MÜSNED-İ HANBEL

KIYAMET ALAMETLERİ VE KIYAMET

 

ANA SAYFA      Kur’an      Hadis      Sözlük      Biyografi

 

45- Şefaat Konusunda İbn Abbas'ın Rivayeti

46- Şefaat Konusunda Enes b. Malik'in Rivayeti

47- Şefaat Konusunda Ebu Hureyre'nin Rivayeti

 

45- Şefaat Konusunda İbn Abbas'ın Rivayeti

 

İbn-i Abbas

 

28809 (1) Ebu Nadra der ki: İbn Abbas, Basra minberinde bizlere bir hutbe verip şöyle anlattı: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) buyurdu ki: "Her peygamberin ümmeti için ettiği ve dünyadayken kabul gören bir duası vardır. Ama ben duamı, kıyamet gününde ümmetime şefaat için sakladım. Övünmek için söylemiyorumı ama kıyamet gününde Ademoğullarının efendisi ben olacağım. Övünmek için söylemiyorumı ama topraktan ilk çıkacak olan kişi ben olacağım. Övünmek için söylemiyorumı ama kıyamet gününde Hamd sancağı bende olacaktır. Övünmek için söylemiyorumı ama Adem ve ondan sonra gelen tüm peygamberler bu sancağın altında olacaktır.

 

İnsanların (mevki(te) durmaları uzun sürünce birbirlerine: ''İnsanların atası Adem'e gidelim de Rabbimizin katında bize şefaatçi olup aramızda hükmünü versin'' diyecekler. Ona: ''Ey Adem! Sen ki insanlığın atasısın! Allah seni kendi elleriyle yarattı, cennetine koydu ve melekleri sana secde ettirdi. Rabbimizden bizim için şefaat dile de aramızda hükmünü versin'' dediklerinde, Adem: ''İstediğiniz şeyi ben yapamam! Zira ben de günahımdan dolayı cennetten çıkarıldım ve böylesi bir günde kendi derdime bakıyorum. Ancak siz peygamberlerin başı olan Nahla gidin'' karşılığını verecek.

 

Nahla gidip: ''Ey Nah! Rabbimizden bizim için şefaat dile de aramızda hükmünü versin'' dediklerinde, o da: ''İstediğiniz şeyi ben yapamam! Zira ettiğim bir duayla tüm insanların suda boğulmalarına sebep oldum ve böylesi bir günde kendi derdime bakıyorum. Ama siz Allah'ın dostu olan İbrahlmle gidin'' karşılığını verecek.

 

İbrahim le gidip: ''Ey İbrahim! Rabbimizden bizim için şefaat dile de aramızda hükmünü versin'' dediklerinde, o da: ''İstediğiniz şeyi ben yapamam! Zira müslümanken üç yalan söyledim ve böylesi bir günde kendi derdime bakıyorum. Siz Musa'ya gidin. Zira Allah hem risaleti, hem de kendisiyle konuşmak için onu seçmişti'' karşılığını verecek. Ancak İbrahim bu yalanların üçünü de Allah'ın dini için yapmıştı. Bunlardan biri: ''Ben hastayım''[Saffat 89] demesi, diğeri: ''Belki onu şu büyükleri yapmıştır, konuşabiliyorlarsa onlara sorun''[Enbiya 63] demesi, üçüncüsü de hükümdarın yanında geldiği zaman eşinin (Sare'nin) kızkardeşi olduğunu söylemesidir.

 

Musa'ya gidip: ''Ey Musa! Allah risaleti için seni seçti ve bizzat seninle konuştu. Rabbinden bizim için şefaat dile de aramızda hükmünü versin'' dediklerinde, o da: ''İstediğiniz şeyi ben yapamam! Ben de, haksız yere bir cana kıymıştım ve böylesi bir günde kendi derdime bakıyorum. Ama siz Allah'ın ruhundan ve (Meryemle ilka ettiği) kelimesi olan İsa'ya gidin!'' karşılığını verecek.

 

İsa'ya gidip: ''Ey İsa! Rabbinden bizim için şefaat dile de aramızda hükmünü versin'' diyecekler. İsa: ''İstediğiniz şeyi ben yapamam! Zira insanlar Allah'ı bırakıp beni ilah edindiler ve böylesi bir günde kendi derdime bakıyorum'' karşılığını verecek ve: ''Bir kabın içinde bir şey bulunsa ve bu kap mühürlü olsa mühür açılmadan kabın içinde bulunanlar alınabilir mi?'' diye sorar. ''Hayır!'' karşılığını verdiklerinde, İsa: ''Muhammed, peygamberlerin sonuncusudur. Burada geçmiş ve gelecek tüm günahları bağışlanmış bir şekilde bulunuyor'' der.

