musannef

Abdurrezzak

Ehl-i Kitab

 

ANA SAYFA      Kur’an      Hadis      Sözlük      Biyografi

 

Muaz b. Cebel, Ali b. Ebi Talib, Ömer b. el-Hattab Ve Amr b. As'ın verdiği Hükümler

 

Muaz b. Cebel'in Verdiği Hüküm

 

19413- Tavus der ki: Muaz b. Cebel'in, Himyer'den, Allah'ın azad ettiği ve koruma altına girenler hakkında verdiği hüküm şu şekildedir: "Daha önce hür olan bir topluluğu veya zayıf komşularını koruyanın bu koruması, belirlediği şartlara göre islam'a girinceye kadar devam eder. Koruma altında olmayan, haracı verdiği takdirde hürdür. Köle olarak satın alınan veya din düşmanlarından satın alınanlar, (müslümanların) safında birbirleriyle savaşmaya zorlanamaz. Onu satın alan veya ganimet olarak alan, onu kullanılması gereken yerde (hizmetinde) kullanır. Belli miktarda bir cizye veya diyet getiren azat olur. Cahiliye döneminde efendisinden ayrılan ve efendisi kendisini yakalamadan önce müslüman olan da hürdür. Barış anında müslümanlara el uzatan ve sahibi kafır olan da hürdür. Babasından kalan veya kendisinin tarlası olan, bu tarlada başkasından daha çok hak sahibidir. islam'a girmeden önce bu tarla onun elindeyse, müslüman olduktan sonra da kendisinindir. Kendisinin veya babasının tarlası olan veya kendisine tarla bağışlanan, islam'a girene kadar bu tarladan geçinmişse, yine bu tarla kendisinindir. Birine bir tarlayı verme durumunda eğer tarla, verilen kişinin değilse, veren kişinindir. Her ödünç verilen her şey, asıl sahibine iade edilir. Kişi, mülümanken sadece ekinlerine sahip olduğu tarladan, doğal olarak sulanıyorsa mahsülün dörttebirini, taşınma suyu ile sulanıyorsa mahsülün ondabirini verdiği sürece çıkarılamaz. Ancak bu tarla kendisine bir süreliğine ücret karşılığı verilmişse sahibi tarafından teslim alınacağı zaman tarladaki ekinlere bir değer biçip tarla sahibine satar ve tarlayı bu şekilde teslim eder. Tarla sahibi bu ekinleri almak istemezse o zaman ekinleri istediğine satar. Kişi bulunduğu şehirden başka bir şehire taşınacaksa bu durumda tarlasının haracı aşiretinin liderine sadaka olarak teslim edilir. Rehin olarak tarla bırakacak olan kişi tarlanın, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Veda haccından vefatına kadar olan süre zarfında çıkardığı mahsulü hesap edip o şekilde rehin olarak bıraksın. Kişinin Cahiliye döneminden kalma bir cariyesi varsa, bu cariye onun olarak biliniyorsa ve Müslüman olana kadar bu cariyeye dokunan olmamışsa ve adam onunla zina etmemişse cariye efendisinin malı olur. Kişi, Cahiliye döneminden Müslüman olana dek sahipsiz olan bir tarlanın korumalığını yaptığı zaman bu tarla ona bağış olarak verilmez. Kişi Cahiliye döneminden Müslüman olana dek ekip biçtiği bir tarlanın şayet üzerine başka hak sahipleri yoksa sahibi kendisi olur. Kişi kendi parasıyla bir tarla almışsa tarla onun malıdır. Kişinin kadına mehir verdiği zaman bu mehir kadının hakkı olur. Kişi kadına mehir olarak köle verdiği zaman veya başlangıçta hür, sonradan köle olan birilerini mehir olarak verdiği zaman şayet kadın bunların bedelini ailelerine vermişse onun kölesi olarak kalırlar. Ancak bedellerini ailelerine vermemişse ve sonradan köle edinilmiş iseler bu durumda kadına oniki Cıkiyye altın verilir ve bu köleler azat edilirler. Kişi Müslüman olana dek mahsulünden yediği bir tarlayı kendisine itaat edilmesi, sözünün dinlenmesi ve kendisine hizmet edilmesi karşılığında birilerine hibet etmişse, tarla kendilerine verilen kişilerin olur. Kişi güvende olmak veya bir konuda birini razı etmek için birine tarla hibe ettiği zaman tarla kendisine hibe edilen kişinin olur. Muaz'ın ve halife Ebu Bekr'in bu konudaki hükmü budur."

