, Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onları esirler ve mallar arasında muhayyer bıraktı. Onlar da: "Bizi esirler ve mallarımız arasında muhayyer bıraktın. Biz esirlerimizi geri almayı tercih ediyoruz" dediler.

 

18372- Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kendi payını ve

ailesinin payını onlara geri verdi.

 

18373- Muhacirler bunu duyunca onlar da haklarından vazgeçtiler. 18374- Ensar bunu duyunca onlar da haklarından vazgeçtiler.

 

18375- Ancak Muhacirlerden ve fetihte bulunanlardan bir grup kalmış ve haklarından vazgeçmemişti. (Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) emri üzerine) her on kişi için bir kişi sözcü tayin edildi. Sonra Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Yanınızda olanları bana gönül hoşluğuyla getirin. Vermek istemeyen kişiye karşılığında şu kadar şu kadar deve verilecektir" buyurdu ve vereceği zamanı da belirledi.

 

18376- Bunun üzerine kalanlar yanındakileri gönül hoşluğu ile geri getirdi.

Ancak Akra' b. Habis ve Uyeyne b. Bedir, Hevazinlileri küçük düşürmek için bunu kabul etmemişti. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu konuda onları zorlamadı. Daha sonraları ise Uyeyne yanlış yaptığını anladı ve ikisi de kendi rızalarıyla yanındakileri getirip verdiler. Resulullah da (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gönül rızasıyla getirilenleri Hevazinlilere teslim etti.(--- Şafii, el-Ümm (4/280).

 

18377- Eğer Sevad denilen yer savaş gücü ile fethedilmiş ise bize göre bu konuda Ömer b. el-Hattab'dan gelen en doğru rivayet budur. Bize göre bu, kesin delilin işareti zanna dayanmaktadır. Bu hadisin zıttı bir rivayet sebebiyle biz kesin delille değil, zanni delille bu görüşü destekliyoruz. Ömer'in konumu sebebiyle taksimatın ancak onun emriyle yapılması mümkündür. Bu taksimat ondan habersiz yapılmış olsaydı, Ömer'in üç yıl boyunca bundan haberdar olmaması mümkün değildir.(--- Şafii, el-Ümm (4/280).

 

18378- Eğer taksimatı yapanlar bunda yetkili olmasaydı, onlardan bunun bedeli tahsil edilirdi. Bu konuda sabit (sahih) hadis bulamadım. Bununla ilgili hadisler farklıdır. Hz. Ömer'le ilgili bu konudaki en sahih rivayet, benim belirttiğim gibidir.(--- Şafii, el-Ümm (4/280).

 

18379- Beyhaki der ki: Cerir'in hadisi sahih hadistir. Abdullah b. el-Mübarek, Huşeym, Yahya b. Ebi Zaide, Abdusselam b. Harb ve başkaları bunu İsmail b. Ebi Halid'den rivayet etmişlerdir. Ancak bazıları kadının kıssasını zikretmemiş ve rivayetinde: "Üç yıl" demiştir. Kimisi de: "İki veya üç yıl" demiştir. Yine rivayetlerinde: "Hz. Ömer ona seksen dinar vererek bu malı Müslümanlara verdi" demişlerdir.

 

18380- Kays (b. Ebi Hazım) der ki: Kadisiyye gününde Bedle oradaki insanların dörtte biri kadar idi. Bu sebeple Hz. Ömer onlara Sevad'ın dörtte birini vermişti. Bu yer iki veya üç yıl boyunca ellerinde kaldı. Sonra Ammar bir heyetle Hz. Ömer'e gelince, Cerır de (bir heyetle) Ömer'e geldi. Bunun üzerine Ömer, Cerır'e: "Eğer ben sorumlu bir taksim edici olmasaydım size verilen yerler elinizde kalmış olurdu. Ancak insanlar çoğaldı ve ben size verilen yerlerin Müslümanlara iade edilmesi görüşündeyim" dedi. Cerır bu malları geri verince Ömer de kendisine seksen dinar verdi.

 

18381- Kays anlatıyor: Bedle'den Ümmü Kürz künyeli bir kadın vardı. Bu kadın Ömer'e: "Ey müminlerin emıri! Babam öldü ve Sevad topraklarındaki payı daha durmaktadır" dedi. Ömer: "Ey Ümmü Kürz! Bunun baban zamanında yapıldığını biliyorsun" deyince, kadın: "Ne yaptılarsa yaptılar. Beni üzerinde kırmızı kadife olan uysal bir deveye bindirmeden ve avucumu altınla doldurmadan sana bu toprakları teslim etmeyeceğim" dedi. Ömer de kadının dediği gibi yaptı. Kendisine yaklaşık olarak seksen dinar vermişti.

 

18382- Şafii, el-Kadim)de Şurayh'ın, Huşeym kanalıyla olan rivayetinde şu ziyadeyi eklemiştir: "Cerir: ''Becile'nin malları geri vereceği konusunu ben garanti ediyorum'' dedi. Bedle de Cerır'e bu konuda icabet etti. Ancak kendisine Ümmü Kürz denilen bir kadın: ''Babam öldü ve Sevad topraklarındaki payı daha durmaktadır. Ben bu toprakları geri vermem'' dedi. Hz. Ömer razı edinceye kadar onu bırakmadı ve avuçlarını altınla doldurdu. Bunun üzerine kadın: ''Tamam razı oldum'' dedi."