 

Nihayetinde insanlar yanıma gelip: ''Ey Muhammed! Rabbinin katında bize şefaat dile de aramızda hükmünü versin'' derler. ''Ben bunu yaparım! Yeter ki Allah dilediği ve razı olduğu kişiler için şefaate izin versin'' karşılığını vereceğim. Allah insanları yerlerine göre ayırmak istediği zaman bir münadi: ''Ahmed ve ümmeti nerede?'' diye seslenir. Biz en son gelenı ama en önde olan ümmetiz. ümmetler içinde en son gelen ümmetiz, ancak hesabı görülecek olan ilk ümmet olacağız. Diğer ümmetler bize yol açınca abdestten dolayı parıldayan uzuvlarımızla aradan yürürüz. Diğerleri bizleri görünce: ''Bu ümmetten her biri peygamber gibi'' demeye başlarlar.

 

Cennetin kapısına geldiğimde halkasından tutup kapıyı çalacağım. Bekçi: ''Sen kimsin?'' diye sorunca: ''Ben Muhammed'im'' diyeceğim. Kapı açılınca kürsüsünde veya tahtında olan Rabbimin huzuruna gelecek ve secdeye kapanacağım. Secdede daha önce hiç kimsenin yapmadığı ve benden sonra da hiç kimsenin yapmayacağı sözlerle Allah'a hamdedeceğim. Allah bana: ''Ey Muhammed! Başını kaldır! İste! İstediklerin sana verilecek! Söyle! Söylediklerin dinlenecek! Şefaat et, şefaatin kabul edilecek'' buyuracak.

Başımı kaldırıp: ''Rabbim! ümmetim! ümmetim!'' diyeceğim. Bunun üzerine Allah bana: ''Kalbinde şu kadar (iman) bulunan kişileri -Ravi Hammad ne kadar olduğunu aklında tutamamıştır- cehennemden çıkar'' buyuracak. Sonra yine gelecek ve secdeye kapanacağım. Daha önce söylediklerimi aynen tekrarlayacağım. Allah bana: ''Başını kaldır ve söyle! Zira söylediklerin dinlenecek! İste! İstediklerin sana verilecek! Şefaat et, şefaatin kabul edilecek'' buyuracak. ''Rabbim! ümmetim! ümmetim!'' dediğimde kalbinde bir öncekinden daha az iman bulunan kişileri kast ederek: ''Kalbinde şu kadar (iman) bulunan kişileri cehennemden çıkar'' buyuracak. Sonra bir daha gelip secdeye kapanacak ve aynı şeyleri tekrar edeceğim. Allah yine: ''Başını kaldır ve söyle! Zira söylediklerin dinlenecek! İste! İstediklerin sana verilecek! Şefaat et, şefaatin kabul edilecek'' buyuracak. ''Rabbim! ümmetim! ümmetim!'' dediğim de kalbinde daha öncekilerden daha az iman bulunan kişileri kast ederek: ''Kalbinde şu kadar (iman) bulunan kişileri cehennemden çıkar'' buyuracak.''

 

[Hasan]

 

Heysemi, Mecmau'z-Zevaid (10/372, 373): "Senedinde zayıf görülen, ancak güvenilir olan Ali b. Zeyd bulunmaktadır. Diğer ravileri Sahih'in ravileridir" dedi.

 

 

 

28810 (2)- Ebu Nadra der ki: İbn Abbas, Basra minberinde bizlere bir hutbe verip şöyle anlattı: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) buyurdu ki: "Her peygamberin ümmeti için ettiği ve dünyadayken kabul gören bir duası vardır. Ama ben duamı, kıyamet gününde ümmetime şefaat için sakladım. Övünmek için söylemiyorumı ama kıyamet gününde Ademoğullarının efendisi ben olacağım. Övünmek için söylemiyorumı ama topraktan ilk çıkacak olan kişi ben olacağım. Övünmek için söylemiyorumı ama kıyamet gününde Hamd sancağı bende olacaktır. Övünmek için söylemiyorumı ama Adem ve ondan sonra gelen tüm peygamberler bu sancağın altında olacaktır.

 

İnsanların (Mevkitte) durmaları uzun sürünce birbirlerine: ''İnsanların atası Adem'e gidelim de Rabbimizin katında bize şefaatçi olup aramızda hükmünü versin'' diyecekler. Ona: ''Ey Adem! Sen ki insanlığın atasısın! Allah seni kendi elleriyle yarattı, cennetine koydu ve melekleri sana secde ettirdi. Rabbinden bizim için şefaat dile de aramızda hükmünü versin'' dediklerinde, Adem: ''İstediğiniz şeyi ben yapamam! Zira ben de günahımdan dolayı cennetten çıkarıldım ve böylesi bir günde kendi derdime bakıyorum. Ancak siz peygamberlerin başı olan Nahla gidin'' karşılığını verecek.

