MÜSNED-İ HANBEL

MENKIBELER

 

ANA SAYFA      Kur’an      Hadis      Sözlük      Biyografi

 

54- Selman el-Farisi'nin Müslüman Olması ve Faziletleri

55- Semure b. Fatik

56- Suheyb

57- Dirar b. el-Ezver

58- Dimad el-Ezcli

59- Damra b. Sa'lebe

60- Tank b. Şihab

 

54- Selman el-Farisi'nin Müslüman Olması ve Faziletleri

 

1. Selman

 

26679 (1) Abdullah b. Abbas der ki: Selman el-farisı kendi ağzıyla bana hikayesini şöyle anlattı: İsbehan'da, Ceyy diye anılan bir kasabadan İrarılı bir adamdım. Babam kasabanın lideriydi ve beni her şeyden çok severdi. Bana karşı olan sevgisi o kadar çoktu ki sonunda kızın evde tutulması gibi beni de evde tutmaya başladı. Mecusilikte kendimi öyle geliştirdim ki ateşi yakan ateş bakıcısı olmuştum ve ateşin bir an bile sönmesine fırsat vermiyordum. Babamın da büyük bir çiftliği vardı. Kendisine ait bir yapıyla fazla meşguliyetinden dolayı bir gün bana: "Evladım! Gördüğün gibi yap, işiyle ilgileniyorum ve bu yüzden de çiftliği ihmal ettim. Git ve oraya göz kulak ol" dedi ve orada yapmam gereken bazı şeyleri söyledi.

Çiftliğe gitmek üzere yola çıktım. Yolda Hıristiyanlara ait bir kiliseye rastladım. İçeriden ibadet edenlerin seslerini işittim. Babam beni eve kapattığı için de insanların ne düşündüğü veya neye inandığı hakkında bir bilgim yoktu. Onlara rastlayıp da seslerini işitince yanlarına girip ne yaptıklarına bakmak istedim. Onları öyle görünce yaptıkları çok hoşuma gitti ve onlar gibi olmak istedim. İçimden: "Vallahi bu din, bizim dinimizden daha iyi" dedim ve güneş batana dek onların yanından ayrılmadım. Babamın çiftliğinden de vazgeçip oraya gitmedim. Onlara: "Bu dinin merkezi neresi?" diye sorduğumda bana: "Şam'da" dediler.

Sonra babamın yanına gittim, o da peşimden birini göndermişti. Babamı bütün işlerinden alıkoymuştum. Yanına döndüğümde bana: "Evladım! Neredeydin? Ben sana ne demiştim ve nereye göndermiştim?" dedi. Ona: "Babacığım! Kiliselerinde ibadet eden insanlarla karşılaştım ve dinlerinden gördüklerim hoşuma gitti. Güneş batana kadar da yanlarında kaldım" karşılığını verdim. Babam: "Evladım! O dinde bir hayır yoktur. Senin ve atalarının dini o dinden daha üstündür" deyince, ben: "Hayır! Vallahi onların dini bizim dinimizden daha iyi" karşılığını verdim. Babam benden yana endişeye kapıldı ve ayağımdan beni zincirle bağlayıp eve kapattı.

 

Hıristiyanlara: "Şam'dan sizlere Hıristiyan tüccarlardan bir kafile geldiği zaman bana haber verin" diye haber saldım. Şamlı Hıristiyanlardan bir ticaret kervanı gelince de bana haber verdiler. Onlara: "İşlerini bitirip de geri Şam'a dönmek istediklerinde bana bildirin" dedim. Kafile tekrar geri döneceği zaman da bana haber gönderdiler. Ayağınıdaki demir zinciri çözdüm ve kafileyle birlikte yola koyulup Şam'a gittim.

 

Şam'a ulaştığımda: "Bu din mensuplarının en üstünü kim?" diye sordum. Bana: "Kilisenin papazı" dediler. Papazın yanına gittim ve: "Bu dine girmek, seninle beraber kalıp kilisede sana hizmet etmek, senden dini konularda bilgi edinip ibadet etmek istiyorum" dedim. Bana: "Gid" deyince yanına girdim. Papaz kötü birisiydi. İnsanlara, sadaka vermelerini emreder, bu yönde onları teşvik eder, ancak sadaka olarak kendisine belli bir miktarda para toplandığı zaman bunları kendine alıp saklar ve yoksullara da bir şey vermezdi. Bu şekilde yedi küp altın ve gümüş biriktirdi. Bu yaptığını görünce ondan aşırı bir şekilde nefret ettim.

