MÜSNED-İ HANBEL

İLİM

11- Hadis Rivayetinden Sakınmak; Rivayet Ederken Lafızlara Dikkat Etmek

1. Zeyd b. Erkam (r.a.)

667 (1) İbn Ebi Leyla bildiriyor: Zeyd b. Erkam'ın yanına geldiğimizde ona: "Bize Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'den hadis söyle" derdik. Ancak o: "Yaşlandık ve unutmaya başladık. Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'den hadis aktarmak da ağır bir sorumluluktur" karşılığını verirdi. [Sahih]

Diğer tahric: İbn Mace, mukaddime (25)

668 (2) İbn Ebi Leyla bildiriyor: Zeyd b. Erkam'ın yanına geldiğimizde ona: "Bize Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'den hadis söyle" derdik. Ancak o: "Yaşlandık ve unutmaya başladık. Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'den hadis aktarmak da ağır bir sorumluluktur" karşılığını verirdi. [Sahih]

669 (3) İbn Ebi Leyla bildiriyor: Zeyd b. Erkam'ın yanına geldiğimizde ona: "Bize Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'den hadis söyle" derdik. Ancak o: "Yaşlandık ve unutmaya başladık. Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'den hadis aktarmak da ağır bir sorumluluktur" karşılığını verirdi. [Sahih]

2. İmran b. Husayn (r.a.)

670 Mutarrif bildiriyor: İmran b. Husayn bana şöyle dedi: "Ey Mutarrif! Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'den hadis rivayet etmeye kalksam iki gün boyunca rivayette bulunur ve hiçbir hadisi iki defa tekrar etmezdim. Daha sonraları ise bu konuda daha ağır davranmaya başladım ve fazla rivayette bulunmayı hoş görmedim. Zira Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'in ashabından bazıları var ki Allah Resulü (s.a.v.) ile bulundukları yerde ben de bulundum, ondan işittiklerini ben de işittim. Ancak rivayet ettikleri bazı hadisler onların dediği gibi değil. Hayırdan başka hedefleri olmadığını da biliyorum. Fakat hadisler konusunda onlar gibi hataya düşmekten endişe ediyorum."

İmran bazen: "Sizlere ''Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'den şunu şunu işittim'' dediğim zaman doğru çıkacağımı bilirim" derdi Bazen de kesin bir şekilde: "Resulullah (s.a.v.)'in şöyle buyurduğunu işittim" derdi. [zayıf]

Diğer tahric: Taberani, M. el-Kebir'de (18/195)

SONRAKİ