musannef

Abdurrezzak

Diyetler

 

ANA SAYFA      Kur’an      Hadis      Sözlük      Biyografi

 

Kasame

 

18251- Beşir b. Abdilharis b. Ubeyd b. Umeyr b. Mahzum bildiriyor: (Beşir) Cahiliye döneminde Kureyş kabilesinin hakemiydi ve Cahiliye döneminde ilk olarak, birini öldüren bir kişiyle ilgili olarak kasameye dayanarak, yüz deve diyet ödemesine hüküm vermişti. Cahiliye halkının o günkü diyeti koyunla ödenirdi. ilk fidye veren de Abdulmuttalib idi.

 

Abdulmuttalib, on oğlu olursa, bunlardan birini kurban edeceğini adamıştı. Abdulmuttalib'in on çocuğu olunca, yüz deve kesti.

 

 

 

18252- ibnu'l-Müseyyeb der ki: Kasame, Cahiliye döneminde de vardı ve Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) daha sonra bunu kaldırmayıp, Yahudilere ait bir kuyu da ölü bulunan Ensarlı bir adamın davasında devam ettirdi. Ensar: "Yahudiler adamımızı öldürdüler" dediler.

Ebu Seleme ve Süleyman b. Yesar'ın, Ensar'dan bir adamdan bildirdiğine göre bu davada Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) önce Yahudilerden başlayıp:

"Sizden elli kişi (öldürmediğine dair) yemin eder mi?" dedi, ancak Yahudiler:

"Yemin etmeyiz" dediler. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Ensar'a: "Siz yemin eder misiniz?" diye sorunca ise, Ensar: "Biz gayb olan (bilmediğimiz) bir konuda yemin mi edelim ey Allah'ın Resulü!" karşılığını verdiler. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Ensarlı adam onların topraklarında öldürüldüğü için diyeti Yahudilerin üzerine yükledi. 

 

Tahric: Ebu Davud (4526) ve Beyhaki (8/121), Hasan b. Ali kanalıyla Abdurrezzak'tan rivayet ettiler.

 

 

 

18253- Ata (b. Ebi Rebah) der ki: "ilk olarak kasameye dayanarak yemin ettiren, bir öldürülme olayında elli yemin ettiren Hz. Ömer'dir."

 

 

 

18254- İbn Şihab, kasameden bahsederken şöyle anlattı: Cahiliye döneminde kasame vardı. Ebu Seleme b. Abdirrahman ve Süleyman b. Yesar'ın, Ensar'dan bir adamdan bildirdiğine göre Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) daha sonra bunu kaldırmayıp, Ensar'dan bazılarıyla, bir adamı öldürdüklerini iddia ettikleri Yahudilerin davasında devam ettirdi. 

 

İbn Şihab'ın bildirdiğine göre Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu konudaki uygulaması, itham edilen ve velilerinden elli adamın yemin etmesi şeklindedir. Eğer delil olmazsa kasame yemini yaptırılır. Bu elli kişiden bir kişi bile yemin etmeyecek olursa, hepsinin yemini kabul edilmez ve iddia sahiplerinin yemin etmesi istenir. Eğer onlardan elli kişi yemin ederse, hak sahibi olurlar. Bir kişi bile eksik olursa veya bir kişi bile yemininden dönerse onlara kan bedeli verilmez.

 

Tahric: Müslim (2/56), Muhammed b. Rafi' kanalıyla Abdurrezzak'tan rivayet etti.

 

 

 

18255- Hasan( -i Basri) bildiriyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), kasame yemini ettirmek için Yahudilerden başlayınca, Yahudiler yemin etmeyi kabul etmediler. Bunun üzerine Ensar'a kasame yemini etmesini söyleyince, onlar da yemin etmeyi kabul etmediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Yahudilerin diyet ödemesine hükmetti.

 

 

 

18256- Ubeydullah b. Ömer, arkadaşlarından bildiriyor: Ömer b.

Abdilazız kasameye itham edilenden başladı, sonra diyet ödemelerine hükmetti.

 

 

 

18257- Yahya b. Said bildiriyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kasame yemini ettirmeye Ensar'dan başladı ve: "Yemin ediniz" dedi. Ensar yemin etmeyi kabul etmeyince, Ensar'a: "Yahudiler (öldürmediklerine dair) yemin etsinler mi?" diye sordu. Ensar: "Yahudiler yemini önemsemezler" karşılığını verince, Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kendisi Ensar'a yüz deve vererek onun diyetini kendi malından ödedi.

 

 

 

18258- Buşeyr b. Yesar anlatıyor: Öldürülen kişi Hayber'deydi ve Ensar'dan Sehl'in oğlu ve Abdurrahman b. Sehl'in kardeşiydi. Bu kişi ve İbn Mes'ud'un oğulları Muhayyisa ve Huvayyisa Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanına geldiler. Muhayyisa ve Huvayyisa, Sehl'in oğullarıyla amca çocuklarıydılar. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanına geldiklerinde, Abdurrahman b. Sehl, öldürülen kişi kardeşi olduğu için onlardan küçük olmasına rağmen Muhayyisa ve Huvayyisa'dan önce kendisi konuşmaya başladı. Bunun üzerine Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Yavaş ol! Büyüğünüz konuşsun" buyurdu.