Sonra papaz öldü. Hıristiyanlar onu defnetmek için toplandıklarında onlara: "Bu, kötü bir adamdı. Sadaka vermenizi emreder ve sizi bu yönde teşvik eder, ancak ona topladığınız paraları kendine saklar ve yoksullara da bir şey vermezdi" dedim. Bana: "Sen nereden biliyorsun?" diye sorduklarında: "Size hazinesinin yerini gösterebilirim" karşılığını verdim. "Yerini göster" dediklerinde paraların saklı olduğu yeri gösterdim. Oradan ağzına kadar dolu yedi küp altın ve gümüş çıkardılar. Bunu gördüklerinde: "Vallahi bunu asla defnetmeyiz!" dediler ve onu asıp sonra da taşladılar. Sonra yerine papaz olarak başka bir adamı getirdiler.

 

Bu yeni gelen adamı, beş vakit namazını kılmayan bir adam (Müslüman)dan daha iyi, dünyalıklar karşısında daha zahit, ahireti daha fazla arzulayan ve gece ile gündüz daha fazla gayret içinde olan biri olarak gördüm. Bundan dolayı önceki adamdan daha fazla onu sevdim. Onunla da bir süre kaldım. Vefat anı yaklaştığı zaman ona: "Ey filan! Seninle beraberdim ve senden öncekini sevmediğim kadar seni sevdim. Ancak gördüğün gibi Allah'ın emri olan ölüm geldi. Kimin yanına gitmemi tavsiye edersin ve ne yapmamı emredersin?" dedim. Bana: "Evladım! Vallahi buralarda benim bugün bulunduğum hal üzere bulunan başka birini tanımıyorum. Zira insanlar helak olmuş, dinlerini değiştirmişler ve eski dinlerinden birçok şeyi terk etmişlerdir. Ancak Musul'da filan kişi bulunuyor ve o da benim gibi biri. Onun yanına git" karşılığını verdi.

 

Adam ölüp gömüldükten sonra Musul'daki adamın yanına gittim. Ona: "Ey filan! Filan kişi ölürken senin yanına gelmemi tavsiye etti ve senin de dinde onun gibi olduğunu söyledi" dedim. Adam da bana: "Yanımda kal!" karşılığını verdi. Yanında ikamet ettiğim süre içinde onun da eski adam gibi iyi biri olduğunu gördüm. Ancak çok bir zaman geçmedi ki onun da ölüm vakti geldi. Vefat anı geldiği zaman ona: "Ey filan! Filan kişi, bana seni tavsiye etti ve sana katılmamı istedi. Gördüğün gibi Allah'ın emri sana da gelmiş durumda. Bana kimi tavsiye eder ve ne yapmamı emredersin?" dedim. Bana: "Evladım! Bizim üzerinde olduğumuz yolda olan ancak Nusaybin'deki filan kişiyi biliyorum. Onun yanına git" karşılığını verdi.

 

Adam ölüp gömüldükten sonra Nusaybin'deki adamın yanına gittim. Ona başımdan geçenleri anlattım ve önceki adamın bana tavsiyesini bildirdim. O da bana: "Yanımda kaH" dedi. Onun yanında kaldım. Bu süre içinde onun da önceki diğer iki adam gibi biri olduğunu gördüm. Çok hayırlı birinin yanında ikamet etmişim. Vallahi çok zaman geçmedi, onun da ölüm zamanı geldi. Ölmeden önce ona: "Ey filan! Filan kişi bana, falan kişiyi tavsiye etmişti, o da bana seni tavsiye etti. Sen bana kimi tavsiye eder ve ne yapmamı emredersin?" dedim. Bana: "Evladım! Ammuriye'de bulunan bir adamdan başka yanına gitmeni tavsiye edebileceğim ve bizim gibi olan birilerini tanımıyorum. İstersen onun yanına git, zira o da bizim yolda olan biri" karşılığını verdi.