 

Nahla gidip: ''Ey Nah! Rabbinden bizim için şefaat dile de aramızda hükmünü versin'' dediklerinde, o da: ''İstediğiniz şeyi ben yapamam! Zira ettiğim bir duayla tüm insanların suda boğulmalarına sebep oldum ve böylesi bir günde kendi derdime bakıyorum. Ama siz Allah'ın dostu olan İbrahlmle gidin'' karşılığını verecek.

 

İbrahlmle gidip: ''Ey İbrahim! Rabbinden bizim için şefaat dile de aramızda hükmünü versin'' dediklerinde, o da: ''İstediğiniz şeyi ben yapamam! Zira müslümanken üç yalan söyledim ve böylesi bir günde kendi derdime bakıyorum. Siz Musa'ya gidin. Zira Allah hem risaleti hem de kendisiyle konuşmak için onu seçmişti'' karşılığını verecek. Ancak İbrahim bu yalanların üçünü de Allah'ın dini için yapmıştı. Bunlardan biri: ''Ben hastayım''[Saffat 89] demesi, diğeri: ''Belki onu şu büyükleri yapmıştır'' [Enbiya 63] demesi, üçüncüsü de hükümdarın yanında geldiği zaman eşinin (Sare'nin) kızkardeşi olduğunu söylemesidir.

Musa'ya gidip: ''Ey Musa! Allah risaleti için seni seçti ve bizzat seninle konuştu. Rabbinden bizim için şefaat dile de aramızda hükmünü versin'' dediklerinde, o da: ''İstediğiniz şeyi ben yapamam! Ben de, haksız yere bir cana kıymıştım ve böylesi bir günde kendi derdime bakıyorum. Ama siz Allah'ın ruhu ve (Meryemle ilka ettiği) kelimesi olan İsa'ya gidin!'' karşılığını verecek.

 

İsa'ya gidip: ''Ey İsa! Seni ki Allah'ın ruhundansın ve (Meryemle ilka ettiği) kelimesin. Rabbinden bizim için şefaat dile de aramızda hükmünü versin'' diyecekler. İsa: ''İstediğiniz şeyi ben yapamam! Zira insanlar Allah'ı bırakıp beni ilah edindiler ve böylesi bir günde kendi derdime bakıyorum'' karşılığını verecek ve: ''Bir kabın içinde bir şey bulunsa ve bu kap mühürlü olsa mühür açılmadan kabın içinde bulunanlar alınabilir mi?'' diye sorar. ''Hayır!'' karşılığını verdiklerinde, İsa: ''Muhammed, peygamberlerin sonuncusudur. Burada geçmiş ve gelecek tüm günahları bağışlanmış bir şekilde bulunuyor'' der.

Nihayetinde insanlar yanıma gelip: ''Ey Muhammed! Rabbinin katında bize şefaat dile de aramızda hükmünü versim derler. ''Evet, ben bunu yaparım! Yeter ki Allah dilediği ve razı olduğu kişiler için şefaate izin versin'' karşılığını vereceğim. Allah insanları yerlerine göre ayırmak istediği zaman bir münadi: ''Ahmed ve ümmeti nerede?'' diye seslenir. Biz en son gelenı ama en önde olan ümmetiz. ümmetler içinde en son gelen ümmetiz, ancak hesabı görülecek olan ilk ümmet olacağız. Diğer ümmetler bize yol açınca abdestten dolayı parıldayan uzuvlarımızla aradan yürürüz. Diğerleri bizleri görünce: ''Bu ümmetten her biri peygamber gibi'' demeye başlarlar.

 

Cennetin kapısına geldiğimde halkasından tutup kapıyı çalacağım. Bekçi: ''Sen kimsin?'' diye sorunca: ''Ben Muhammed'im'' diyeceğim. Kapı açılınca içeri gireceğim. Kürsünün veya tahtının üzerinde olan Rabbimi gördüğüm zaman secdeye kapanacağım. Secdede daha önce hiç kimsenin yapmadığı ve benden sonra da hiç kimsenin yapmayacağı sözlerle Allah'a hamdedeceğim. Allah bana: ''Başını kaldır ve söyle! Söylediklerin dinlenecek! iste! istediklerin sana verilecek! Şefaat et, şefaatin kabul edilecek'' buyuracak.

Başımı kaldırıp: ''Rabbim! ümmetim! ümmetim!'' diyeceğim. Bunun üzerine Allah bana: ''Kalbinde şu kadar (iman) bulunan kişileri cehennemden çıkar'' buyuracak. Onları çıkardıktan sonra yine gelecek ve secdeye kapanacağım. Secdede daha önce hiç kimsenin yapmadığı ve benden sonra da hiç kimsenin yapmayacağı sözlerle Allah'a hamdedeceğim. Allah bana: ''Başını kaldır ve söyle! Zira söylediklerin dinlenecek! iste! istediklerin sana verilecek! Şefaat et, şefaatin kabul edilecek'' buyuracak. Başımı kaldırıp: ''Rabbim! ümmetim! ümmetim!'' dediğimde, Allah: ''Kalbinde şu kadar (iman) bulunan kişileri cehennemden çıkar'' buyuracak. Onları çıkardıktan sonra üçüncü defa yine geleceğim ve aynı şekilde bazılarını cehennemden çıkarmam söylenecek.''

