MÜSNED-İ HANBEL

BÜYÜK VE KÜÇÜK GÜNAHLAR

 

ANA SAYFA      Kur’an      Hadis      Sözlük      Biyografi

 

DEVAM: 1- Günah işlenmesi...

 

6. Semure b. Cundub

 

23521 (1) Semure b. Cundub der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sabah namazını kıldırdıktan sonra bize doğru döner ve: ''İçinizden rüya gören var mı?'' diye sorardı. O gece gören varsa bunu Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e anlatır, Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu rüyasını yorumlardı. Bir gün yine sabah namazından sonra: ''İçinizden gece rüya gören oldu mu?'' diye sordu. "Hayır!" dediğimizde: ''Ama ben gördüm'' buyurdu ve rüyasını şöyle anlattı: ''Dün gece (rüyamda) yanıma iki adam geldi. Elimden tutup beni düz ve geniş bir alana götürdüler. Giderken bir adama rastladık. Başucunda elinde kancasıyla başka biri daha vardı. Elinde kanca olan adam bu kancayla diğerinin ağzından başlayıp yanağını ensesine kadar parçalıyordu. Sonra kancayı çıkarıp yüzünün diğer yanını ağzından başlamak suretiyle yine ensesine kadar yırtıp parçalıyordu. Aynı şeyi baştan bir daha yapıyordu. Yanımdakilere: ''Bu ne?'' diye sorduğumda: ''Yürümeye devam et!'' dediler.

Yürümeye devam ettiğimde sırtüstü uzanmış uyuyan bir adamın yanına geldik. Onun da başucunda elinde taş olan bir adam durmuştu. Taşı uzanmış adamın kafasına atıyor, adamın başı yarılıyordu. Taş sağa sola yuvarlanıyor, adam da taşın peşinden gidiyordu. Taşı alıp geri geldiğinde uzanmış adamın kafası eskisi gibi iyileşmiş oluyordu. O da aynı şeyi baştan bir daha yapıyordu. Yanımdakilere: ''Bu ne?'' diye sorduğumda, bana: ''Yürümeye devam et!'' dediler.

 

Yola devam ettik. üst tarafı darı alt tarafı geniş olan ve tandıra benzeyen bir yapının yanına vardık. Altında ateşler yanıyordu ve içinde çıplak erkek ile kadınlar vardı. Ateş onlara yaklaştığı zaman yükselip deliğin içinden çıkacak gibi oluyorları ancak ateş dinince geri dönüyorlardı. Yanımdakilere: ''Bu ne?'' diye sorduğumda, bana: ''Yürümeye devam et!'' dediler.

Yola devam edip kandan bir ırmağın yanına vardık. Irmağın içinde bir adam gördük. Irmağın kenarında da yanında taş yığını olan bir adam vardı. Irmaktaki adam çıkmak için kenara geldiğinde dışarıda duran adam onun ağzına bir taş atıyor, oda geri dönüyordu ve aynı şeyleri tekrar edip duruyorlardı. Yanımdakilere: ''Bu ne?'' diye sorduğumda, bana: ''Yürümeye devam et!'' dediler.

Yola devam edip yeşil bir bahçeye bılaştık. Bahçenin ortasında büyük bir ağaç vardı. Ağacın dibinde yaşlı bir adamı onun da etrafında çocuklar bulunuyordu. Ona yakın bir yerde de önünde ateş bulunan bir adam daha vardı ve bu ateşi körükleyip alevlendiriyordu. Ağacın üzerine tırmandık ve daha önce bu kadar güzelini hiç görmediğim bir eve sokuldum. Evin içinde yaşlt; genç, kadın ve çocuklar vardı. O evden çıkarılıp ağacın daha üst taraflarına tırmandık. Orada bir öncekinden daha güzel ve daha iyi bir eve sokuldum. Onun da içinde yaşlı ve genç insanlar vardı.