 

O da ölüp defnedildikten sonra Ammuriye'deki adamın yanına gittim ve başımdan geçenleri anlattım. O da bana: "Yanımda kal!" dedi. Diğer arkadaşlarının yolunda olan bu adamın yanında kaldım. Orada çalışıp mal edindim. Hatta birkaç inek ve birkaç koyunum oldu. Ancak ona da Allah'ın ölüm emri geldi. Ona da ölmeden önce: "Ey filan! Filan kişinin yanındaydım ve ölmeden bana filan kişiyi tavsiye etti. O da ölmeden bana filan kişiyi tavsiye etti. O da ölmeden önce seni tavsiye etti. Peki, sen bana kimi tavsiye edersin ve ne yapmamı emredersin?" dedim. Bana: "Evladım! Vallahi yanına gidebileceğin ve bizim olduğumuz yolda olan birini tanımıyorum. Ancak Arapların yurdunda Hz. İbrahim'in dini üzere bir Nebiin gönderilme zamanı da yaklaşmıştır. Bu Nebi kendi yurdundan çıkıp aralarında hurmalıkların bulunduğu iki taşlık arasındaki bir yere hicret edecektir. Herkesçe bilinebilecek bazı alametleri vardır. Hediyeyi alır, ancak sadakayı as}a kabul etmez. İki omuzu arasında Nebilik mührü vardır. Şayet o beldelere gitme imkanın varsa git" karşılığını verdi.

 

Sonra o da öldu ve defnedildi. Ammüriye'de bir süre daha kaldım. Kelb kabilesinden bazı tacirlerle karşılaştığımda onlara: "Beni Arapların memleketine götürür müsünüz? Karşılığında size ineklerimi ve koyunlarımı veririm" dedim. Onlar da: "Evet!'" karşılığını verince, inekleri ve koyunları onlara verdim. Beni yanlarında götürdüler.. Vadi'l-Kura'ya vardığımızda bana ihanet edip bir Yahudiye köle olarak sattılar. Yahudiyle beraberken hurma ağaçlarını gördüm ve bu beldenin arkadaşımın bana anlattığı belde olmasını temenni ettim, ama yine de emin değildim. O Yahudinin yanındayken Medine'den, Kurayza oğullarından olan amcası oğlu geldi. Beni ondan satın alıp Medine'ye götürdü. Vallahi Medine'yi görünce Ammuriye'deki adamın bana anlattığı özellikler üzerinden hemen orayı tanıdım.

 

Medine'de kalınaya başladım. O sırada Allah, Resulünü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gönderdi. Mekke'de ikamet ettiği süre içinde işten dolayı onun hakkında bir şey duyamadım. Sonra Medine'ye hicret etti. Efendime ait bir ağacın dalı üstünde çalışırken efendim de ağacın altında oturuyordu. O esnada efendimin amcası oğlu gelip başında durdu ve: "Allah, Kayle oğullarının canını alsın! Bugün Mekke' den yanlarına gelen ve Nebi olduğunu söyledikleri bir adamın etrafında toplanmışlar!" dedi. Bunu duyunca beni bir titreme aldı ve az daha efendimin üzerine düşecek gibi oldum.

 

Sonra hurma ağacından indim ve efendimin amcası oğluna: "Ne dedin?

Ne dedin?" diye sordum. Ama efendim kızıp bana sert bir yumruk attı ve:

"Ondan sana ne? Hemen işine dön!" diye çıkıştı. Ben: "Bir şey yok, sadece söylediklerinin doğruluğundan emin olmak istedim" dedim. Yanımda da biriktirdiğim biraz hurma vardı. Akşam olunca hurmaları alıp Kuba'da bulunan Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in yanına gittim. Yanına girip: "Senin salih bir adam olduğun bana ulaştı. Yanında da yabancı ve muhtaç arkadaşların bulunuyor. Bunları da yanımda sadaka vermek üzere biriktirmiştim. Sizin bunlara başkasından daha fazla ihtiyacınız olduğunu gördüm" dedim ve hurmaları önüne yaklaştırdım. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), ashabına: "Yiyin!'' buyurdu, ama kendisi elini uzatıp da: yemedi. İçimden: "Bu bir" dedim. Sonra yanlarından ayrıldım. Az bir hurma daha biriktirdim. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) daha sonra Medine'ye geldi. Hurmaları alıp yanına gittim ve: "Senin sadakadan yemediğini gördüm. Bunlar sana hediye olarak ikramım olsun" dedim. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu kez onlardan yedi ve ashabına da yemelerini söyledi. İçimden: "Bu da ikincisi" dedim. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Bakiu'l-Garkad'dayken yanına geldim.