 

Malik'in, Yahya b. Said'den bildirdiğine göre Buşeyr b. Yesar şöyle anlattı: Abdurrahman b. Sehl ve Muhayyisa b. Mes'ud, Hayber'e gittiklerinde, işlerini görmek için birbirlerinden ayrıldılar. Abdullah b. Sehl öldürülünce Muhayyisa kaçıp, kardeşi Huvayyisa ve Abdurrahman b. Sehl ile beraber Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanına gittiler. Abdurrahman,

öldürülen kardeşi olduğu için konuşmaya kendisi başlayınca, Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Büyüğünün konuşmasına izin ver" buyurdu. Muhayyisa ve Huvayyisa konuşup Abdullah'ın başına gelenleri anlatınca, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onlara: "Elli (kişi) yemin edip, katilinize -veya adammıza- kısas uygulamaya hak kazanır mismız?" buyurdu. Onlar: "Ey Allah'ın Resulü! Öldürüldüğüne şahit olmadık ve orada değildik" deyince, Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Yahudilerin elli yemin etmesi, onların beraatmı sağlar" buyurdu. Onlar: "Ey Allah'ın Resulü! Kafır bir topluluğun yeminini nasıl kabul ederiz?" deyince, Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kendisi yüz deve vererek onun diyetini ödedi. 

 

Tahric: Nesai (8/11), Yahya b. Said kanalıyla mürsel olarak ve Müslim (3) 1669, Yahya b. Said kanalıyla rivayet ettiler.

 

 

 

18259- Başka bir kanalla Sehl b. Ebi Hasme' den bu hadisin aynısı rivayet edilmiştir. 

 

Tahric: Müslim (2) 1669; Nesai (8/11) ve Buhari (3/243, 4/123), Yahya b. Said kanalıyla rivayet ettiler.

 

 

 

18260- Ebu Bekr b. Muhammed b. Amr b. Hazm, Ensar'dan bir gruptan bildiriyor: Abdullah b. Sehl el-Ensarı, Hayber'de öldürüldüğü zaman islam'da ilk kasame uygulandı. Abdullah ve Muhayyisa b. Mes'ud Hayber'e gittiler ve işlerini görmek için birbirlerinden ayrıldılar. Abdullah b. Sehl öldürülünce Muhayyisa geri dönüp kardeşi Huvayyisa ve öldürülenin kardeşi Abdurrahman b. Sehl ile birlikte Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gittiler. Abdurrahman, öldürülen kardeşi olduğu için kendisi konuşmak isteyince Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Büyüğüne saygılı ol" buyurdu. Bunun üzerine Muhayyisa ve Huvayyisa: "Ey Allah'ın Resulü! Abdullah b. Sehl'i, Hayber kuyularının birinde öldürülmüş olarak bulduk ve onu kimin öldürdüğünü bilmiyoruz; ama Yahudilerin öldürdüğünü zannediyoruz" dediler. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Elli kişi, elli defa, onu Yahudilerin öldürdüğüne dair yemin edip katili almaya hak kazanır mısmız?" buyurunca, onlar: "Ey Allah'ın Resulü! Görmediğimiz ve şahit almadığımız bir işe nasıl yemin edelim?" deyip yemin etmeyi kabul etmediler. Onlar yemin etmeye yanaşmayınca Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Yahudilerden elli kişi, adammızı öldürmediklerine dair elli yemin edip masum olduklarını ispattasınlar" buyurunca, onlar: "Ey Allah'ın Resulü! Kafır olan Yahudilerin yeminini nasıl kabul ederiz?" karşılığını verdiler. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onlara kendi malından diyet olarak yüz deve verdi.

 

Ebu Bekr der ki: "Sehl b. Ebi Hayseme el-Ensarl, bana: "Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Abdullah b. Sehl'in diyeti kendi malından olarak verdiği develeri gördüm. Hatta develerden birisine bindim" dedi.

 

 

 

18261- Said b. el-Müseyyeb anlatıyor: Kasame yemininin geçerli olması için elli adam gerekirdi. Eğer bir kişi eksik olursa veya bir adam yemin etmekten çekinirse, kasameleri reddedilirdi. Muaviye hac ettiği zaman Beni Esed b. Abdiluzza; Mus'ab b. Abdirrahman b. Avf ez-Zühri'yi, Muaz b. Abdillah b. Ma'mer et-Teymı'yi ve Ukbe b. Muaviye b. Şa'üb el-leysı'yi, İsmail b. Hebbar'ı öldürmekle itham edince, hac için gelen Muaviye'nin yanında muhakeme oldular. Abdullah b. ez-Zübeyr, onları İsmail'i öldürmekle itham edip delil gösteremeyince, Muaviye, itham edilenlerin ve velilerinin kasame yemini etmelerine hükmetti. Beni Zühre, Beni Temim ve Beni Leys, yemin etmeyi kabul etmeyince, Muaviye, Beni Esed'e: "Yemin ediniz" dedi. ibnu'z-Zübeyr: "Biz, hepimiz bu üçünün, İsmail'i öldürdüğüne yemin ederiz ve hakkımızı almaya hak kazanırız" deyince, Muaviye bunu kabul etmedi ve: "Bir adam için yemin ediniz" dedi. ibnu'z-Zübeyr, üç adamın üçü için de yemin etmekten başka bir şeyi kabul etmeyince, Muaviye de bir kişi için kasame yemini etmelerinde ısrar etti ve kasame yemini etmelerine hükmedip, itham edilenlerin yemin etmelerini istedi. Onlar da Rükn ile Makam arasında elli yemin edip beraat ettiler. Bu, üç kişinin yeminiyle ilk defa elli kişiden az sayıda insan kasame yemini etti.