 

 

 

Ali b. Ebi Talib'in Vasiyeti

 

19414- Ma'mer, Amr b. DInar'dan aldığı mektupta Hz. Ali'nin şu şekilde vasiyette bulunduğunu nakleder: "Bu, Ali b. Ebi Talib'in malıyla ilgili olarak kabul edip karar verdiği (vasiyeti)dir. Yenbu'daki malımı, Allah rızası ve Allah'ın beni Cennete yöneltip Cehennemi benden, beni de Cehennemden uzaklaştırması için tasadduk ettim. Burası, Allah yolunda ve Allah rızası için bağışlanmıştır. Burası, Allah yolunda ve onun rızası doğrultusunda harcanması gereken her yere, savaşta, barışta, hayırda, akrabalara, yakına ve uzağa harcanır. Yenbu'daki bütün mal(larım) satılamaz, bağışlanamaz, miras olarak verilemez. Sadece eğer bana bir şeyolursa Rabah, Ebu Nızar ve Cübeyr'in üzerinde kimsenin bir hakkı yoktur. Bunlar hür olurlar ve bu mallarda beş yıl çalışırlar. Bunların nafakası, rızıkları ve ailelerinin rızkı buradan karşılanır. Ben hayatta olayım veya ölmüş olayım, Yenbu'daki mallarım hakkında verdiğim karar budur. Aynı zamanda, hayatta olsam da ölmüş olsam da, Ümmu'I-Kura vadisindeki mallarım ve kölelerim hakkında, yine hayatta olsam da ölmüş olsam da Uzeyne ve oradakiler hakkında, Ra'd ve oradakiler hakkında verdiğim karar da aynı şekildedir. Sadece Ebu Nızar, Rabah ve Cübeyr hakkında yazdığım şeyler, Zureyk için de geçerlidir. Yenbu', Vadi'I-Kura, Uzeyne ve Ra'd'daki mallarım(ın mahsulü), Allah rızası için Allah yolunda, bazı yüzlerin kararıp bazı yüzlerin ağaracağı gün için infak edilir. Buralar satılamaz, bağışlanamaz ve Allah'tan başkasına miras olarak bırakılamaz. Buraları Allah kabul eder ve mirasçı olur. Bu karar, ölü veya diri olarak Mesken'e vardığım zaman benimle Allah arasında verdiğim karardır. Bu, Ali'nin malı hakkında kesin olarak verdiği karardır. Bunları Ali'nin ailesi, kendi malını idare ve ıslah eder gibi idare ve ıslah eder. Buraları kendi mallarını eker gibi ekip bakarlar. Bu dört vadiden hiçbir şey, Ali'nin evlatlarından herhangi birine satılamaz. Buranın ağaçları her yeri kaplayıncaya kadar bakımı, öncekiler olsun sonradan gelenler olsun müminlere aittir. Buranın bakımını üstlenene, iyi, samimiyetle güzelce çalışmasını ve emanete sahip çıkmasını Allah'ı hatırlatarak söylerim. Bu, Ali b. Ebi Talib'in kendi eliyle yazdığı yazıdır: Bu yerleri, Allah yolunda olan fakirlere harcanmak üzere vasiyet ettim. Buranın yanında bulunan Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) malı da, Allah yolunda, onun rızası için, yakın akrabaya, fakirlere, miskinlere ve yolculara infak edilir. Burada çalışanlar, burasının emanet olduğunu unutmadan makul ölçüde yerler ve kendi malının bakımını yaptığı gibi bakımını yapar. Eker, sular ve çalışır. Bu, Ali b. Ebi Talib'in, bu yazıda yazdığı mallarla ilgili verdiği karardır. Her durumda yardımı istenecek olan Allah'tır."

 

 

 

19415- Derim ki: "Dolaştıklarımdan, bazısı çocuk anası ve çocukları yanında, bazısı hamile ve bazısı çocuğu olmayan on dokuz cariyem hakkında, eğer bu savaşta bana bir şeyolursa, çocuğu olmayanlar ve hamile olmayanlar, Allah rızası için azad edilmiştir. Bunlar üzerinde kimsenin bir hakkı yoktur. Hamile veya çocuğu olan ise, çocuğunun yanında tutulur ve bu cariye çocuğunun nasibidir. Eğer kendisi hayattayken çocuğu ölürse, yine bunun da üzerinde hiç kimsenin bir hakkı yoktur. On dokuz cariyem hakkında verdiğim karar budur." Ubeydullah b. Ebi Rafi ve Heyyac b. Ebi Heyyac bu vasiyeti, Hz. Ali'nin kendi eliyle yazdığına şahit oldular. Hz. Ali bu vasiyeti, Hicretin otuz dokuzuncu yılı, Cemaziyel-evvel ayının onunda yazdı.