Ashabından olan birinin cenazesine katılmıştı. üzerinde iki örtüden oluşan bir giysi vardı ve ashabıyla birlikte oturmuştu. Ona selam verdim ve arkasına dolanıp, arkadaşımın bana söylediği Nebilik mührünü görebilecek miyim diye bakmaya başladım. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) arkasına geçtiğimi görünce, bana anlatılan bir şeyi doğrulama niyetinde olduğumu anladı. Bunun üzerine sırtındaki abasını çıkarttı. Mührü görünce Nebi olduğunu anladım. üzerine abanarak ağlamaya ve onu öpmeye başladım. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bana: "Yanıma gel'' buyurunca önüne geldim. Ey İbn Abbas! Orada başımdan geçenleri sana anlattığım şekliyle Resulullah'a da (Sallallahu aleyhi ve Sellem) anlattım. Ashabının bunu duyması Nebi'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hoşuna gitti.

Köle olmam, Bedir ve Uhud savaşlarına katılmama engeloldu. Sonra Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bana: ''Ey Selman! Efendinle mukatebe yap! '' buyurunca üç yüz hurma fidanı dikmek ve kırk Cıkiyye (gümüş) ödeme yapma karşılığında efendimle mukatebe yaptım. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), ashabına: ''Kardeşinize yardım edin'' buyurunca kimisi otuz, kimisi yirmi, kimisi on beş, kimisi on fidan, yani herkes elinden geldiği kadarıyla fidan yardımında bulundu. Nihayet yanımda üç yüz hurma fidanı toplanınca Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bana: ''Ey Selman! Git ve fidanların çukurlarını açı bitirince de yanıma gelı onları ben kendi elime dikeceğim'' buyurdu. Gidip çukurları açmaya başladım, arkadaşlarım da bana yardım ettiler. Çukur açma işini bitirince Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in yanına gelip haber verdim. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) benimle birlikte ekim yapılacak olan bahçeye gitti. Biz ona fidanları veriyor o da kendi eliyle dikiyordu. Selman'ın canı elinde olana yemin olsun ki o fidanlardan bir tanesi bile ölmedi. Bu şekilde hurma borcumu ödemiş oldum ve okiyye borcum kaldı.

 

Müslümanlar savaşlardan birinde tavuk yumurtasına benzer bir altın parçası ele geçirmişlerdi. Onu Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e getirdiklerinde:

''Anlaşma yapan İranlıya ne oldu?'' diye sordu. Bunun üzerine Nebi'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanına çağrıldım. Bana: ''Ey Selman! Bunu al ve borcunu öde'' buyurdu. Kendisine: "Ey Allah'ın Resulü! Bu, vereceğim miktarı karşılamaz ki!" dediğimde, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Sen onu aL! Allah onunla senin borcunu kapatacaktır'' buyurdu. Onu aldım ve ödemeyi yapmak üzere tartmaya başladım. Canım elinde olana yemin olsun ki ondan efendime tam olarak kırk ukiyye tartıp verdim. Bu şekilde de benden alacaklarını kapatmış oldum ve azat edildim. Sonra Resulullah'la (Sallallahu aleyhi ve Sellem) birlikte Hendek savaşına katıldım. Daha sonra olan bütün savaşlarda da Resulullah'la (Sallallahu aleyhi ve Sellem) birlikte bulundum.

 

[Sahih]

 

Diğer tahric: İbn Hişam Sire'de (1/228-235), İbn Sa'd (4/75-80) ve Taberani, el-Mu'cemu'lkebir'de (6065) rivayet ettiler. Heysemi (15833-4) der ki: "Ahmed hepsini, Taberani elMu'cemu'l-kebir'inde değişik senetlerle buna benzer bir rivayette bulundu. Ahmed'in ve Taberani'nin birinci rivayetlerinin ravileri Sahih'in ravileridir. Fakat Muhammed b. İshak burada duyarak rivayet ettiğini ifade etmiştir. İkinci rivayetin ravilerinde Ahmed tek kalmıştır ve Amr b. Ebi Kura el-Kindi dışındaki ravileri Sahih'in ravileridir. O da güvenilirdir. Bezzar da bu hadisi rivayet etti."