 

[Hasen]

 

 

 

28811 (3)- Enes b. Malik de Hz. Peygamber'den (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir öncekinin aynısını bildirir. Ancak ilkinde kalbinde arpa tanesi kadar, ikincisinde buğday tanesi kadar, üçüncüsünde de darı tanesi kadar iman bulunanların cehennemden çıkarılmasının emredildiğini aktarır.

 

[Sahih]

 

 

46- Şefaat Konusunda Enes b. Malik'in Rivayeti

 

Enes b. Malik

 

28812 (1) Enes b. Malik'in bildirdiğine göre Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Kıyamet gününde tüm müminler bir araya toplandığı zaman kendilerine verilen ilhamla: ''Rabbimizin katında birileri bize şefaatte bulunsa da bulunduğumuz yerden kurtulsak'' diyecekler ve Adem'in yanında gidecekler. Ona: ''Ey Adem! Sen ki insanların atasısın! Allah seni kendi elleriyle yarattı, melekleri sana secde ettirdi ve her şeyin ismini öğretti. Rabbinin yanında bize şefaatçi ol da bulunduğumuz yerden biri kurtarsın'' dediklerinde, Adem: ''Ben bunu yapamam'' karşılığını verir. İşlediği günahı zikredip bundan dolayı Rabbine karşı mahçup olduğunu ifade eder ve: ''Ama Nuh'a gidin! Zira Allah'ın yeryüzü ahalisine gönderdiği ilk elçidir'' der.

 

Nuh'a geldiklerinde: ''Ben bunu yapamam'' karşılığını verir. Bilgisi olmayan bir konuda Rabbinden olan isteğiyle işlediği günahı zikredip bundan dolayı Rabbine karşı mahçup olduğunu ifade eder ve: ''Ama Rahman'ın dostu olan İbrahim'e gidin!'' der. İbrahim'e geldiklerinde: ''Ben bunu yapamam! Siz Musa'ya gidin! Zira Allah onunla bizzat konuşmuş ve ona Tevratı indirmiştir'' karşılığını verir.

 

Musa'ya geldiklerinde: ''Ben bunu yapamam'' karşılığını verir ve haksız yere bir cana kıymasını zikredip bundan dolayı Rabbine karşı mahçup olduğunu ifade eder ve: ''Ama siz Allah'ın kulu, Resulü, kelimesi ve ruhundan olan İsa'ya gidin!'' der. İsa'ya geldiklerinde: ''Ben bunu yapamam! Siz Muhammed'e gidin! Zira Allah geçmiş ve gelecek tüm günahlarını bağışlamıştır'' karşılığını verir.

 

Bana geldiklerinde kalkıp müminlerin arasında yürüyeceğim ve Rabbimin huzuruna çıkmak için izin isteyeceğim. İzin verilip de Rabbimi gördüğüm zaman secdeye kapanacağım. Allah dilediği kadar beni secdede bıraktıktan sonra bana: ''Ey Muhammed! Başını kaldır ve söyle! Söylediklerin dinlenecek! İste, istediklerin sana verilecek! Şefaat et, şefaatin kabul edilecek'' denilecek. Başımı kaldırdığımda Allah'ın bana öğrettiği şekilde O'na hamdedeceğim. Sonra bana verilen şartlar dahilinde şefaatte bulunacağım. Bu şefaatimle bazılarını cennete soktuktan sonra Rabbimin huzuruna tekrar çıkacağım.

Rabbimi gördüğüm zaman secdeye kapanacağım. Allah dilediği kadar beni secdede bıraktıktan sonra bana: ''Ey Muhammed! Başını kaldır ve söyle! Söylediklerin dinlenecek! İste, istediklerin sana verilecek! Şefaat et, şefaatin kabul edilecek'' denilecek. Başımı kaldırdığımda Allah'ın bana öğrettiği şekilde O'na hamdedeceğim. Sonra bana verilen şartlar dahilinde şefaatte bulunacağım. Bu şefaatimle başkalarını da cennete soktuktan sonra Rabbimin huzuruna üçüncü kez çıkacağım.

