MÜSNED-İ HANBEL

NAMAZ

 

15- Namaz Konusundaki Değişiklikler

 

1. Muaz b. Cebel (r.a.)

 

2948 (1) Muaz b. Cebel anlatıyor: Hem namaz, hem de oruç üç defa değişikliğe uğradı. Namaz konusundaki ilk değişiklik şöyle gerçekleşti: Nebimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Medine'ye hicret ettikten sonra on yedi ay boyunca Beytu'l-Makdis'e doğru namaz kıldı. Sonra Yüce Allah: "Yüzünü göğe çevirip durduğunu görüyoruz. Hoşnut olacağın kıbleye seni elbette çevireceğiz. Artık yüzünü Mescid-i Haram'a doğru çevir. Bulunduğunuz yerde yüzlerinizi o yöne çevirin"[Bakara 144] ayetini indirdi. Bu ayetle de Yüce Allah Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i Mekke tarafına çevirdi.

 

İkinci değişikliğe gelince; önceleri namazı cemaatle kılmak üzere toplanacakları zaman birbirlerine haber verirlerdi. Hatta teke tek haber vermek yerine namaz vaktini bildirmek için çan kullanmayı bile düşündüler. Sonrasında Ensar'dan Abdullah b. Zeyd adında biri Allah Resulü'ne (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e geldi ve: "Ey Allah'ın Resulü! Uyku ile uyanıklık arasında iken, hatta tamamen uyanık iken desem yeridir, rüyamda üzerinde iki parçalık yeşil giysi olan bir adam gördüm. Kıbleye doğru döndü ve şöyle dedi:

 

"Allahu Ekber! Allahu Ekber! Eşhadu enla ilahe illallah ... " diyerek ezanın lafızlarını ikişer defa tekrarladı. Ensar'lı şöyle devam etti: "Adam ezanı bu şekilde bitirdikten sonra az bir bekledi. Sonrasında aynı şeyleri bir daha tekrar etti. Ancak ikinci söylemesinde: "Kad kameti's-salatü! Kad kameti'ssalatü" sözlerini ekledi." Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Ensar'lı adama: ''Bu sözleri Bilal'e de öğretı namaz için çağrıyı (ezanı) bunlarla yapsın'' buyurdu. Bu sözlerle de ezanı okuyan ilk kişi Bilal oldu. Ezanı duyan Ömer b. el-Hattab gelip: "Ben de aynı şeyi rüyamda görmüştüm, ancak Ensar'lı benden hızlı davranmış" dedi.

 

Üçüncü değişiklik ise şöyle vaki oldu: Ashab bazen namaza geldiklerinde Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) namaza başlamış oluyordu. Sonradan gelen kişi de safta duran birine: "Kaç rekat kıldı?" anlamında işaret eder, namazda olan kişi de artık bir veya iki, kaç rekat kılmışlarsa işaret ederek cevap verirdi. Bu şekilde sonradan gelen kişi kaçırdığı rekatları tek başına kılar sonra cemaate katılır onlarla namaza devam ederdi.

 

Bu konuda Muaz geldi ve: "Ben de bu şekilde geç kalırsam Nebimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i nasıl bulmuşsam katılıp öyle devam edeceğim, namaz bitiminde kalkıp kaçırdığım rekatları kaza edeceğim" dedi. Bir defasında Muaz namaza geldiğinde Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) başlamıştı. Muaz, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile namaza durdu. Namaz bitince de kalkıp kaçırdığı rekatları kaza etti. Bunun üzerine Allah Resulü:

 

''Bu konuda Muaz size bir sünnet kıldı. Öylesi durumlar da siz de öyle yapın'' buyurdu. Namaz konusundaki üç değişiklik işte böyle oldu.