Sonra Mervan'ın valiliği zamanında Siba'nın azatlısı Ata b. Yaküb, kardeşi Rabia'nın, kötü ahlaklı ve fasık olan Belsane ve iki arkadaşı tarafından öldürüldüğünü iddia etti. Bunların velileri kasame yemini etmeyi reddettiler. Mervan da, katil oldukları iddia edilenlerin de kötü kişiler olduğunu görüp, Muaviye'nin yaptığı gibi onlara da yemin ettirmek istemedi. Mervan, Abdullah b. Siba' ve Yaküb'un oğulları Muhammed ve Ata'ya Resülullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) minberinin yanında elli defa yemin ettirdi. Sonra İbn Belsane ve iki arkadaşını onlara teslim etti. Onlar da bu üç kişiyi öldürdüler. Abdulmelik te Mervan'ın yaptığı gibi yaptı ve sonra kasame eski haline geri döndü.

Ma'mer, bundan önce Zühri'den, o da ibnu'I-Müseyyeb'den şöyle naklederdi: Abdullah b. ez-Zübeyr Muaviye'ye: "Biz yemin ederiz ve onlara karşı haklı oluruz" dedi. Muaviye bunu kabul etmeyip: "Sadece bir kişi için yemin edin" karşılığını verdi. Abdullah b. ez-Zübeyr de, Muaviye de görüşünde ısrar edince, Muaviye aynı kişilere (elli yemin oluncaya kadar) yeminleri tekrar ettirdi. Ma'mer daha çönce hadisi bu şekilde kısa olarak aktarırdı. İbn Cüreyc de aynı rivayeti İbn Şihab'dan yapmıştır.

 

 

 

18262- Abdurrezzak der ki: Bir kişinin, kavmini kasameye teşvik ederken şöyle dediğini duydum: Gece çağıran kimseye hiç cevap vermem İbn Hebbar'm aldatıldığı gibi aldanmaktan korkarım Ey Esed oğulları! Kerem sahibi olunuz Hiçbir zaman, katili öldürmekten başka bir şıkkı kabul etmeyin Onu yerde toz toprakta sürüyüp durdular Bu, amcaoğluna ve komşuya verilen ne kötü hediyedir.

 

 

 

18263- Zühri der ki: "Maktül, bir topluluğun evlerine yakın olan arazisinde bulunursa, sonra bunlar kendileri öldürmediğine yemin ederlerse diyeti öderler. Maktulün yakınları, onların öldürdüğüne yemin ederse, itham edilenler de yeminden kaçarlarsa, maktulün yakınları kısasa hak kazanırlar. iki taraf ta yemin etmekten kaçınırsa, itham edilenler, adam kendi topraklarında öldürüldüğü için diyet öderler."

 

 

 

18264- Zühri der ki: "Bir adam, hiçbir köye yakın olmayan bir sahrada öldürülmüş olarak bulunursa ve onun ölümüyle kimse itham edilmezse, diyeti ödenmez. Öldürülen, bir köyde veya köyün yakınlarında bulunursa, sorumluluğu o köy halkına aittir."

 

 

 

18265- Abdulazız b. Ömer bildiriyor: "Ömer b. Abdilaziz'in bir mektubunda yazıldığına göre, Resülullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yeminlerle ilgili önce velilerin yemin etmesine hükmetti. Eğer velilerin akrabalarının sayısı elli kişiyi bulmazsa, sayıları ne kadar olursa olsun yeminleri reddedilir."

 

 

 

18266- Şa'bi bildiriyor: Bir maktul, Vadia ve Şakira arasında bulununca, Ömer b. el-Hattab, iki kabile arasını ölçmelerini emretti. Ölçtüklerinde, maktulün Vadia kabilesine daha yakın olduğunu gördüler. Bunun üzerine Ömer onlardan elli kişiye yemin ettirdi. Onlardan her biri: "Ben öldürmedim ve öldüreni de bilmiyorum" diyerek yemin etti, sonra onların diyet ödemelerine hükmetti.

Sevri der ki: Mansur'un, Hakem' den bildirdiğine göre Haris b. el-Ezma':

"Ey müminlerin emiri! Ne yeminlerimiz mallarımızı korudu, ne de mallarımız yemin etmemize gerek bırakmadı" deyince, Ömer: "Hak böyledir" karşılığını verdi. 

 

Tahric: Beyhakl (8/123), Muğire kanalıyla Şa'bi'den rivayet etti.

 

 

 

18267- Şa'bi'den buna benzer bir rivayette bulunuldu; ancak bu rivayette: "Onları Hatim'e soktu, sonra bir bir çıkarıp yemin ettirdi" ibaresi vardır.

 

Tahric: Beyhaki (8/123), Sevr! kanalıyla Mansur'dan aynı mana ile rivayet etti.