 

 

 

26680 (2)- Selman der ki: "Ey Allah'ın Resulü! Bu, vereceğim miktarı karşılamaz ki!" dediğimde, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onun (altın parçasının) altına ve üstüne diliyle dokundu ve: ''AI ve borcunu bununla kapat'' buyurdu. Onu aldım ve efendilerime benden alacakları kırk ukiyyeyi ödedim.

 

[Zayıf]

 

 

 

26681 (3)- Selman el-farisı der ki: "İranlıların liderlerinden birinin oğluydum ... " Ravi söz konusu hadisi zikrettikten sonra Selman'dan naklen şöyle devam eder: "Yürüyerek dağlar ve ovalar aştım. Bedevilerden bir topluluğa rastladığımda beni köle yapıp sattılar. Bir kadın beni satın aldı. Kadının yanındayken Allah Resulü'nün (Sallallahu aleyhi ve Sellem) anıldığını işittim. Geçim sıkıntısı da vardı. Kadına: "Bana bir gün izin ver" dediğimde: "Olur" karşılığını verdi. Gidip odun topladım. Bu odunu satıp parasıyla yemek yaptım ve Allah Resulü'ne (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gidip yemeği önüne koydum. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Bu ne?'' diye sorunca: "Sadaka" dedim. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ashabına: ''Siz yiyin'' buyurdu, ancak kendisi yemedi. İçimden: "Bu (Nebilik) alametlerinden biridir" dedim.

 

Bir süre bekledikten sonra yine efendim olan kadına: "Bana bir gün izin ver" dedim. "Olur" karşılığını verince gidip odun topladım. Bu odunu bir öncekinden daha yüksek bir fiyata satıp parasıyla yemek yaptım. Bu yemeği ashabıyla birlikte oturan Allah Resulü'ne (Sallallahu aleyhi ve Sellem) getirip önüne koydum. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Bu ne?'' diye sorunca: "Hediye" dedim. Bunun üzerine Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yemeğe elini uzattı ve ashabına: ''Allah'ın adını anarak yiyin'' buyurdu.

 

Sonra arkasına geçtim. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) abasını çıkarınca Nebilik mührünü de gördüm. Bunun üzerine: "Allah'ın Resulü olduğuna şehadet ederim" dedim. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Neden öyle dedin?'' diye sorunca bana özelliklerini anlatan adamı anlattım. Sonra o adamı kastederek: "Ey Allah'ın Resulü! O adam cennete girer mi? Zira bana senin bir Nebi olduğunu söyledi" dediğimde, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Cennete ancak müslüman olanlar girecektir'' karşıhğını verdi. "Ey Allah'ın Resulü! Ama senin Nebi olduğunu bana söyledi. Cennete girmez mi?" dediğimde, Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yine: ''Cennete ancak müslüman olanlar girecektir'' buyurdu.

 

[Sahih]

 

Diğer tahric: Taberani, M. el-Kebir'de 6/259 (6155), İbn Hibban (s. 558, no. 2255) ve Ebu Nuaym, Hilye'de (1/190) rivayet ettiler.

 

 

 

26682 (4)- Selman der ki: Efendilerimle beş yüz hurma fidanı dikip özgür olma üzerine anlaşma yaptım. Allah Resulü'ne (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gelip bu durumu anlattığımda: ''Özgür kalma şartını koşarak bu fidanları dik. Dikmeye başlayacağın zaman da bana haber ver'' buyurdu. Fidanları hazırlayıp Allah Resulü'ne (Sallallahu aleyhi ve Sellem) haber verdim. Bir tanesi dışında Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) fidanların hepsini kendi eliyle dikti. Birini ise ben diktim. Ancak benim diktiğim fidan hariç diğer tüm fidanlar meyve verdi.

 

[Hasen]

 

Diğer tahric: Hakim (2/218) ve Beyhaki (10/321) rivayet ettiler.

Heysemi (4/246) hasen olduğunu söylemiştir.

