MARİFETU SUNEN VE’L-ASAR |
SİYER |
ANA SAYFA Kur’an Hadis Sözlük Biyografi
Müslümanın Darulharbe
Girmesi ve Ev veya Başka Bir Şeyler Satın Alması
18229- ŞafiI der ki: Ebu
Hanife'ye Müslüman bir kişinin darulharbe girip bir ev veya bir arazi veya bir
köle veya giysi satın alması ve sonra oranın Müslümanlar tarafından
fethedilmesi halinde durumun ne olacağı sorulunca: "Ev ve arazi,
Müslümanların malıdır. Köle ve giyecek onları satın alan kişinindir"
karşılığını verdi.(--- Şafii, el-Ümm (7/361).
18230- Evzai der ki:
"Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Mekke'yi güç kullanarak
fethetti ve Muhacirlere arazileri ile evlerini geri verip bu mallarını
ganimetten saymadı.''(--- Şafii, el-Ümm (7/361).
18231- Ebu Yusuf der ki:
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Mekke ahalisini bağışlayarak:
"Kapısını kapatıp evinde kalan güvende olacaktır. Mescid'e giren güvende
olacaktır. Ebu Süfyan'ın evine sığınan güvende olacaktır" buyurdu. Adını
bildirdiği bir grup dışında kendileri ile savaşılmadıkça savaşmayı yasakladı.
Mescid'e toplandıkları zaman Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onlara:
"Size ne yapacağımı
düşünüyorsunuz?" diye sordu. Onlar da: "Hayır umuyoruz, çünkü sen
kerem sahibi bir kardeş ve kerem sahibi kardeş oğlusun" dediler. Bunun
üzerine Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Haydi gidin, sizler
tulekasınız (affedilenlersiniz)" buyurdu. Onlardan az olsun, çok olsun
ganimet elde etmedi. Ne bir ev, ne de bir arazi almadığı gibi kimseyi de esir
almadı. Bir grup kendilerine karşı savaşmış ve onlar da kaçmıştı. Onların da
geriye kalan mallarından bir şeyalmadı. Ben sana Resulullah'ın (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) burada başka yerlerde olduğu gibi davranmadığını
söyledim.(--- Şafii, el-Ümm (7/361,362).
18232- Darulharbe giren
Müslümana gelince; bu durum Ebu Hanife'nin dediği gibidir. Zira evler ve
araziler taşınabilir değildir ve Müslüman kişi bunu (satın alıp) elinde
tutamaz.(--- Şafii, el-Ümm (7/362).
18233- Şafii der ki:
"Burada durum Evzal'nin dediği gibidir. Ancak Evzai de, Ebu Yusuf ta
Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hac yılında da Mekke'nin muhacirlere
ait olmayan kısmıyla ilgili bir tasarrufta bulunmadığını söylemiştir. "
18234- Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem), Mekke'yi güç kullanarak fethetmedi, sulhen
fethetti. Mekke'ye girmeden önce Mekke ahalisine eman verdi. Huzaalıları
öldüren birkaç kişinin de Mekke'de öldürmesine izin verdi. Bunların Mekke'de
evleri veya arazileri yoktu. Bunlar kaçmış ve Mekke'ye gelmişti. O zaman malı
olmayan kişiden ganimet olarak ne elde edilir ki!
18235- Halid b. el-Velld'in
kendileriyle savaştığı kimselere gelince; onlar savaşı Halid b. el-Velld'in
başlattığını ve onlara verilen emanın yerine getirilmediğini söylerken, Halid
savaşı onların başlattığını söylemiştir. Sonra bunlar Halid kendilerine üstün
gelmeden önce Müslüman olmuştur.
18236- Müslüman olmayan
kimselere de silah bırakıp evine girme ile verilen emanı kabul ettikleri için
bir şey yapılmamıştı. Daha önce de Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Kapısını kapatıp evinde kalan güvende olacaktır. Silahını bırakan güvende
olacaktır" buyurduğu zikredilmişti.
18237- "Kendisine
eman verilen kişinin malını ganimet olarak alana bu mal ganimet değildir. Kişi
de Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ancak Resulullah'ın (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) yaptığını yaparak uymuş olabilir." Sonrasında Şafii bu
konuda açıklamalarda bulundu.(--- Şafii, el-Ümm (7/362).
18238- Bu konuda Allah
Resulü'ne (Sallallahu aleyhi ve Sellem) has kılınan şey, Allah'ın Kitabı'nda ve
Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sünnetinde açık olarak
görülmektedir.