 

 

 

18268- Şa’bi, iki köyarasında bulunan maktül hakkında: "Maktüle daha yakın olan köy sorumlu tutulur" demiştir.

 

 

 

18269- Ebu Cafer: "idarecinin, had uygulandıktan sonra, had uygulanan kişiyi hapsetmesi zulümdür" demiştir. Hz. Ali der ki: ''İslam'da hiçbir kanın heder olmaması için sahrada bulunan maktulün diyeti beytulmaldan ödenir. iki köyarasında bir maktül bulunursa, sorumluluk yakın olan köye aittir. ''

 

 

 

18270- İbn Sırin bildiriyor: (Kadı) Şureyh'in elli kişilik bir gruba:

"Öldürmedim ve öldüreni de bilmiyorum" diye yemin ettirdiğine ve şureyh'in: "Bilerek onları günah işlemekle itham etmem" dediğine şahit oldum.

 

 

 

18271- Başka bir kanalla bu hadisin aynısını rivayet edilmiştir.

 

 

 

18272- İbn (üreye der ki: İbn Şihab'a: "Kasame yemini, katili bilip bilmeme üzerine mi, yoksa öldürüp öldürmeme üzerine mi yapılır?" diye sorunca: "Öldürüp öldürmeme üzerine yapılır" cevabını verdi.

 

 

 

18273- Zühri der ki: "Kasame yemini edenler bir kişi bile eksik olursa reddedilir. Bu durumda kasame reddedilir ve tekrar yemin ettirilmez."

 

 

 

18274- Ebu Kılabe bildiriyor: Mervan b. el-Hakem, Beni (undu' hakkında kasameyle hükmetti. iki taraf ta yemin etmeyi reddedince, diyetin yarısının verilmesine hükmetti. Ma'mer der ki: "Adam kasıtlı öldürmeye benzer bir şekilde vurulup olduğu yerde ölürse diyet vacip olur. Vurulduktan sonra ölene kadar hasta bir şekilde yaşarsa, o zaman kasa me yemini edilir. Öldürüldüğünü iddia edenler, adamın yediği darbeden öldürüldüğüne dair yemin ederler. Yemin edecek olurlarsa diyeti hak ederler. Yemin etmezlerse, itham edilen taraftan elli kişi, adamın aldığı darbe sebebiyle ölmediğine dair yemin ederler. Sonra o yaranın diyetini öderler. itham edilenler yemin etmeyi kabul etmezlerse, diyetin yarısını öderler."

 

 

 

18275- Hişam b. Urve, babasından bildiriyor: Bir adam, bir kişiye sopayla vurunca, adam bir gün yaşadı ve: "Bana falan kişi vurdu" deyip öldü. Adamın kabilesi Abdulmelik'e gelip kısas yapılmasını istediklerinde: Abdulmelik yemin etmelerini istedi. Onlardan altı kişi elli defa yemin etti ve Abdulmelik onlara yemini tekrar ettirdi. Sonra katili maktulün sahiplerine kısas uygulamaları için teslim etti.

 

Tahric: Beyhaki (8/127) başka bir lafızla rivayet etti.

 

 

 

18276- Ma'mer der ki: Ubeydullah b. Ömer'e: "Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kasa me yeminiyle kısas yapıp yapmadığını biliyor musun?" diye sorunca: "Hayır" cevabını verdi. Ben: "Peki, Ebu Bekr?" diye sorunca:

"Hayır" cevabını verdi. Ben: "Peki, Ömer yaptı mı?" diye sorunca, yine:

"Hayır" cevabını verdi. Ben: "Peki siz buna nasıl cesaret ediyorsunuz?" deyince ise sustu. Aynı şeyi Malik'e söylediğimde: "Resülullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) emrini, gizli kalmış bir şey için bırakmayız. Eğer Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) zamanında kasameyle kısas yapılmasını gerektiren bir dava gelseydi, onunla kısas yapardı" karşılığını verdi.

 

Tahric: Beyhakı (8/129) rivayet etti.

 

 

 

18277- Yunus b. Yüsuf der ki: ibnu'I-Müseyyeb'e: "Şu kasame işine şaşıyorum. Kişi gelip katil ve maktulü soruyor, sonra ne katili ne de maktulü tanımadığı halde yemin ediyor" deyince, ibnu'I-Müseyyeb şöyle karşılık verdi: "Resülullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Hayber' de öldürülen kişi hakkında kasameyle hüküm vermiştir. Eğer insanların yalan yere yemin etmeye cesaret edeceklerini bilseydi kasameyle hüküm vermezdi."

 

 

 

18278- Ebü Kılabe'nin bir azatlısı der ki: Ömer b. Abdilaziz, hasta olan Ebü Kılabe'nin yanına girip: "Allah için, münafıkları hakkımızda konuşturmamanı istiyorum ey Ebü Kılabe!" dedi ve konuşmaya başladılar. Sonunda kasameden bahsedince, Ebu Kılabe: "Ey müminlerin emiri!