 

 

2. Bureyde

 

26683- Bureyde der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Medine'ye hicret ettiği zaman Selman bir tabak yaş hurma getirdi ve önüne koydu. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Ey Selman! Bu ne?'' diye sorunca, Selman: "Sana ve ashabına bir sadaka" dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''0 zaman kaldır! Zira biz sadaka yemeyiz'' karşılığını verdi. Selman o tabağı kaldırdı, ancak diğer gün yine aynı şekilde hurma getirip Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in önüne koydu. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Ey Selman! Bu ne?'' diye sorunca, Selman: "Sana bir hediye" dedi. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ashabına: ''Elinizi uzatın!'' buyurdu.

Daha sonra Selman, Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in sırtındaki Nebilik mührünü görünce ona iman etti. Selman Yahudilere ait bir köleydi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şu kadar dirhem ödeme ile hurma fidam dikme ve tutana kadar onların bakımını yapma şartıyla onu efendilerinden satın aldı. Söz konusu fidanlardan biri dışında tümünü Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kendi elleriyle dikti. O yıl bütün hurmalar meyveye dururken kendisinin dikmediği o hurma meyve vermedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Bu hurmanın neyi var?'' diye sorunca, Ömer: "Ey Allah'ın Resulü! Bunu ben dikmiştim" dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onu söktü ve tekrar dikti. Aynı yıl içinde de meyve verdi.

 

[Sahih]

 

Diğer tahric: Hakim (2/16), Taberani, M. el-Kebir'de 6/228 (6070) ve Beyhaki (10/321) rivayet ettiler.

Heysemi (9/337): "Ahmed ve Bezzar rivayet ettiler. Ravileri Sahih'in ravileridir" demiştir.

 

 

3. Selman

 

26684- Amr b. Ebi Kurra el-Kindi der ki: Babam evlenmesi için Selman'a kızkardeşini teklif etti, ancak Selman kabul etmedi ve kızkardeşi yerine Bukayra adında bir azatlısıyla evlendi. Sonraları Ebu Kurra (babam), Selman ile Huzeyfe arasında bir sorunun olduğunu işitince Selman'ın yanına gitti. Ancak Selman'ın gelmek üzere olduğunu söylediler. Ebu Kurra onu karşılamaya çıktı. Onunla karşılaştığında sebze dolu zembilin kulplarına sopa geçirmiş ve boynuna asmıştı. Ona: "Ey Ebu Abdillah! Huzeyfe ile aranda ne var?" diye sorunca, Selman, eve girene kadar bekle anlamında: "İnsan pek acelecidir"[İsra 11] dedi. Birlikte Selman'ın evine gittiler. Ebu Kurra: "es-Selamu aleyküm" deyince Selman girmesine izin verdi. Kapıya kilim gibi bir şey asılmıştı, üst tarafında birkaç biriket ve dibinde de eyer gibi bir şey vardı. Selman: "Azatlın olan kadının kendi için hazırladığı yere otur" deyip oturdular ve konuşmaya başladılar.

Selman (Huzeyfe ile arasındaki sorunu) şöyle anlattı: "Huzeyfe, Nebi'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) öfke anında bazıları hakkında söylediği sözleri rivayet ediyor. Bazıları da bu sözleri bana soruyor, ben de: "Huzeyfe söylediği şeyleri daha iyi bilir" diyorum, bu tür rivayetlerden dolayı da insanlar arasında bir kinin çıkmasını da istemiyorum. Sonra Huzeyfe'ye gidilip: "Selınan senin söylediklerini ne doğruluyor ne de yalanlıyor" deniliyor. Bundan dolayı Huzeyfe yanıma geldi ve: "Ey ümmü Selman'ın oğlu Selman!" dedi. Ona: "Ey ümmü Huzeyfe'nin oğlu Huzeyfe! Ya bu tür rivayetlerden vazgeçersin ya da Ömer'e bu konuda bir mektup yazarım" diyerek korkuttuğumda beni bıraktı. Oysa Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): '' (Allahım!) Ben de bir insanım! Hangi mümine haksız yere lanet etmiş veya sövmüşsem bunu onun için hayır dua olarak kıl'' demiştir."

 

[Sahih]

 

Diğer tahric: Buhari, el-Edebu'l-müfred'de (234) ve Taberani, el-Mu'cemu'l-kebir'de (6157) rivayet ettiler.