18239- Belirtilmeyen bir
konuda bunun Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) has olabileceğini
söylenebiliyorsa, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) verdiği bütün
hükümler için bunun caiz olması gerekir ki, bu da Hz. Peygamber'in (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) verdiği hükümleri ona özel diyerek delil saymamıza engelolur.
18240- Şafii der ki:
"Yüce Allah bunu dininde yasaklamış iken nasılolur da Müslümanın malı
ganimet olarak alınabilir kU" Sonrasında Şafii bu konuda açıklamalarda
bulunarak Sa'ye'nin iki oğlu hakkındaki hadisi de buna huccet sayarak evler ve
araziler dışındaki başka taşınabilir şeyleri bunlardan ayrı tutmayı
yasakladı.(--- Şafii, el-Ümm (7/362).
18241- Beyhaki der ki:
Bu konuda bize muhalefet edenlerden bazıları Kureyş'in antlaşmayı bozması
hakkındaki hadisleri buna huccet saydı. Onlar Hudeybiye'de yapılan antlaşmaya
uymamışlardı. Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Merruz-zahran'a
geldiği zaman Ebu Süfyan ile Mekke halkından bazı kimseler yanına geldiler.
Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) adlarını bildirdiği bir grup dışında
Mekkelilere eman verdi ve: ''Ebu Süfyan'ın evine giren güvendedir. Kapısını
kapatıp evinde kalan güvendedir. Mescid'e giren güvendedir. Her kim savaşmazsa
güvendedir" buyurdu. Bunun üzerine insanlar evlerine ve Mescid'e gitmek
üzere dağıldılar.
18242- Ebu Hureyre'nin
hadisinden anlattığı ise şöyledir: Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem),
Ensar etrafında toplanınca: ''Kureyş'in serserilerini ve tabilerini görüyor
musunuz?" buyurdu. Sonra: ''Onları bulduğunuz zaman kendilerini ekin biçer
gibi biçiniz" buyurdu. Böyle demesinin sebebi, Kureyş'in verilen emanı
kabul etmemesinden dolayı idi. Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onların
hainliğinden endişe ederek Mekke'ye savaşa hazır bir şekilde girdi ve Ensar'a
kendileriyle savaşılması halinde savaşmalarını emretti.
18243- Allah Resulü'nün
(Sallallahu aleyhi ve Sellem), Ebu Süfyan ile ilgili olarak: ''Evine giren
güvende olacaktır" buyruğunu rivayet edenlere gelince; ravilerin bu konuda
sadece zaman konusunda ihtilaf etmesi, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) buyruğu hakkında ihtilaf etmediklerine delalet etmektedir. Abdullah b.
Abbas, İkrime b. ez-Zübeyr, İkrime ve diğer Meğazi müellifleri, Resulullah'ın
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu sözleri Merruz-zahran'da iken söylediğini
bildirmiştir. Belki de Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Mekke'ye
geldikten sonra bu sözleri tekrar etmiştir. Ancak zafer elde edildikten sonra idarecinin
böyle bir yetkisi olmazken nasılolur da bunu zaferden sonra söylemiş olabilir
ki?
18244- Huccet olmaksızın
bir şeyin özel kılınması makbul bir şey değildir.
Tulekalar (affedilenler)
konusunda da affedilmediklerini düşünenlerin delili yoktur.
18245- Bu da Ebu
Süfyan'ın, Abbas'ın kendisini askerlerin çokluğunu görmesi için bir yerde
durduğu zaman: "Ey Haşim oğulları! Hile mi yapıyorsunuz?" demesi
gibidir. Abbas ise ona: "Bizim hile yapmadığımızı göreceksin"
karşılığını vermişti.
18246- Eğer daha önce
kendilerine eman verilmiş olmasaydı böyle demezlerdi. Sanırım burada Ebu
Süfyan'ın yanılması gibi yanılmışlardır. ''Sizler tulekasınız
(affedilenlersinizY buyruğunda da ilk olarak verilen eman ve şartının yerine
getirilmesi kastedilmektedir.
18247- Beyhaki der ki:
Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Kureyş ile savaşmak için yola
çıkmıştır. Fetih bazen sulhla bazen de savaşıp galip gelerek olur. Yüce Allah
Hudeybiye antlaşmasını fetih olarak adlandırmıştır.