 

Yanındakiler Şam'ın eşrafından ve ileri gelenlerindendir. Bunlar, (yanında oldukları halde) "Falan kişi şöyle şöyle bir yerde hırsızlık yaptı" diye şahitlik ederlerse, itham edilenin elini keser misin?" diye sordu. Ömer b. Abdilazız:

"Hayır" cevabını verince, Ebu Kılabe: "Falan yerde içki içti" derlerse, itham edilene had (kırbaç cezası) uygular mısın?" deyince, Ömer, kasameyle ilgili olarak: "Adil / dürüst olan iki şahit: ''Falan kişi onu öldürdü'' diye şahitlik ederse, kısas uygulanır ve yemin eden elli kişiden birinin bile şahitliği kabul edilmez" diye yazdı.

 

 

 

18279- Zühri der ki: Ömer b. Abdilazız beni çağırıp: "Kasameyi bırakmayı istiyorum. Değişik yerlerden gelen insanlar gelip yemin ediyorlar (bu olmaz)" deyince, ben: "Senin buna hakkın yoktur. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kasameyle hükmetti. Halifeler de ondan sonra aynı şekilde hüküm verdiler. Eğer sen bununla hüküm vermeyi bırakırsan, senin kapının önünde bir adamın öldürülüp kanının yerde kalması yakındır. Kasamede insanlar için hayat vardır" dedim.

 

 

 

18280- Zühri, iki kardeşin bir kişiyi öldürmekle itham edilmesi, babalarının, onların öldürülmesinden korkup: "Adamınızı ben öldürdüm" demesi, kardeşlerin ikisinin de: "Ben öldürdüm" diyerek birbirlerinin masum olduğunu söylemesiyle ilgili olarak: "Bu durumda, maktulün velilerinin, baba ve kardeşlerden birinin öldürdüğüne dair kasa me yemini etmeleri görüşündeyiz" demiştir.

 

 

 

18281- Ma'mer bildiriyor: Süleyman b. Hişam, Zühri'ye mektup yazıp, bir topluluğun evinde ölü bulunan bir kişiyle ilgili olarak, o topluluğun: "Bizi soymak için gece evimize geldi" demesi, maktulün velilerinin: "Yalan söylüyorlar. Onu evlerine davet ettiler, sonra öldürdüler" demeleriyle ilgili sorunca, Zühri şöyle cevap yazdı: "Maktulün velilerinden elli kişi: ''Onlar yalan söylüyorlar. Onları soymak için gelmedi. Kendileri onu davet ettiler, sonra öldürdüler'' diye yemin ederler. Eğer yemin ederlerse, kısas hakları olur. Eğer yemin etmeyi kabul etmezlerse, itham edilenlerden elli kişi: ''Bizi soymak için geldi'' diye yemin ederler, sonra diyet öderler." Zühri der ki:

"Hz. Osman, İbn Bamira el-Me'ami hakkında bu şekilde hüküm verdi. Kavmi yemin etmeyi kabul etmeyince onlara diyetin ödenmesine hükmetti."

 

 

 

18282- Sevri der ki: "Maktulün izi, bir toplumun içinde bulunursa, diyeti onlara ait olur. Eğer o toplumun öldürdüğüne dair biz iz yoksa akilenin (diyeti ödemekle sorumlu olanın) bir şey ödemesine gerek kalmaz. Ancak birinin öldürdüğüne dair delil olursa durum değişir." süfyan: "Bize göre bu konuda icma vardır" demiştir.

 

 

 

18283- İbn Şihab der ki: "Kişi, bir topluluğun bitişiğinde veya ıssız bir yerde bulunur, yanında iz olursa ve adamın öldürüldüğüne dair şüphe veya darbe izi olursa, itham edilen bu topluluk kasame yemini yapacak elli kişiyi bulamazlarsa veya içlerinden biri kasame yemini yapmayı reddederse, ya da davacılar kasame yemini yapacak elli kişiyi bulamazlarsa veya içlerinden biri bunu reddederse, kendilerine yakın yerde öldürülmesi ve bu konuda şüphe olması sebebiyle bu adamın diyetini o topluluk öder. Eğer bir topluluğun yakınında öldürülmez, üzerinde iz veya şüpheyi gerektirecek bir şey bulunmazsa, itham edilenler kasame yemini yapacak elli kişiyi bulamazlarsa veya içlerinden biri bunu reddederse, veya davacılar kasame yemini yapacak elli kişiyi bulamazlarsa veya içlerinden biri reddederse, adamın diyetini kimse ödemez. Daha önce hüküm böyle verilmekteydi. Şimdi ise uygulanan şey, elli yemine ulaşıncaya kadar yeminlerin tekrar edilmesidir."

 

 

 

18284- ibrahim(-i Nehai) der ki: "Maktül, bir toplumun içinde bulunursa, iki şahit onu öldürene şahitlik ederler. iki şahit bulunmazsa, elli kişi kasame yemini ederler ve diyeti öderler." Süfyan: "Kasame konusunda bizim benimsediğimiz görüş budur" demiştir.

 

 

 

18285- ibrahinı(-i Nehai): "Kasame yemini edecekler elli kişiyi bulmazsa, yemin edenlerin yemini reddedilir" demiştir.

 

 

 

18286- Ömer b. el-Hattab: "Kasame, diyeti gerektirir ve akıtılan kanı heder kılmaz" demiştir. 