 

 

4. Bureyde

 

26685 (1) İbn Bureyde, babasından bildiriyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Allah, ashabımdan dört kişiyi sevdiğini bildirdi ve benim de onları sevmemi emrettti'' buyurdu. "Ey Allah'ın Resulü! Bunlar kim?" denildiğinde, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Ali onlardan biridir'' buyurdu ve şöyle devam etti: ''Diğerleri de Eba Zer el-Ğifari; Selman el-Farisi ve Mikdad b. Esved el-Kindi dir. ''

 

[Hasen]

 

Diğer tahric: Tirmizi, menakib 5/636 (3718, "hasen") ve İbn Mace, menakib 1/53 (149) rivayet ettiler.

26881 (1)'de tekrar edecektir.

 

 

 

26686 (2)- İbn Bureyde'nin, babasından bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: ''Allah, ashabımdan dört kişiyi sevmemi emretti ve kendisinin de onları sevdiğini bildirdi. Ali onlardan biridir. Diğerleri de Eba Zerı Selman ve Mikdad el-Kindidir. ''

 

[Hasen]

 

 

55- Semure b. Fatik

 

1. Semure b. Fatik

 

26687- Busr b. Abdullah bildiriyor: Semure b. Fatik'in bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Semure kulak memesinden aşağı sarkan saçlarını alsa ve izarını biraz yukarıda tutsa ne güzel bir genç olur'' buyurdu. Bunun üzerine Semure öyle yapıp kulak memesinden aşağı inen saçlarını kısaIttı ve izarını yukarıya doğru sıvadı.

 

[Sahih]

 

Diğer tahric: Buhari, T. el-Kebir'de (4/177) rivayet etti. Heysemi (5/122) der ki: "Hadisi İmam Ahmed hocası Ya'mer b. Bişr'den rivayet etmiştir. "İmam Ahmed'in bütün hocalan güvenilir kimselerdir" denilirdi. Bu zatın dışındaki ravileri de güvenilir kimselerdir." 20467 (1)'de tekrar etmiştir.

 

 

56- Suheyb

 

1.Suheyb

 

26688- Hamza b. Suheyb bildiriyor: (Babam) Suheyb ''Ebu Yahya'' şeklinde künyelenir, Araplardan biri olduğunu söyler ve çokça yemek ikramında bulunurdu. Bir defasında Ömer ona: "Ey Suheyb! çocuğun olmamasına rağmen neden ''Ebu Yahya'' künyesini kullanıyorsun? Araplardan biri olduğunu da söylüyorsun. Bunun yanında elinde hiç mal tutmuyor çokça yemek ikramında bulunuyorsun" deyince, Suheyb şu karşılığı verdi: "Ebu Yahya künyesini bana bizzat Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) verdi. Araplardan biri olmama gelince, ben Musul ahalisinden Nemir b. Kasit oğullarından biriyim. Henüz küçük bir çocukken esir düştüm, ama ailemi ve kabilemi çok iyi bilirim. Yemek konusuna gelince ise Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''En hayırlınız yemek ikramında bulunan ve Selama karşılık verenlerdir'' buyururdu. Bundan dolayı çokça yemek ikramında bulunuyorum."

 

[Hasen]

 

Diğer tahric: İbn Sa'd (3/226-7) ve İbn Mace (3738) rivayet ettiler. Heysemi (7866) der ki: " Ben derim ki: İbn Mace bu hadisin bir kısmını rivayet etmiştir. Hadisi İmam Ahmed rivayet etmiştir. Senedinde yer alan Abdullah b. Muhammed b. Akil'in hadisi hasen olup, kendisinde zayıflık vardır. Kalan ravileri ise güvenilir kimselerdir."

 

 

57- Dirar b. el-Ezver

 

1. Dirar

 

26689-z Dirar b. el-Ezver der ki: Allah Resulü'ne (Sallallahu aleyhi ve Sellem) geldim. "Elini uzat da İslam üzerine sana biat edeyim" dedim ve şu şiiri okudum: "Kumanı içki ve eğlenceyi bıraktım Geldim boyun eğmeye ve bağışlanmaya Atım Muhabber'e binip müşriklerle savaşmaya Umarım bu alışverişimde zararlı çıkmam Çünkü bu uğul'da tüm malım ile ailemi sattım. "

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ey Dirar! Karlı bir alışveriş yaptın" karşılığını verdi.