18248- Şafii,
el-Kadim'de şöyle demiştir: Yüce Allah Peygamber'ine: "Şüphesiz biz sana
apaçık bir fetih verdik"[Fetih, 1] buyurmuştur. İnsanlar bunun Hudeybiye
gününde nazil olduğu konusunda ihtilaf etmemiştir. Bu şekilde sulh, fetih
olarak adlandırıldı. İnsanlar Medine için: "Fethedilecektir"
demekteydi. Ancak Medine sulh yoluyla fethedildi. Kılıç zoruyla da fethedildiği
söylenmektedir. Fetih, hem sulh ile hem de kılıç zoru ile olur.
18249- Beyhaki der ki:
İnsanların Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gazveye çıktığını söylemesi
ve Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Mekke'yi fethetmesi onu savaş
gücü ile fethettiğine delalet etmez mi? Zira Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve
Sellem): "Mekke bana günün belli bir zamanında helal kılındı"
buyurmuştur. -Allah doğrusunu bilir- burada da Mekke halkının emanı kabul
etmemesi ve kendisine karşı savaşması halinde oraya haram olmaksızın savaşa
hazır bir şekilde girmesi kastedilmektedir.
18250- Ümmü Hani'nin
hadisinde rivayet edildiğine göre de eman verdiği kişiyi Hz. Ali'nin öldürmek
istemesi, sanırım onu silahlanmış olarak görmesi ve onun emanı kabul etmediğini
düşünmesi sebebiyledir. Çünkü Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Sizler tulekasınız (affedilenlersiniz)" buyruğu, Mescid'den çıkıp
gusül ve sabah namazı ile meşgulolması bu olaydan sonradır. İşte o zaman da
sadece genelolarak istisnada bulunduğu kişilerin öldürülmesine izin vermişti.
Doğrusunu da Allah bilir.
18251- İbn Abbas
bildiriyor: Ebu Süfyan b. Harb fetih yılında Abbas b.
Abdilmuttalib ile birlikte
Merru'z-zahran denilen yerde Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gelip
Müslüman olmuştu. Abbas: "Ey Allah'ın Resulü! Ebu Süfyan övünmeyi seven
biridir. Onun için (övünebileceği) bir şey yapsan" deyince, Allah Resulü
(Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Tamam, Ebu Süfyan'ın evine sığınan güvende
olacaktır! Kapısını kapatıp evinde kalan güvende olacaktır" buyurdu.(---
Ebu Davud, imare (3021).
18252- İbn Abbas der ki:
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Merru'z-Zahran denilen yerde
konaklayınca, Abbas (kendi kendine): "Vallahi, eğer Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem), Kureyşliler kendisinden eman almadan Mekke'ye zor kullanarak
girecek olursa bu, Kureyş'in sonu olur" dedi.
Sonra Abbas şöyle devam
etti: Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) katırına bindim ve (kendi
kendime): "Belki Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yerini
(Kureyşlilere) haber verecek Mekke'ye giden ihtiyaç sahibi birini bulurum.
Böylece onlar da gelip Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) eman isterler"
dedim. Bu düşünceyle giderken birden Ebu Süfyan ve Budeyl b. verka'nın sesini
işittim. Ona: "Ey Ebu Hanzala!" diye seslendiğimde sesimi tanıdı ve:
"Ebu'lFadl! Sen misin?" dedi. "Evet, benim" dediğimde:
"Annem babam sana feda olsun neyin var?" diye sordu. Kendisine:
"İşte bu, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ve (bunlar ona tabi
olan) insanlardır" dediğimde: "Ne yapabiliriz?" diye sordu. Ona:
"Terkime bin" dedim. Ebu Süfyan, terkime bindi ve arkadaşı geri
döndü.
Sabahladığımızda Ebu
Süfyan'ı alıp Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) geldim ve Ebu Süfyan
Müslüman oldu. Sonra Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ey
Allah'ın Resulü! Ebu Süfyan övünmeyi seven biridir. Onun için (övünebileceği)
bir şey yapsan" dediğimde, Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Tamam) Ebu
Süfyan)ın evine sığınan güvende olacaktır! Kapısını kapatıp evinde kalan
güvende olacaktır! Mescid)e giren güvende olacaktır!'' buyurdu. Sonra insanlar
evlerine ve Mescid'e (girmek için) dağıldılar.(--- Ebu Davud, imare (3022).
18253- Rivayet edilen bu
hadis, meğazi ehlinin yanında bilinen meşhur bir hadistir.