 

Rabbimi gördüğüm zaman secdeye kapanacağım. Allah dilediği kadar beni secdede bıraktıktan sonra bana: ''Ey Muhammed! Başını kaldır ve söyle! Söylediklerin dinlenecek! İste, istediklerin sana verilecek! Şefaat et, şefaatin kabul edilecek'' denilecek. Başımı kaldırdığımda Allah'ın bana öğrettiği şekilde Una hamdedeceğim. Sonra bana verilen şartlar dahilinde şafaatte bulunacağım.

 

Bu şefaatimle başkalarını da cennete soktuktan sonra Rabbimin huzuruna dördüncü kez çıkacağım ve: ''Rabbim! Kur'an'ın cehennemlik olduğunu söylediği kişiler dışında kimse kalmadı'' diyeceğim. Sonrasında La ilahe illallah deyip de kalbinde arpa tanesi kadar hayır bulunanlar cehennemden çıkarılacak. Ondan sonra La ilahe illallah deyip de kalbinde buğday tanesi kadar hayır bulunanlar cehennemden çıkarılacak. Sonrasında La ilahe illallah deyip de kalbinde darı tanesi kadar hayır bulunanlar cehennemden çıkarılacak. ''

 

[Sahih]

 

Diğer tahric: Buhari (4476, 6565, 7410, 7516), Müslim (193) ve İbn Mace (4312) rivayet ettiler.

 

 

 

28813 (2)- Enes b. Malik'in bildirdiğine göre Hz. Peygamber {Sallallahu aleyhi ve Sellem} şöyle buyurmuştur: "Kıyamet gününde tüm müminler haşredilince endişeye kapılacaklar. ''Rabbimizin katında birileri bize şefaatte bulunsa da bulunduğumuz yerden kurtulsak'' diyecek ve Adem'in yanında gidecekler. Ona: ''Ey AdemI Sen ki bizim atamızsını Allah seni kendi elleriyle yarattı, melekleri sana secde ettirdi ve her şeyin ismini öğretti. Rabbinin katında bize şefaatçi ol'' dediklerinde, Adem: ''Ben bunu yapamam'' karşılığını verir. Kendisine yasaklanmasına rağmen ağaçtan yeme günahını zikreder ve: ''Ama Nuh'a gidin! Zira Allah'ın yeryüzü ahalisine gönderdiği ilk elçidir'' der.

 

Nuh'a geldiklerinde: ''Ben bunu yapamam'' karşılığını verir. Bilgisi olmayan bir konuda Rabbinden olan isteğiyle işlediği günahı zikreder ve: ''Ama Rahman'ın dostu olan İbrahim'e gidin!'' der. İbrahim'e geldiklerinde: ''Ben bunu yapamam!'' der ve söylediği üç yalanı zikreder. Sonra: ''Siz Musa'ya gidin! Zira Allah onunla bizzat konuşmuş ve ona Tevratı indirmiştir'' karşılığını verir. İbrahim'in söylediği üç yalandan biri: ''Ben hastayım''[Saffat 89] demesidir. Diğeri: ''Belki onu şu büyükleri yapmıştır''[Enbiya 63] demesidir. üçüncüsü de karısıyla birlikte zorba bir hükümdarın yanında gideceği zaman eşine (Sare'ye): ''Kardeşin olduğumu söyle, zira ben de senin kız kardeşim olduğunu söyleyeceğim'' demesidir.

Musa'ya geldiklerinde: ''Ben bunu yapamam'' karşılığını verir. Haksız yere bir adamı öldürmesini zikreder ve: ''Ama siz Allah'ın kulu, Resulü, kelimesi ve ruhundan olan İsa'ya gidin!'' der. İsa'ya geldiklerinde: ''Ben bunu yapamam! Siz Muhammed'e gidin! Zira Allah geçmiş ve gelecek tüm günahlarını bağışlamıştır'' karşılığını verir.

Bana geldiklerinde Rabbimin katına girmek için izin isteyeceğim. İzin verilip de Rabbimi gördüğüm zaman secdeye kapanacağım. Allah dilediği kadar beni secdede bıraktıktan sonra bana: ''Ey Muhammed! Başını kaldır ve söyle! Söylediklerin dinlenecek! Şefaat et, şefaatin kabul edilecek! İste, istediklerin sana verilecek!'' buyurucak. Başımı kaldırdığımda Allah'ın bana öğrettiği şekilde Dına hamdu senada bulunacağım. Sonra bana verilen şartlar dahilinde şefaatte bulunacağım. Bu şefaatimle bazılarını cehennemden çıkarıp cennete soktuktan sonra Rabbimin huzuruna çıkmak için tekrar izin isteyeceğim.

İzin verilip de Rabbimi gördüğüm zaman secdeye kapanacağım. Allah dilediği kadar beni secdede bıraktıktan sonra bana: ''Ey Muhammed! Başını kaldır ve söyle! Söylediklerin dinlenecek! Şefaat et, şefaatin kabul edilecek! İste, istediklerin sana verilecek!'' buyurucak. Başımı kaldırdığımda Allah'ın bana öğrettiği şekilde Dına hamdu senada bulunacağım. Sonra bana verilen şartlar dahilinde şefaatte bulunacağım. Bu şefaatimle bazılarını cehennemden çıkarıp cennete soktuktan sonra Rabbimin huzuruna çıkmak için üçüncü kez izin isteyeceğim.