 

18383- Şafii der ki: "Hz. Ömer, Bedle kabilesinden bu toprakları gönül rızası ile alırken başkalarından rızaları olmadan almamıştır. Çünkü Bedle kabilesi ve başkaları aynı haklara sahiptir."

 

18384- Beyhaki der ki: "Bize gelen haberlere göre Hz. Ömer bu ganimet mallarını Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Hayber'i aralarında paylaştırdığı gibi paylaştırmak görüşündeydi. Ancak Müslümanların sonradan gelecek olan nesillerini düşünerek bu toprakları vakfetmek istemiştir. Bunu da onda hak sahibi olanların gönül rızası ile yapmak istemiş ve bu sebeple onların gönüllerini hoş tutmaya çalışmıştır."

 

18385- İbn Ömer'in azatlısı Nafi anlatıyor: Aralarında Bilal'ın da -ki sanırım Muaz b. Cebel'i de zikretmişti- bulunduğu bir ordu Şam'ı fethettiği zaman Ömer b. el-Hattab'a: "Allah Resulü'nün (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Hayber ganimetinin taksiminde yaptığı gibi olmak üzere ele geçirdiğimiz bu fey'in beşte biri senin, diğer kısmı ise bizimdir. Onda bizden başka kimsenin bir hakkı yoktur" diye bir mektup yazdılar. Bunun üzerine Ömer: "Bu mesele dediğiniz gibi değildir. Ben bunu Müslümanlara vakfediyorum" diye bir cevap yazdı. Ancak her iki taraf ta bunu kabul etmediklerini birbirlerine yazdı. BHal ve Muaz taksim edilmemesini kabul etmeyince Ömer kalkıp:

"Allahım! Bilal'den ve Bilal'ın arkadaşlarından beni kurtar" diye dua etti. Daha bir yıl geçmemişti ki hepsi de ölmüştü.(--- Ebu Davud, imaret(3020).

 

18386- Beyhaki der ki: Şafii, el-Kadim'de, Zeyd b. Hubab'ın hadisini, "Abdullah b. Ömer - Nafi - İbn Ömer - Zeyd b. Eslem" kanalıyla babasından (Eslem'den) naklederek şöyle zikretmiştir: "Bilal ve arkadaşları Şam'da fetihler gerçekleştirdiler ve Ömer'e: ''Ganimet olarak kazandıklarımızı aramızda taksim et'' dediler. Bunun üzerine Ömer: ''Allahım! Bilal'den ve arkadaşlarından beni kurtar'' diye dua etti."

 

18387- Beyhaki der ki: Hz. Ömer'in: "Bu mesele dediğiniz gibi değildir" demesi, huccet gösterdikleri Hayber'in taksimini kabul etmemesi anlamında değildir. Hz. Ömer burada: "Burada maslahat sizin dediğiniz gibi ganimetin taksim edilmesinde değildir, maslahat onu Müslümanlara vaktetmemdedir" demek istemiştir ve onların gönül rızası ile bu malları kendisine vermelerini umarak taksim edilmesini kabul etmemiştir. Onlar da kendilerinin hakkı olması açısından bunu reddetmişlerdi. Hal böyle olunca da bu ganimeti ellerinden alıp onu vakfetme durumu olmamış ve Müslümanların maslahatı açısından kendisine muhalefet etmelerinden dolayı kendilerine beddua etmiştir. Eğer kendileri bunu kabul etseydi kendileriyle olan diğer kişiler de bunu kabul ederdi. Doğrusunu da Allah bilir.(--- Beyhaki, es-Sünenü'l-kübra (9/138).

 

18388- Ganimetin taksim edilmesi konusunda Mısır'ın fethinde Zübeyr b. el-Avvam'ın da Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Hayber ganimetini taksim ettiği gibi taksim edilmesi görüşünde olduğunu rivayet etmiştik. Allah Resulü'nün (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Hayber'in bir kısmını taksim edip bir kısmını taksim etmediğini söyleyenlere gelince; bu durum idarecinin bu konuda muhayyer olduğuna delalet etmektedir. Hayber'in bir kısmının taksim edilmemesi oranın bir kısmının sulh yoluyla fethedilmiş olmasından dolayıdır. Eğer denildiği gibi olsaydı Hz. Ömer bunu arkadaşlarına karşı huccet sayardı. Zübeyr b. el-Avvam'ın, Bilal'in ve ganimetin taksim edilmesini isteyen kişilerin taksimini huccet saymazdı. Doğrusunu da Allah bilir.(--- Beyhaki, es-Sünenü'l-kübra (9/139).

 

18389- Ebu Hureyre'nin bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Allah'ın ve Resulü'nün fethettiği belde, Allah ve Resulü'nündür. Müslümanların savaş zoruyla fethettiği beldenin de humusu Allah ve Resulü' nündür. Kalan kısmı da fetih te savaşanlarındır.''(--- Beyhaki, es-Sünenü'l-kübra (9/139).

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

Darulharb Olan Yerlerden Bir Yerin Fethedilmesinden Önce İdarecinin Müslümanlardan Birine O Yerden Bir Cariye Hibe Etmesi