 

Tahric: Beyhaki (8/129), Adeni kanalıyla Sevri' den rivayet etti ve: "Bu munkatı' dır" dedi.

 

 

 

18287- Kasım b. Abdirrahman bildiriyor: iki adam Mina'da Hz. Ömer'in yanına gelip: "Velisi olduğumuz bir amcamızın oğlu öldürüldü" deyince, Ömer şöyle dedi: "Adil / dürüst olan iki şahidin, onu bir kişinin öldürdüğüne şahitlik etmesi halinde katile kısas yaparız. Şahit yoksa, suçu isnad ettiğiniz kişiler öldürmediklerine dair yemin ederler. Eğer yemin etmeyi kabul etmezlerse, sizden elli kişi yemin eder, sonra diyeti alırsınız. Kasame, diyeti gerektirir ve akıtılan kanı heder kılmaz."

 

 

 

18288- Hasan(-ı BasrI): "Maktulün velileri, kasameyle diyete hak kazanırlar, kısas hakları olmaz" demiştir.

 

 

 

18289- İbn Abbas: "Kasameyle kısas uygulanmaz, müslümanın kanı da heder olmaz" demiştir.

 

 

 

18290- Abdulaziz b. Ömer bildiriyor: (Babam) Ömer b. Abdilaziz'in bir mektubunda şöyle yazılmıştır: Öğrendiğimize göre Resülullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir topluluğun arasında öldürülmüş bulunan bir kişi hakkında, itham edilenlerin yemin etmesi, onlar yemin etmeyi reddederlerse, iddia edenlerin yemin etmesi ve bu durumda diyeti hak edecekleri hükmünü vermiştir. iki taraf ta yemin etmeyi reddederse, diyet ikiye bölünür, yarısını öldürdükleri iddia edilenler öder, diğer yarısından da, yemin etmeyi kabul etmedikleri için diyetin tamamına hak kazanamayan dava sahipleri vazgeçerler.

 

 

 

18291- Sevri, evinde ölü bulunan kişiyle ilgili olarak: "Akrabaları onun diyetini öderler" demiştir.

 

 

 

18292- İbn Sirin bildiriyor: Bir adam öldürülünce, velileri, onunla beraber olan iki kişinin öldürdüğünü iddia ettiler ve şureyh'e şikayette bulunarak: "Bu ikisi adamımızı öldürdü" dediler. Şureyh: "Adamınızı onların öldürdüğüne dair iki adil şahit getirin" dedi; ama onlar şahitlik edecek kimseyi bulamadılar. Bunun üzerine şureyh iki adamı serbest bıraktı. Maktulün velileri Hz. Ali'ye gidip olayı anlatınca, Ali: "Annen seni kaybetsin ey Şureyh! Adamın adil iki şahidi olsaydı öldürülmezdi" deyip itham edilen iki adamla baş başa kaldı ve onlara yumuşak davranıp sorular sorarak sonunda itiraf ettirdi ve onları öldürttü. Hz. Ali der ki:

Sa'd elbisesine bürünüp develeri sürdü En basit koşu hızlı alanıdır. Ey Sa'd develer böyle sürülmez.

 

 

 

18293- Ebu ishak bildiriyor: "Bir kişi bir topluluğun içinde öldürülmüş bir şekilde bulununca, maktulün velileri, başka bir topluluğun onu öldürdüğünü iddia etti ve şureyh'e şikayette bulundular. Şureyh, maktulün ölü bulunduğu topluluğun masum olduğuna hükmedip, maktulün velilerinden, itham ettikleri topluluğun öldürdüğüne dair delil istedi."

 

 

 

18294- Sevri'nin bildirdiğine göre İbn Ebi Leyla, bir kişinin, evini bir adama kiralaması ve evde öldürülmüş birinin bulunmasıyla ilgili olarak: "Sorumluluk kiracıya aittir" demiş, bu görüşünü de Hayber'de olan cinayete dayandırmış ve şöyle demiştir: "Hayber halkı bir yerde çalışan işçilerdi. Bunların evinde bir ölü bulununca Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) öldürülenin velilerine: ''Elli kişi yemin eder misiniz?" diye sordu. Onlar: "Görmediğimiz halde nasıl yemin ederiz" karşılığını verince, Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem):

"Yahudiler öldürmediklerine dair yemin etsinler" buyurdu. Maktulün velileri:

"Müşrik olan Yahudiler nasıl yemin eder" karşılığını verince, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) adamın diyetini sadaka develerinden verdi.

Süfyan der ki: "Biz, sorumluluğun ev sahiplerine ait olduğu görüşündeyiz. "

 

 

 

18295- Abdulkerım der ki: "Şureyh'e, bir topluluğun dükkanının kapısının yanında ölü bulunan ve onu öldürenlere dair ip ucu bulanmayan bir dava getirilince, (Kadı) Şureyh, dükkan sahiplerine, onu öldürmediklerine dair yemin ettirdi."

 

 

 

18296- Şa’bi derki: "Bir evde veya bir yerde ölünün cesedi bulunursa, namazı kılınır ve diyeti ödenir. Eğer, ölünün başı veya ayağı bulunacak olursa, namazı kılınmaz ve diyet te ödenmez."