 

İzin verilip de Rabbimi gördüğüm zaman secdeye kapanacağım. Allah dilediği kadar beni secdede bıraktıktan sonra bana: ''Ey Muhammed! Başını kaldır ve söyle! Söylediklerin dinlenecek! Şefaat et, şefaatin kabul edilecek! İste, istediklerin sana verilecek!'' buyurucak. Başımı kaldırdığımda Allah'ın bana öğrettiği şekilde O'na hamdu senada bulunacağım. Sonra bana verilen şartlar dahilinde şefaatte bulunacağım. Bu şefaatimle bazılarını cehennemden çıkarıp cennete sokacağım. Sonunda cehennemde Kur'an'ın ebedi olarak cehennemlik olduğunu söylediği kişiler kalacak. ''

 

Hemmam der ki: Sonrasında Katade: "Belki de Rabbin seni Makam-ı Mahmud'a yükseltir'' [İsra 79]  ayetini okudu ve: "Allah'ın Peygamberine (Sallallahu aleyhi ve Sellem) vaad ettiği Makam-ı Mahmud da budur" dedi.

 

[Sahih]

 

 

 

28814 (3)- Enes'in bildirdiğine göre ResululIah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: Kıyamet gününde insanların (Mevkifte) durmaları çok uzun sürünce birbirlerine: ''İnsanların atası Adem'in yanına gidelim de Rabbimizin katında bize şefaatte bulunup aramızda hükmü versin'' diyecekler. Gidip ona: ''Ey Adem! Allah seni kendi elleriyle yarattı ve cennetine koydu. Rabbinden bizim için şefaat dile de aramızda hükmünü versin'' dediklerinde, Adem: ''İstediğiniz şeyi ben yapamam! Ancak siz peygamberlerin başı olan Nah'a gidin'' karşılığını verecek.

 

Nah'a gidip: ''Ey Nah! Rabbinden bizim için şefaat dile de aramızda hükmünü versin'' dediklerinde, o da: (cİstediğiniz şeyi ben yapamam! Ama siz Allah'ın dostu olan İbrahim'e gidin'' karşılığını verecek. İbrahim'e gidip: ''Ey İbrahim! Rabbinden bizim için şefaat dile de aramızda hükmünü versin'' dediklerinde, . o da: ''İstediğiniz şeyi ben yapamam! Siz Masa'ya gidin. Zira Allah hem risaleti, hem de kendisiyle konuşmak için onu seçmişti'' karşılığını verecek.

 

Musa'ya gidip: ''Ey Musa! Rabbinden bizim için şefaat dile de aramızda hükmünü versin'' dediklerinde, o da: ''İstediğiniz şeyi ben yapamam! Ama siz Allah'ın ruhu ve (Meryemle ilkti ettiği) kelimesi olan İsa'ya gidin!'' karşılığını verecek. İsa'ya gidip: ''Ey İsa! Rabbinden bizim için şefaat dile de aramızda hükmünü versin'' diyecekler. İsa: ''İstediğiniz şeyi ben yapamam! Ama siz peygamberlerin sonuncusu olan burada geçmiş ve gelecek tüm günahları bağışlanmış bir şekilde bulunan Muhammed'e gidin!'' diyecek ve: ''Bir kabın içinde bir şey bulunsa ve bu kap mühürlü olsa mühür açılmadan kabın içinde bulunanlar alınabilir mi?'' diye soracak. ''Hayır!'' karşılığını verdiklerinde, İsa: ''Muhammed peygamberlerin sonuncusudur'' diyecek.

 

Sonrasında bana gelip: ''Ey Muhammed! Rabbinin yanında bize şefaat dile de aramızda hükmünü versin'' diyecekler. ''Olur!'' karşılığını vereceğim. Cennetin kapısına geldiğimde halkasından tutup kapıyı çalacağım. Bekçi: ''Sen kimsin?'' diye sorunca: ''Ben Muhammed'im'' diyeceğim. İçeriye girdiğimde secdeye kapanacağım. Secdede daha önce hiç kimsenin yapmadığı ve benden sonra da hiç kimsenin yapmayacağı sözlerle Allah'a hamdedeceğim. Allah bana: ''Başını kaldır ve söyle! Söylediklerin dinlenecek! İste! İstediklerin sana verilecek! Şefaat et, şefaatin kabul edilecek'' buyuracak.