 

[Zayıf]

 

Heysemi (13339.) der ki: "Bunun Abdullah b. Ahmed rivayet etmiştir. Senedinde Muhammed b. Sa'd el-Esram vardır ki metrük bir ravidir."

 

 

58- Dimad el-Ezcli

 

1. İbn Abbas

 

26690- İbn Abbas der ki: Dimad el-Ezdi, Mekke'ye geldiği zaman çocukların Nebi'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) peşine takıldıklarını gördü. Ona: "Ey Muhammed! Ben delilik için okurum (Sana da okuma mı ister misin?)" dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Hamd Allah'ındır. O'na hamdeder ve O'ndan yardım dileriz. Kötülüklerimizden O'na sığınırız. Allah'ın hidayete erdirdiğini kimse saptıramazı Allah'ın saptırdığını da kimse hidayete erdiremez. Allah'tan başka ilah olmadığına, tek ve ortaksız olduğuna, Muhammed'in de O'nun kulu ve Resulü olduğuna şehadet ederim'' karşılığını verdi. Dimad ona: "Bu söylediğin sözleri bana bir daha tekrar eder misin?" deyince, Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bunları ona tekrar etti. Bunun üzerine Dimad: "Ben şairlerin, büyücülerin ve kahinlerin sözlerini dinledim, ama senin bu sözlerinin benzerini işitmiş değilim! Sözlerin derya gibi sözler. Ben de Allah'tan başka ilah olmadığına, Muhammed'in O'nun kulu ve Resulü olduğuna şehadet ediyorum" dedi ve müslüman oldu. Dimad bu şekilde müslüman olunca (biat ederken) Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ona: ''Senin ve kabilenin adına da mı?'' diye sordu. Dimad: "Evet! Benim ve kabilem adına (biat ediyorum)" dedi.

Daha sonraları Dimad'ın kabilesine Allah Resulü'nün (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ashabından bir birlik uğradı. Bu birlikten bazıları kabileden kap kacak türü bir şeyler aldılar. Ancak diğerleri: "Bunlar Dimad'ın kabilesinden! Onları geri verin!" deyince, alınan eşyalar iade edildi.

 

[Sahih]

 

Diğer tahric: Müslim (868) ve İbn Mace (1893) rivayet ettiler.

 

 

59- Damra b. Sa'lebe

 

1. Damra

 

26691- Yahya b. Cabir (Damra b. Sa'lebe'den) bildiriyor: Damra b. Sa'lebe üzerinde Yemen işi iki parçalık bir giysi ile Allah Resulü'nün (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanına geldi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Ey Damra! Bu ik giysinin seni cennete sokabileceğini mi düşünüyorsun?'' buyurunca, Damra: "E; Allah'ın Resulü! Şayet bana bağışlanma dilersen bunları üzerimder çıkarmadan oturmam" dedi. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Allahım Damra b. Sa'lebe'yi bağışlar diye dua edince, Damra hemen gidip bunlar üzerinden çıkardı.!

 

[Sahih]

 

Diğer tahric: Buhari, T. el-Kebir'de (4/408) ve Taberani, M. el-Kebir'de 8/370 (8158) rivayet ettiler. Heysemi de (5/136) zikretmiş ve: "Ravileri güvenilirdir, ancak ravi Bakiyye tedlis yapan biridir" demiştir. 20138 (l)'de tekrar etmiştir.

 

 

60- Tank b. Şihab

 

1. Tarık

 

26692 (1) Tarık b. Şihab der ki: "Resulullah'ı (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gördüm.

Ebu Bekr ile Ömer'in hilafetleri döneminde de kırk küsur (veya otuz küsur) savaş veya çarpışmaya katıldım."

İbn Cafer rivayetinde: "Otuz üç veya kırk üç savaş veya çarpışmaya katıldım" ibaresi geçmiştir.

 

[Sahih]

 

Diğer tahric: Tayalisı (s. 180, no. 1280) ve Taberani 8/385 (8205) rivayet ettiler.

Heysemi (9/408): "Ravileri Sahih'in ravileridir" demiştir.

 

 

 

26693 (2)- Tarık b. Şihab der ki: "Resulullah'ı (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gördüm. Ebu Bekr ile Ömer'in hilafetleri döneminde de otuz üç veya kırk üç savaş veya çarpışmaya katıldım."

 

[Sahih]

 

 

SONRAKİ