Daha sonra yanımdakilere: ''Gece boyu beni gezdiriyorsunuz. Gördüğüm şeylerin ne olduğunu bana anlatın'' dediğimde biri şöyle anlattı: ''Anlatalım. İlk gördüğün adam yalancı birisiydi. Söylediği bir yalan dört bir tarafa yayılıyordu. Gördüğün gibi de kendisine o yapılanlar kıyamete dek sürecektir. Sonra Allah artık dilediği şeyi ona yapacaktır. Sırtüstü uzanmış adam ise Kur'an'ı öğrenmiş olmasına rağmen geceleri (ibadetinde) onu okumayanı gündüzleri de onunla amel etmeyen biriydi. Gördüğün gibi de kendisine o yapılanlar kıyamete dek sürecektir. Tandırda gördüğün kişiler de zina edenlerdi. Irmağın içinde gördüğün kişi de faiz yiyen biriydi. Ağacın dibinde gördüğün yaşlı adam Hz. İbrahim idi, etrafındaki çocuklar da insanların çocuklarıydı. Ateşi körükleyip alevlendiren kişi de cehennem zebanisiydi. Körüklediği o ateş de cehennemdi. İlk girdiğin ev tüm müminlere ait olan bir evdi. Ondan sonra girdiğin ev ise şehitlerin eviydi. Ben Cebrail'im, yanımdaki de Mikail'dir.'' ''

Sonra bana: '' Yukarıya bak!'' dediler. Başımı kaldırıp baktığımda bulutu andıran bir şey (ev) gördüm. Bana: ''Bu da senin evin'' dediler. Onlara: ''İzin verin de evime bir gireyim'' dediğimde: ''Henüz ifa etmediğin bir amel var, şayet onu da yapmış oslaydın şimdi bu eve girerdin'' karşılığını verdiler. ''

 

[Sahih]

 

Diğer tahric: Müslim 4/1781 (2275) ve Tirmizi 4/543 (2294) rivayet ettiler,

 

 

 

23522 (2)- Semure b. Cundub el-fezari der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ashabına sık sık: ''İçinizden rüya gören var mı?'' diye sorardı. Gören varsa da Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) rüyasını ona yorumlardı. Bir sabah kendi rüyasını bizlere şöyle anlattı:

''Dün gece bana iki kişi geldi. Beni beraberlerinde götürmek isteyip: ''Bizimle beraber yürü!'' dediler. Ben de onlarla beraber gittim. Uzanmış bir adamın yanına vardık. Onun da başucunda elinde taş olan bir adam durmuştu. Taşı uyuyan adamın kafasına atıyor, adamın başı yarılıyordu. Taş sağa sola yuvarlanıyor, adam da taşın peşinden gidiyordu. Taşı alıp geri geldiğinde uzanmış adamın kafası eski haline dönüyordu. Taşı getiren adam da tekrar uzanan adamın yanına geliyor ve ilkinde yaptığının aynısı tekrar ediyordu. Yanımdakilere: ''Sübhanallah! Bunlar ne yapıyor?'' diye sorduğumda, bana: ''Devam et! Yürü!'' dediler.

Yolumuza devam ettik ve sırtüstü uzanmış olan bir adamın yanına geldik.

Yanında elinde kancasıyla başka biri daha vardı. Elinde kanca olan adam bununla uzanmış adamın yanağını ensesine kadar parçalıyordu. Sonra burnundan başlayıp ensesine kadar, sonra da gözünden başlayıp ensesine kadar etini parçalıyordu. Sonra yüzünün öbür tarafına yöneliyor ve o tarafa da bir öncekinin aynısını yapıyordu. Yüzünün bir tarafını öyle parçalayıncaya kadar öbür taraf iyileşip eski haline geliyordu. Elinde kancası olan adam tekrar yeni baştan ilk yaptığı gibi parçalamaya başlıyordu. Yanımdakilere: ''Sübhanallah! Bunlar ne yapıyor?'' diye sorduğumda; bana: ''Devam et! Yürü!'' dediler.

Yolumuza devam ettik ve tandır gibi bir yere vardık. İçinden bağrışma ve çağrışma sesleri geliyordu. Tandırın içine baktığımda çıplak erkek ve kadınların olduğunu gördüm. Altlarından alevler geliyordu. Her alev geldiğinde de bağrışıyorlardı. Yanımdakilere: ''Bunlar kim?'' diye sorduğumda bana: ''Devam et ! Yürü!'' dediler.

Yola devam edip bir ırmağın kenarına geldik. Kan gibi kırmızı bir suyu vardı.

İçinde de bir adam yüzüyordu. Irmağın kenarında da yanında taş yığını olan bir adam vardı. Irmaktaki adam yüzüp yüzüp onun yanına geliyor ve ağzını açıyordu. Kenardaki adam da yüzen adamın ağzına bir taş koyup yutturuyordu. Sonra adam tekrar yüzmeye devam ediyordu. Yüzdükten sonra yine kenara gelip ağzını açıyor; kenardaki adam da onun ağzına taş koyuyordu. Yanımdakilere: ''Bunlar ne yapıyor?'' diye sordum. Bana yine: ''Devam et! Yürü!'' dediler.