 

 

 

Hatayla Öldürmede Kasame

 

18297- Zühri der ki: Beni Sa'd b. Leys kabilesinden bir adam, Cuheyne kabilesinden bir adamı atla çiğneyip ayak parmaklarından birini kopardı ve adam kan kaybından öldü. Hz. Ömer, Cuheynelilere: "Sizden elli kişi: ''Adam bu ezilmeden dolayı öldü'' diye yemin eder mi?" diye sorunca, Cuheyneliler yemin etmeyi kabul etmediler. Diğer taraftan elli kişinin yemin etmesini isteyince, onlar da yemin etmeyi reddettiler. Bunun üzerine Ömer, yarım diyet ödenmesine hükmetti. 

 

Tahric: Malik ve Malik kanalıyla Beyhaki rivayet ettiler. Ancak Beyhaki, İbn Ömer'in yemin ettirmeye davalı taraftan başladığını rivayet etti. Beyhaki'nin Sünen'ine (8/125) bakınız.

 

 

 

18298- İbn Cüreyc, İbn Şihab'dan aynı manada bir rivayette bulunup şöyle dedi: "Ömer b. Abdilazız, bu şekilde verilen hükmü tercih eder, hatta, bu meseleye çok az benzeyen durumlarda bile bu şekilde hüküm verirdi.

 

ibn Cüreyc der ki: "Yezid b. Abdilmelik; İbn Nuh, Temim b. Mihran ve Hişam hakkında, İbn Sa'd b. Said el-Huzeli'nin öldürülmesiyle ilgili davada aynı şekilde hüküm verdi. İbn Sa'd, bunlarla boğuşurken yaralanıp ölmüştü."

 

 

 

18299- Hasan b. Müslim bildiriyor: Bir cariye, Ebu Zeyd oğullarının azatlılarından birinin parmağını ısırınca azatlı öldü. Cariye adamın parmağını ısırdığını itiraf edince Ömer b. Abdilazız, Ebu Zeyd oğullarından elli kişinin, adamın, cariyenin ısırmasıyla öldüğü ne dair yemin etmesini, böylece cariyenin kendilerinin olacağını, yemin etmezlerse hiçbir haklarının olmayacağını söyledi. Ebü Zeyd oğulları yemin etmeyi kabul etmediler.

 

 

 

18300- Temim b. Seleme der ki: Bir adam, birini kaldırıp yere atıp ölünceye kadar topuklarıyla vurdu. Adam Şureyh'in huzuruna çıkarılınca:

"Bunun, o adamı öldürdüğüne dair şahitlik eder misiniz?" dedi.

 

 

 

18301- Hammad ve başkası: "Eğer onu döver ve adam ölünceye kadar hasta kalırsa, bu sebeple ölmüş sayılır" dedi.

 

 

 

18302- İbn Cüreyc der ki: Bir kişi Ata'ya, bir kölesini itip yaralayan veya öldüren kişi sorulunca: "Ölen kişinin kanı heder olmaz" dedi. Ata der ki:

"Mervan'ın halifeliği döneminde nereden atıldığı bilinmeyen bir taş Amir b. Abdirrahman'ın amcası Nistas'ın oğluna isabet edip onu öldürünce, Mervan, onun diyetini halktan aldı."

 

 

 

18303- Hişam b. Urve, babasından bildiriyor: Umeyr b. Said'in annesi, Culas b. Suveyd'in hanımıydı. Culas, Tebuk gazvesinde: "Eğer Muhammed'in söylediği haksa, biz merkeplerden daha kötüyüz demektir" deyince, Umeyr onu duydu ve: "Vallahi, bunu Resülullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bildirmezsem onun hakkında vahiy gelmesinden ve onun günahına ortak olmaktan korkarım. O bana çok güzel babalık yaptı" deyip olanları Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) haber verdi. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Culas'ı çağırdı. Culas ve Umeyr bu konuda yeminleşirken Resülullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) vahiy geldi ve oradakiler hareket etmeden beklemeye başladılar. Sahabe, Resülullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) vahiy geldiği zaman böyle yapardı. Vahyin gelmesi bitince Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "And olsun ki, müslüman olduktan sonra inkar edip küfür sözünü söylemişler iken, söylemedik diye Allah'a yemin ettiler, başaramayacakları bir şeye giriştiler; Allah ve Peygamberi bol nimetinden onları zenginleştirdi ve öç almaya kalktılar. Eğer tövbe ederlerse iyiliklerine olur"[Tevbe, 74] ayetini okudu. Culas: "Rabbimden tövbemi kabul etmesini iste. Ben Allah'a tövbe ediyorum ve: ''Allah ve Peygamberi bol nimetinden onları zenginleştirdi ve öç almaya kalktılar''[Tevbe, 74] buyruğunun doğru olduğuna şahitlik ediyorum."

 

Urve der ki: "Culas'm, Amr b. Avf oğulları arasında öldürülen bir azatlısı vardı. Amr b. Avf oğulları diyeti vermeyi kabul etmemişlerdi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gelince diyeti Amr b. Avf oğullarının ödemesine hükmetti." Urve der ki: "Umeyr ölünceye kadar bu diyetle insanlar arasında refah içinde yaşadı." İbn (üreye der ki: İbn Sırin'den bana bildirildiğine göre: "Bu olaydan sonra Umeyr, (ulas'tan, hoşlanmayacağı bir şey duymadı" demiştir.