18254- Başka bir kanalla
bir öncekinin aynısı mana olarak daha uzun bir şekilde rivayet edilmiştir.
18255- Başka bir kanalla
söz konusu hadisin aynısı Urve b. ez-Zübeyr'den rivayet edilmiştir.
18256- Başka bir kanalla
söz konusu hadisin aynısı İbn Şihab'dan rivayet edilmiştir.
18257- İsmail b. İbrahım
b. Ukbe, Musa b. Ukbe'den bildiriyor -Lafız Kattan'ın lafzıdır-:
"Benu'd-Dil kabilesinden Nufase oğulları, Ka'b oğullarına baskın yaptılar.
Bu olay Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile Kureyş arasında anlaşma
olduğu zamanda idi. Ka'b oğulları, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile
anlaşmalı idi. Nufase oğulları da Kureyş ile anlaşmalı idi. Bekr oğulları,
Nufase oğullarına yardım ederken, Kureyş te silah ve köle yardımında
bulundu."
18258- Sonrasında ravi,
Ka'b oğullarından bir kervanın Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
gelmesini, Allah Resulü'nün (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Mekke'ye
yolculuğunu, Merru'z-zahran'a geldiğinde Abbas'ın, Ebu Süfyan, Hakım b. Hizam
ve Budeyl b. Verka ile birlikte Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
gelişini anlatarak şöyle devam etti: Ebu Süfyan ve Hakım: "Ey Allah'ın
Resulü! İnsanları güvende olmaya davet et. Kureyş bir tarafa çekilir ve
savaşmazsa güven içinde olur mu?" deyince, Resulullah (Sallallahu aleyhi
ve Sellem): ''Evet, her kim savaşmaz ve evine çekilirse güven içinde olur"
buyurdu. Ebu Süfyan ve Hakım:
"O zaman bizi
gönder de bunu onlara bildirelim" dediklerinde: ''Haydi gidin. Ey Ebu
Süfyan! Ey Haktm! Savaşmayıp ta sizin evinize sığınanlar güvende
olacaktır!" buyurdu.
Ebu Süfyan'ın evi,
Mekke'nin en yüksek yerinde idi. Hakım'in evi de Mekke'nin en aşağı tarafında
idi. Gitmek için yola çıktıklarında Abbas: "Ey Allah'ın Resulü! Ebu
Süfyan'ın Müslümanlıktan geri dönmeyeceğinden emin değilim. Onu geri çevir de
seninle birlikte olan Allah'ın askerlerini bir görsün" dedi. Sonra Abbas
ardından gidip onu bulunduğu yerde bekletti. Ebu Süfyan: "Ey Haşim
oğulları! Hile mi yapıyorsunuz?" deyince, Abbas:
"Bizim hile
yapmadığımızı göreceksin. Ancak seninle bir işim vardır. Burada sabahlayalım da
Allah'ın askerlerini gör" karşılığını verdi.
18259- Sonra ravi,
askerlerin geçişini zikrederek şöyle devam etti: "Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem), Sa'd b. Ubade'yi de, Ensar'dan oluşan bir birlikle kendi
önünde öncü olarak gönderdi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onlara,
kendileriyle savaşılmadığı sürece kimseyle savaşmamalarını emretti. Ancak dört
kişiyi öldürmelerini emretti. Bunlar Abdullah b. Sa'd b. Ebi Serh, Haris b.
Nukayd, İbn Hatal ve Makıs b. Subabe'dir. Yine İbn Hatal'ın şarkıcısı olan iki
kadının öldürülmesini emretmişti. Bu kadınlar şarkılarında hiciv ederek
Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) eziyet etmekteydi.
Birlikler tek tek (Ebu
Süfyan, Hakım ve Budeyl'in) önünden geçmeye başladı. İçlerinde Sa'd b.
Ubade'nin bulunduğu Ensar'dan oluşan birlik geçince, Sa'd, Ebu Süfyan'a:
''Bugün büyük savaş günüdür. Bugün Kabe'de kan dökmek helalolacaktır'' dedi.
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Muhacirler ile birlikte Ebu Süfyan'ın
yanından geçerken, Ebu Süfyan şöyle dedi: ''Ey Allah'ın Resulü! Kavmine
savaşması için emir verdin mi? Sa'd b. Ubade ve kendisiyle birlikte olanlar
buradan geçerken Sa'd: "Bugün büyük savaş günüdür. Bugün Kabe'de kan
dökmek helal olacaktır" dedi. Allah aşkına söyle (bu doğru mudur?).''
Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Sa'd b. Ubade'ye birini
gönderdi ve onu komutanlıktan azledip Ensar'la birlikte Muhacirlerden oluşan
birliğe Zübeyr b. el-Avvam'ı komutan atadı.
Halid b. el-Velid de
Mekke'ye en aşağı tarafından girdi. Bekr oğulları karşısına çıkıp savaştı ve hezimete
uğradı. Bunların bir kısmı öldürülürken bir kısmı da evlere girdiler. Ebu
Süfyan, Mekke'ye girince: ''Her kim evinin kapısını kapatır ve savaşmazsa
güvende olacaktır!'' diye seslenmeye başladı."
Sonrasında ravi söz
konusu hadisi zikrederek şöyle devam etti:
"Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem), Halid b. el-Velld'e: ''Sana savaşmayı
yasakladığım halde neden savaştın?'' diye sorunca, Halid: ''Savaşı onlar
başlattılar ve bize karşı silah çekip ok attılar. Biz de gücümüzün yettiğince
savaşmamaya baktık'' karşılığını verdi. Bunun üzerine Allah Resulü (Sallallahu
aleyhi ve Sellem): ''Yüce Allah'ın takdir ettiği(nde bir) hayır(var)dır''
buyurdu."
Meğazi ehlinin meşhur
olarak bildiği bu hadis, Mekke konusunda Şafii'nin dediğini doğrulamaktadır.
18260- Bu hadisin bir
kısmı bize Hişam b. Urve kanalıyla babasından nakledilmiştir.
18261- Mevsul bir
isnadla Mus'ab b. Sa'd'dan bize bildirilene göre babası (Sa'd): "Mekke'nin
fetih gününde Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) dört adam ve iki kadın dışında
herkese eman verdi" diyerek bu kişileri zikretmiştir. Ancak rivayetinde
Haris b. Nukayd'ın yerine İkrime b. Ebi Cehl'i zikretmiştir.
18262- İbn Abbas'ın
hadisinde ve meğazi ehlinin rivayetinde Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) onlara ne zaman ve hangi şartlarda eman verdiği, evlerine ve Mescid'e
girerek onların bu emanı kabul ettiği bize bildirilmiştir. Doğrusunu da Allah
bilir.
18263- Şafii,
el-Kadım'de, Yezid b. Harun'un, Muhammed b. Amr kanalıyla Ebu Seleme ve Yahya
b. Abdirrahman b. Hatib'den bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) fetih gününde Merru'z-zahran'da iken: ''Silah bırakan güvende
olacaktır. Evine giren (ve kapısını kapatan) güvende olacaktır"
buyurmuştur.
18264- Şafii der ki:
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Mekke'ye girdiği zaman hiç kimse
kendisine karşı çıkmadı. Sadece İkrime b. Ebi Cehl, Safvan b. Umeyye ve Süheyl
b. Amr karşı çıkmış ve kaçmışlardı. İkrime ve Safvan Mekke'yi terk etmiş,
Süheyl ise Mekke'den çıkmadan Müslüman olmuş bir şekilde Allah Resulü'nün
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanına gelmişti.
18265- Eğer bir kişi:
"Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) emanı kabul etmeyip savaşan
İkrime ve Safvan'ın malını ganimet olarak aldı mı?" diyecek olursa,
kendisine: "Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onların malını
ganimet olarak aldığı yönünde bize bir hadis nakledilmedi. Yani mallarını ne
almış, ne de taksim etmiştir. Hiç kimsenin de yanılarak hüküm verme yetkisi
yoktur" denilir. Eğer biri: "Mekke'den kaçıp gittilerse geride mal
bırakmadılar mı?" diyecek olursa, kendisine: "Muhtemelen oradan
çıkmadan önce onları çocuklarına vermişlerdir. Hiç kimsenin de Allah'ın
Kitabı'ndan bir ayeti Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gelen bir
haber dışında tevil etme olanağı yoktur" denilir.
18266- Ebu Cafer b.
Selame ise başka bir görüştedir. Bu da Mekke ehlinin önce Müslüman olup sonra
tekrar küfre dönmeleridir. O zaman nasılolur da Resulullah (Sallallahu aleyhi
ve Sellem) mürted olan bir kavme eman verir ki?