''Rabbim! Ümmetim! ümmetim!'' diyeceğim. Bunun üzerine Allah bana: ''Kalbinde arpa tanesi kadar iman bulunan kişileri cehennemden çıkar'' buyuracak. Onları çıkardıktan sonra yine gelecek ve secdeye kapanacağım. Secdede daha önce hiç kimsenin yapmadığı ve benden sonra da hiç kimsenin yapmayacağı sözlerle Allah'a hamdedeceğim. Allah bana: ''Başını kaldır! İste, istediklerin sana verilecek! Şefaat et, şefaatin kabul edilecek'' buyuracak. Başımı kaldırıp: ''Rabbim! ümmetim! ümmetim!'' dediğimde, Allah: ''Kalbinde buğday tanesi kadar iman bulunan kişileri cehennemden çıkar'' buyuracak. Onları çıkardıktan sonra yine gelip secdeye kapanacak ve aynı şeyleri söyleyeceğim. Bunun üzerine bana: ''Kalbinde darı tanesi kadar iman bulunan kişileri cehennemden çıkar'' denilecek ve onları da çıkaracağım. ''

 

[Sahih]

 

Diğer tahric: İbn Huzeyme Tevhid'de (2/613) rivayet etti.

 

 

 

28815 (4)- Enes b. Malik'in bildirdiğine göre Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: ''ümmetimin Sıra(tan geçmesini beklerken İsa yanıma gelir ve: ''Ey Muhammed! Bütün peygamberler yanında toplandılar ve Allah'ın ümmetleri artık yerlerine (cennet veya cehenneme) göndermesi için dua ediyorlar. Zira insanlar sıkıntıdalar ve boğazlarına kadar ter içindeler'' der. Mümin bu sıkıntı içinde nezleye tutulmuş gibidir. Kafiri ise ölüm her yanından kuşatmıştır. İsa'ya: (Yanına dönene kadar burada beni bekle'' derim. Gidip Arş'ın altında dururum. Seçkin olan hiçbir meleğin, gönderilmiş hiçbir peygamberin görmediği şeyleri orada görürüm. Sonrasında Allah, Cebrail'e: ''Muhammed'e git ve ''Başını kaldır! İste, istediklerin sana verilecektir! Şefaat et, şefaatin kabul edilecektir'' de'' diye vahyeder. Bu şekilde her yüz kişiden birini cehennemden çıkarmam üzere ümmetime şefaatçi kılınırım. Rabbimin huzuruna gidegele durduğum her yerde şefaatçi olurum. Sonunda da Allah bana: (Ey Muhammed! ümmetinden bir gün dahi olsa samimi bir şekilde Allah'tan başka ilah olmadığına şehadet eden ve bu şekilde ölen her bir kişiyi cennete sok'' buyurur. ''

 

[Sahih]

 

 

47- Şefaat Konusunda Ebu Hureyre'nin Rivayeti

 

Ebu Hureyre

 

28816- Ebu Hureyre der ki: Bir gün Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) et getirildi.

Kendisine çok sevdiği but verildi. Buttan bir parça ısırdı ve şöyle buyurdu: "Kıyamet gününde insanların efendisi ben olacağım! Neden biliyor musunuz? Çünkü kıyamet gününde, Allah öncekileri ve sonrakileri ile tüm insanları tek bir yerde toplayacak. Seslenenler seslerini onlara duyuracak ve görmeleri gereken şeyleri de görecekler. Güneş onlara öyle bir yaklaşacak ki sıkıntı ve üzüntüleri artık güç yetiremeyecekleri ve tahammül edemeyecekleri dereceye ulaşacak.

 

Bunun üzerine birbirlerine: ''İçinde bulunduğunuz durumu ve başınıza gelenleri görmüyor musunuz? Neden Rabbinizin katında size şefaat edecek birinin bulmuyorsunuz?'' demeye başlayacaklar. Bazıları: ''Atanız Adem'e gidelim'' diyecek ve Adem'e gidecekler. Ona: ''Ey Adem! Sen ki insanlığın babasısın! Allah seni kendi elleriyle yarattı, ruhundan sana üfledi, emriyle melekleri sana secde etti. Rabbinden bizim için şefaat dile! İçinde olduğumuz durumu görmüyor musun? Şu başımıza gelenleri görmüyor musun?'' diyecekler. Adem ise: ''Rabbim bugün öyle bir öfkelenmiş ki bugüne kadar hiç bu kadar öfkelenmemişti ve bundan sonra da hiç bu kadar öfkeli olmayacak! Bana ağacı yasaklamıştı, oysa ben emrine karşı geldim. Onun için ben kendimi düşünüp nefsimı nefsim diyorum! Benden başkasına, Nuh'a gidin!'' karşılığını verecek.