 

 

 

18304- İbn Sırin der ki: "Kur'an nazil olunca Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Umeyr'in kulağını tutup: "Kulağın görevini yaptı ey Umeyr. Rabbin de seni tasdik etti" buyurdu.

 

 

 

18305- Abdulaziz b. Ömer bildiriyor: Ömer b. Abdilazız'in bir mektubunda yazıldığına göre, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şu şekilde hüküm verdi: "Savaşanlar, savaşmayı bırakınca, o zaman yaralanan kişi bu yara sebebiyle ölürse ve yaralıyken, kendisiyle savaşanlardan sadece bazılarını yaraladığını iddia ederse, savaştakilerden. adil olmadıkları yönünde delil bulunmayan ve davalıyla aralarında bir düşmanliğın olmadığı kişiler de buna şahitlik ederse, olası bir fitneye yol vermemek için öldürülen kişinin ailesi: ''Kendisinden başka ilah olmayan Allah adına yemin ederiz ki. arkadaşımızı falan kişi öldürdü. Arkadaşımız onun yaralamasıyla öldü'' diye yemin ederler. "

 

 

 

Kavmi Tarafından Dışlanan Kişinin Durumu

 

18306- Ebu Kılabe anlatıyor: Huzeyl kabilesinden bir topluluk, içlerinden olan ve hacıları sayan birini dışladılar ve: "Onu dışladık. Onu hırsızlık yaparken gören onu öldürebilir, Çünkü kanı hederdir" dediler. Yemen halkından bir grup, bu kişinin mallarını çaldığını görünce onu öldürdüler. Hırsızın kavmi Ömer b. el-Hattab'a gelip adamı dışlamadıklarına dair yemin edip, insanların bu konuda kendi adlarına yalan söylediğini bildirdiler. Ömer onlara elli yemin ettirip, Yemenlilerden bir kişinin elinden tutarak:

"Adamınızın diyeti getirilinceye kadar bunu içinizden birine teslim edin" dedi ve onlar da böyle yaptılar. Yemenliler yurtlarına yaklaşınca şiddetli bir yağmura tutuldular ve yüksek bir dağa sığındılar. Hepsi oraya sığınınca da dağ üzerlerine çöküp hem kendilerinin, hem bineklerinin ölümüne sebep oldu. Sadece rehin olarak bırakılan ve yemin etmeyi kabul etmediği için dışlanan bir kişi kurtuldu. Bu adam kavminin başına gelenleri anlatırdı. 

 

Tahric: Beyhaki (8/129) başka bir lafızla rivayet etti.

 

 

 

Kadınların Kasame Yemini Etmesi

 

18307- Ebu'z-Zinad'ın bildirdiğine göre Hz. Ömer, bir kadına elli defa yemin ettirdikten sonra diyetin ödenmesine hükmetti.

 

 

 

18308- Said b. el-Müseyyeb'in bildirdiğine göre Ömer b. el-Hattab bir kadına, öldürülen azatlısı sebebiyle elli yemin ettirdi.

 

 

 

18309- Sevri: "Kadınlar ve çocuklar kasame yemini etmezler" demiştir.

Abdurrezzak der ki: "Biz bu görüşü benimseriz."

 

 

 

Kölelerin (Öldürülmesinde) Kasame Yemini Edilmesi

 

18310- Sevri: "Köleler kasame yemini etmezler" demiştir. Abdurrezzak der ki: "Biz bu görüşü benimseriz."

 

 

 

18311- Simak b. el-Fadl der ki: Ömer b. Abdilaziz, bir büyüğünün kendisine ayakkabı veya başka bir şeyle vuran kölenin birkaç gün hasta yattıktan sonra ölmesiyle ilgili olarak şöyle yazdı: "Kölenin velilerine, o büyüğün vurması sebebiyle öldüğüne dair -zannedersem elli- yemin ettir, sonra ölümüne sebep olanlara kölenin bedelini ödet. Eğer kölenin velileri yemin etmeyi kabul etmezlerse büyüğün velileri yemin etsinler. Eğer onlar da yemin etmezlerse, kölenin bedelinin yarısını onlara ödet."

 

 

 

18312- İbn Şihab der ki: "Kölelerin öldürülmesinde kasame olmaz, onların bedelleri ödenir." İbn Cüreyc der ki: "Hişam, Nafi'nin azatlısı Eyyüb'un ölen kölesi konusunda, Eyyüb'un elli defa yemin etmesine hükmetti. Eyyüb elli defa yemin edince de kölenin bedelini karşı taraftan aldı."

 

 

 

18313- Ata (b. Ebi Rebah), köle ve çocuklardan birinin bir kişiyi yaralaması ve buna kendilerinden başkasının şahit olmaması, onların da, falan kişi yaptı diye yemin etmeleriyle ilgili olarak: "Onların şahadetlerini geçerli saymam, ama diyeti hepsine ödetirim" demiştir. "Çobanlar kavga eder de biri diğerini yaralarsa, diyeti kavgada olan bütün çobanlar öder" denirdi.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

Kişinin Kalabalıkta Sıkışarak Ölmesi