Yola devam ettik ve hiç böylesini göremeyeceğim kadar çirkin bir adamla karşılaştık. Yanında bir ateş vardı. Hem ateşi körüklüyor; hem de etrafında dönüyordu. Yanımdakilere: ''Bu ne yapıyor?'' diye sordum; ancak yine: ''Devam et! Yürü!'' dediler. Yola devam ettik. Bol bitkili bir bahçeye vardık. Bahçede baharın her renginden bir renk mevcuttu. Önünde de uzun boylu bir adam vardı. O kadar uzundu ki göğe kadar uzanan başını çok zor görebiliyordum. Adamın etrafında da daha önce hiç bu kaçlar kalabalığını görmediğim çocuklar vardı. Yanımdakilere: ''Bu adamla bu çocuklar kim?'' diye sordum. Bana: ''Devam et! Yürü!'' dediler.

Yola devam edip; daha önce bu kadar büyüğünü ve güzelini göremediğim bir ağaca ulaştık. Yanımdakiler bana: ''Ağaca tırman!'' dediler. Ağaca tırmandığımızda altından ve gümüşten tuğlalarla inşa edilmiş bir şehre vardık. Şehrin kapısına gelip kapıyı açmalarını istedik. Kapı açıldı ve içeriye girdik. Bizi orada öyle adamlar karşıladı ki, vücutlarının yarısı görebileceğin en güzel bir yapıda iken diğer yarısı da görebileceğin en çirkin bir yapıdaydı. Yanımdakiler; o adamlara: ''Gidin ve oradaki ırmağa girip yıkanın!'' dediler. Irmağa baktığımda küçük; ama çok geniş ve süt kadar beyaz olduğunu gördüm. Adamlar gidip ırmağa daldılar; sonra da yanımıza geldiler. Yıkandıktan sonra bedenlerindeki o çirkin görünüşleri de gitmiş ve en güzel bir surete bürünmüşlerdi.

Yanımdakiler bana: ''İşte burası Adn cennetidir; evin de işte oradakidir'' dediler. Yukarılara doğru baktığımda beyaz bulutu andıran bir köşk gördüm. Yanımdakiler bana: ''İşte evin orası!'' dediler. Onlara: ''Allah sizlere bereketler ihsan etsin! Bana izin verin de içine gireyim'' dedim, fakat: ''Şimdi değil, ancak ileride oraya gireceksin!'' karşılığını verdiler.

Onlara: ''Gece boyu pek şaşırtıcı şeylerle karşılaştım. O gördüklerim neydi?'' diye sorduğumda şöyle karşılık verdiler: ''Sana onları anlatalım: İlk gördüğün ve başı taşla yarılan adam Kur'an'ı öğreniyor, ancak onunla amel etmiyordu ve kılması gereken farz namazını kılmayıp uyuyordu. Yanakları, burnu ve gözleri ensesine kadar yırtılan adama gelince, o adam sabahtan öyle bir yalan ortaya atıyordu ki bu yalanı dört bir tarafa yayılıyordu. Tandır gibi bir yerde bulunan çıplak erkek ve kadınlar ise zina eden erkek ve kadınlardı. Irmakta yüzen ve ikide bir ağzına taş konulan adam da faiz yiyen kişidir. Ateşin yanında olanı ateşi harlayıp etrafında dönen çirkin adam ise cehennem zebanilerinden olan Malik'ti. Bahçenin önünde bulunan uzun boylu adam ise İbrahim Nebidi. Etrafında olan çocuklar da fıtrat üzerine ölen çocuklardı.''

Bazı müslümanlar: "Ey Allah'ın Resulü! Peki, müşriklerin çocukları da içlerinde mi?" diye sorunca, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Onlar da içierinde'' buyurdu ve şöyle devam etti: ''Yarı güzel yarı çirkin olan adamlar ise hem kötü hem de iyi amellerde bulunan ancak AlIahlın sonradan affettiği bir topluluktu. ''

 

[Sahih]

 

Abdullah b. Ahmed'in bildirdiğine göre (İmam) Ahmed şöyle demiştir:

"Abbad b. Abbad'ın bunu Avf'tan, o da Ebu Reca'dan, o da Semure'den, o da Nebi'den (Sallallahu aleyhi ve Sellem) naklen rivayet ettiğıni işittim. "Taş sağa sola yuvarlanıyordu'' ifadesine gelince Abbad'ın dilinin bu kadar fasih oluşuna hayret etmeye başladım."

 

 

SONRAKİ