 

Nuh la gelip: ''Ey Nuh! Sen yeryüzüne gönderilen ilk peygambersin. Allah seni ''Çok şükreden bir kul'' olarak tanımladı. Rabbinden bizim için şefaat dile! İçinde olduğumuz durumu görmüyor musun? Şu başımıza gelenleri görmüyor musun?'' dediklerinde, Nuh onlara: ''Rabbim bugün öyle bir öfkelenmiş ki bu güne kadar hiç bu kadar öfkelenmemişti ve bundan sonra da hiç bu kadar öfkeli olmayacak! Ben de kavmim için bir bedduada bulunmuştum. Onun için ben kendimi düşünüp nefsimı nefsim diyorum! Siz İbrahim le gidin!'' karşılığını verecek.

 

Bunun üzerine İbrahim'e gelip: ''Ey İbrahim! Sen ki Allah'ın peygamberi ve yeryüzü insanları içinde tek dostusun. Rabbinden bizim için şefaat dile! İçinde olduğumuz durumu görmüyor musun? Şu başımıza gelenleri görmüyor musun?'' dediklerinde, İbrahim onlara: ''Rabbim bugün öyle bir öfkelenmiş ki bugüne kadar hiç bu kadar öfkelenmemişti ve bundan sonra da hiç bu kadar öfkeli olmayacak!'' karşılığını verecek ve söylemiş olduğu yalanları zikredecek. Sonra da: ''Onun için ben kendimi düşünüp nefsimı nefsim diyorum! Siz Musa'ya gidin!'' karşılığını verecek.

 

Bunun üzerine insanlar Musa'ya gidecek ve: ''Ey Musa! Sen ki Allah'ın Resulüsün. Allah seni, risaletle görevlendirmesi ve seninle konuşmasıyla diğer insanlara üstün kıldı. Rabbinden bizim için şefaat dile! İçinde olduğumuz durumu görmüyor musun? Şu başımıza gelenleri görmüyor musun?'' diyecekler. Musa onlara: ''Rabbim bugün öyle bir öfkelenmiş ki bugüne kadar hiç bu kadar öfkelenmemişti ve bundan sonra da hiç bu kadar öfkeli olmayacak. Ben de, emredilmemesine rağmen bir cana kıymıştım. Onun için ben kendimi düşünüp nefsimı nefsim diyorum! Siz İsa'ya gidin!'' karşılığını verecek.

Bunun üzerine insanlar İsa'ya gelip: ''Ey İsa! Sen ki Allah'ın Resulüsün. Yine Allah'ın Meryemle ilka ettiği kelimesi ve kendisinden bir ruhsun. İnsanlarla henüz beşikteyken konuştun. Rabbinden bizim için şefaat dile! İçinde olduğumuz durumu görmüyor musun? Şu başımıza gelenleri görmüyor musun?'' diyecekler. İsa ise onlara: ''Rabbim bugün öyle bir öfkelenmiş ki bugüne kadar hiç bu kadar öfkelenmemişti ve bundan sonra da hiç bu kadar öfkeli olmayacak'' karşılığını verecek. İsa, işlediği herhangi bir günahtan bahsetmeyecek, ama yine de: ''Ben kendimi düşünüp nefsimı nefsim diyorum! Benden başkasına gidin. Muhammed'e gidin!'' diyecek.

 

Sonunda bana gelip: ''Ey Muhammed! Sen ki Allah'ın Resulü ve peygamberlerin sonuncususun. Allah senin geçmiş ve gelecek tüm günahlarını affetmiştir. Rabbinden bizim için şefaat dile! İçinde olduğumuz durumu görmüyor musun? Şu başımıza gelenleri görmüyor musun?'' diyecekler. Bunun üzerine ben kalkıp Arş'ın altına geleceğim ve Rabbime secdeye kapanacağım. Sonra Allah benden önce hiç kimseye bahşetmediği hamd ve övgüleri bana ilham edecek. Bana: ''Ey Muhammed! Başını kaldır ve söyle! Zira söylediğin dinlenecek. İste, istediğin sana verilecek. Şefaat et, zira şefaatin kabul edilecek'' buyuracak. Ben: ''Rabbim! ümmetim! ümmetim! Rabbim! ümmetim! ümmetim! Rabbim! ümmetim! ümmetim!'' diyeceğim. Bana: ''Ey Muhammed! ümmetinden hesaba çekilmeyenıeri cennet kapılarından sağdaki kapıdan cennete al. Bunlar diğer kapılardan da diğer insanlar gibi girebilecekler'' denilecek. Muhammed'in canı elinde olana yemin olsun ki cennet kapılarının iki kanat arası Mekke ile Hecer veya Mekke ile Busra arası kadardır. ''

 

[Sahih]

 

Diğer tahric: Buhari, tefsir (6/105), Müslim, iman 1/184 (194) ve Tirmizi, sifatu'l-kıyame 4/622 (2434) rivayet ettiler. 24600 (l)'de tekrar etmiştir.

 

 

SONRAKİ