 

Oruçtaki değişikliklere gelince, birincisi şöyledir: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Medine'ye geldiği zaman her aydan üç gün oruç tutardı. ravi Yezid der ki: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Rebiyü'l-Evvel'den (diğer yılın) Ramazan ayına kadar on dokuz ay boyunca her aydan üç gün oruç tuttu.- Bunun yanında Aşure günlerinde de oruç tutardı. Sonrasında: "Ey iman edenler! Oruç sizden önce gelip geçmiş ümmetlere farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur ki korunursunuz. Oruç günleri sayılıdır. Hasta veya yolcu olanlarınız, o günlerin sayısınca, başka günlerde oruç tutar. Orucu güçlükle tutabilenler ise, fidye olarak yoksul doyururlar. Ama kim fazladan bir hayır işlerse, bu onun için daha hayırlı olur. Oruç tutmanız ise, bir bilseniz, sizin için daha da hayırlıdır"[Bakara 183,184] ayetleri nazil oldu ve oruç farz kılındı. Bu ayetlere göre de isteyen oruç tuttu, tutamayan da bunun yerine bir miskin'i doyurdu. Ancak sonrasında: "Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur'an'ın indirildiği aydır. Öyle ise sizden ramazan ayını idrak edenler onda oruç tutsun. Kim o anda hasta veya yolcu olursa (tutamadığı günler sayısınca) başka günlerde kaza etsin. Allah sizin için kolaylık ister, zorluk istemez. Bütün bunlar, sayıyı tamamlamanız ve size doğru yolu göstermesine karşılık, Allah'ı tazim etmeniz, şükretmeniz içindir"[Bakara 185] ayeti nazil oldu. Bu ayet le de Yüce Allah sağlıklı ve mukim olanların orucu tutmalarını emretti. Hasta ve yolcu olanların (daha sonra tutmaları şartıyla) oruç tutmamalarına ruhsat verdi. Oruç tutmaya güç yetiremeyen ihtiyarlar için de oruç yerine fidye verilmesini sabit eyledi. Bu şekilde iki değişiklik oldu.

 

Üçüncü değişiklik ise şöyledir: Önceleri oruçlu olan kişi akşam vakti girdikten sonra uyumadıkları sürece yer, içer ve hanımıyla ilişkiye girerdi. Ancak uyuması halinde yeme içme ve ilişkiden artık uzak dururdu. Ensar'dan Sirma adında biri vardı. Gün boyunca oruçlu bir şekilde çalıştı. Akşam eve gelince de namazını kıldı ve bir şeyler yiyip içmeden uyudu. Uyandığında ikinci gün sabah olmuştu ve hala oruçluydu. Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onu aşırı bitkin bir şekilde görünce: "Bakıyorum da bayağı yorgun ve bitkinsin, sebebi nedir?" diye sordu. Sirma: "Ey Allah'ın Resulü! Dün gün boyu çalıştım, akşam da eve yorgun gelince iftarımı açmadan hemen uyudum. Uyandığımda da sabah olmuştu ve hala oruçluydum" karşılığını verdi. Ömer de akşam uyuyup geri uyandıktan sonra cariyelerinden veya hür olan hanımıyla birlikte olmuştu. Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e gelip durumunu anlatınca: "Oruç gecesinde kadınlarımza yaklaşmak size helal kılındı. Onlar, size örtüdürler, siz de onlara örtüsünüz. Allah, (Ramazan gecelerinde hammlarımza yaklaşarak) kendinize zulmetmekte olduğunuzu bildi de tövbenizi kabul edip sizi affettL Artık eşlerinize yaklaşın ve Allah'ın sizin için yazıp takdir etmiş olduğu şeyi arayın. siyah iplik beyaz iplikten ayırt edilinceye kadar yiyin, için. Sonra da akşama kadar orucu tam tutun"[Bakara 187] ayeti nazil oldu.

 

(Ravi) Yezid der ki: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Rebiyü'l-Evvel'den (diğer yılın) Ramazan ayına kadar on yedi ay boyunca her aydan üç gün oruç tuttu’’ [-Sahihtir-]

 

Diğer tahric: Abdurrezzak 1/461 (1788), Darakutni (1/242) ve Beyhaki (1/391) rivayet ettiler.

 

 

SONRAKİ