18267- İbn Lehia'nın
hadisini de buna huccet saymıştır. Zira Müşrikler Allah ResUlü'nün (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) secde ettiğine secde edip Müslüman olunca raif'te olan
Kureyş'in ileri gelenleri geldiğinde: "Atalarınızın dinini mi
bırakıyorsunuz?" demişler ve Mekke ahalisi tekrar küfre dönmüşlerdi.
18268-18269- Misver b.
Mahrame'nin bildirdiğine göre babası şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) İslam'ı açıklayınca Mekke ahalisinin hepsi Müslüman olmuştu.
Bu da daha namaz farz kılınmadan önce idi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) secde ayetini okuduğu zaman secde ediyor ve Mekke ehli de secdeye
kapanıyordu. Kalabalıktan ve yerin dar olmasından dolayı insanlar secde edecek
yer bulamıyordu. raif'te olan Velld b. el-Muğıre, Ebu Cehl ve başkalarından
oluşan Kureyş'in ileri gelenleri geri gelip:
"Atalarınızın
dinini mi bırakıyorsunuz?" deyince, Mekke ehli tekrar küfre döndü.
18270- Beyhaki der ki:
"Zayıf olan İbn Lehia bunu rivayette tek kalmıştır."
18271- Meğazi
alimlerinin yanında meşhur olan hadis şöyledir: Allah Resulü (Sallallahu aleyhi
ve Sellem), Necm Suresi'ni okuduğunda ve müşrikler şeytanın ilka ettiği şeyleri
duyduklarında, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) secde edince kendileri
de kendi ilahlarına tazim ederek secde ettiler. Bu haber yayılarak Habeşistan'a
kadar ulaştı ve orada Mekke ehlinin hepsinin Müslüman olduğu ve Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte secde ettikleri konuşulmaya
başlandı. Yüce Allah şeytanın ilka ettiğini neshedince ve o sözlerinden
kendisini beri kılınca müşrikler secde etmez oldular. Onların secde etmesi işte
bu sebepleydi. Doğrusunu da Allah bilir.
18272- Durum dediği gibi
olsa bile ölen veya öldürülen kişinin geride Müslüman varisleri varsa
bıraktıkları evlerin onlara kalması gerekir. Bunlardan biri Bedir savaşında
öldürülen Utbe b. Rabia'dır ki oğlu Ebu Huzeyfe Müslüman idi. Kendisi kafir
olup varisleri Müslüman olan kişilerin durumu da aynıdır.
18273- Bu şekilde Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem), Mekke(de müşriklerin) evlerinden hiç birini
(ganimet olarak) almamıştır. Eğer onlar mürted iseler Hz. Peygamber (Sallallahu
aleyhi ve Sellem), Bedir gününde hiç birini bağışlamaz ve hiç birini fidye
olarak vermezdi. Çünkü mürted olanları bağışlamak veya fidye olarak vermek caiz
değildir. Zira Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Bedir esirleri
hakkında: "Mut'im b. Adiy sağ olsaydı ve bunları bırakmamı isteseydi bu
kokuşmuşları ona bırakırdım" buyurmuştur.(--- Ebu Davud, cihad (2/414).
18274- Böyle şeyler
mürted olanlar için caiz değildir. Eğer onlar mürted olanlardan olsaydı
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), ne Safvan b. Umeyye'ye, ne de
tulakalardan başkasına: "Sana bu hususta dört ay mühlet verilmiştir
(tercih hakkı tanınmıştır)" buyurmazdı. Çünkü mürtedler için böylesi bir
şey caiz değildir. Bu ve bu konudaki diğer rivayetler onun (İbn Lehia'nın)
görüşünün hilafına delalet etmektedir. Doğrusunu da Allah bilir.
18275- Eğer mürted
oldukları doğru ise, o zaman bu, Müslüman olmamaları halinde öldürülmeleri
hükmünün nazil olmasından daha önce cereyan eden bir olaydır. Bu şekilde
irtidat etmekle de daha önce hiç Müslüman olmamış gibidirler ve onların
haklarında diğer kafirler gibi hüküm verilir. Bize göre idareci mürted olanlara
karşı savaşır. Eğer kendilerine üstün gelmeden önce Müslüman olurlarsa ki
idareci de bunu arzulamaktadır, o zaman onlara eman verir. Yani Müslüman
olmaları halinde malları yine kendilerine kalır. Allah'ın nimetine hamd ile bu
konuda bize muhalefet eden yoktur.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan:
Evler ile
Arazilerin Cahiliye Döneminde Taksim Edilmesi ve Sonradan Sahiplerinin Müslüman
Olması