 

 

 

Ömer b. el-Hattab'ın Vasiyeti

 

19416- "Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla: Bu, Allah'ın kulu, müminlerin emiri Ömer'in (Medine yakınlarında bulunan) Semg (denilen yer) için yazmış olduğu yazıdır. Ömer'in ölümü durumunda bu yer, hayatta olduğu müddetçe Hafsa'ya aittir. Buranın meyvesini, münasip gördüğü yere infak eder. Hafsa'nın vefatı durumunda, burasının idaresi, onun ailesinden ileri görüşlü kişilere aittir. Bu kişi burayı hiçbir zaman satın alamaz ve bağışlayamaz. Buranın idaresini alanın, buradan bir şeyi sahiplenmeden, yemesinde ve dostlarına yedirmesinde sakınca yoktur. Buranın artan mahsulü, dilencilere, mahrum olanlara, zayıflara, akrabalara, yolculara ve Allah yolunda olanlara aittir. Sorumlu olan, bunlardan uygun gördüğüne bu mallardan harcar. Ben vefat edince, Hz. Muhammed'in bana vadide verdiği yüzlerce veski (ağırlığındaki yiyeceği) bitirmedim. Burası da Semg için söylediğim gibi kullanılsın. Semg'in sorumluluğunu alan kişi, eğer isterse, Semg'de çalıştırmak için buranın mahsulüyle köle satın alabilir." Bu vasiyeti Mu'aykib yazdı, Abdullah b. el-Erkam da şahitlik etti.

 

 

 

19417- "Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla: Bu, Allah'ın kulu, müminlerin emiri Ömer'in vasiyetidir: Eğer bana bir şeyolursa, Semg, ibnu'I-Ekva' hurmalığı, oradaki köle, Hayber'deki yüzlerce hisse ve oradaki köleler, Hz. Muhammed'in bana verdiği yüzlerce veskin (yiyeceği n) sorumluluğunu ehil olan kişiler alsın. Burası satılamaz ve satın alınamaz. Sorumlu olan, uygun gördüğü şekilde, dilenciye, mahrum olana ve akrabalara infak eder. Buranın sorumlusunun, bunlardan yemesinde, yedirmesinde veya (burada çalıştırılmak üzere) köle satın almasında bir sakınca yoktur."

 

 

 

Amr b. el-As'ın Vasiyeti

 

19418- "Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla: Bu, Amr b. el-As'ın Veht hakkında verdiği karardır: Burasının, Allah'ın emrettiği yolda, Müslümanların sadakalarının kullanıldığı şekilde kullanılmasına karar verdi. Burayı, Allah rızasını ve ahiret yurdunu arzulayarak tasadduk etti. Allah burayı yok etmediği müddetçe satılamaz, bağışlanamaz, miras alınamaz. Benim verdiğim bu kararı hiçbir insan değiştiremez. Burayı, Allah'ın Müslümanların malını, canlarını ve sadakalarını haram kıldığı şeylerde haram kılıyorum. Burası, satılamaz, miras olarak alınamaz ve yok edilemez. Benim verdiğim bu karar değiştirilemez. Allah'a kulluk eden hiçbir müslümanın, verdiğim bu kararı geçersiz sayması, değiştirmesi ve dediğim usüller dışında kullanması helal değildir. Buranın idaresi Amr b. el-As'ın ailesine aittir. Burasını Amr'ın ailesinden burayı bozmayıp ıslah edecek ve bu konudaki kararımı uygulayacak kişi idare eder. Bunu eksiltecek veya bir şeyini değiştirecek kişi, bozguncu ve sefih biridir ve bu kişinin benim sadaka olarak verdiğim bu şeyde bir yetkisi yoktur. Bunu yazmamın sebebi, sefih birinin buranın idaresini alması ve akrabaları gözetip benim neden burasını tasadduk ettiğimi göz önünde bulundurmamasından korkmamdır. Burasının idaresini kendisine bıraktığım kişi, bilgisinin azlığı ve kıt görüşüyle kendisine helal olmayan şeyi almayı içinden geçirirse, bilsin ki, bu vasıftaki kişilerin bu sadakada hakları ve sadakanın idaresinde bir yetkileri yoktur. Allah'a ibadet eden her akraba veya başkasının, müslümanları idaresini alan idarecinin, bu sadakamın, vasiyet ettiğim ve karar verdiğim şekil dışında kullanmaması konusunda Allah'tan korkmasını isterim. Bu vasiyetin şahitleri; Talha b. Ubeydillah, Ma'bed b. Ma'mer, Abdurrahman b. Avf, Ebü Cehm b. Huzeyfe, Haris b. el-Hakem, Sa'd b. Ebi Vakkas, Abdurrahman b. Muti, Cübeyr b. el-Huveyris, Ebü süfyan b. Mahid, Nafi b. Tarif. Bu vasiyet, Hicri yirmi dokuz yılı, Muharrem aynının onunda yazıldı.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

(Bir Yere Girmek için) izin Almanın Gerekliliği