|
musannef Abdurrezzak |
HAC / Menasik |
ANA SAYFA
Kur’an Hadis Sözlük Biyografi
Kabe'nin Yapılışı
9089- Said b. Cübeyr der
ki: İbn Abbas'a: ''Arş'ı su üzerinde iken, hanginizin daha güzel işi
işleyeceğini ortaya koymak için, gökleri ve yeri altı günde yaratan odur"[Hud,
7] buyruğu hakkında: "Allah hiçbir şeyi yaratmadan önce su ne üzerinde
idi?" diye sorduğumda: "Rüzgarın üzerinde idi. O, semaya nehirlerin
Buhari gibi buhar olarak çıkardı. Sonra görünür hale geldi ve bulut oldu. Yüce
Allah'ın: "Sonra, duman halinde bulunan göğe yöneldi"[Fussilet, 11]
buyruğu da bunu ifade etmektedir.
ibn Cüreyc der ki:
"Amr (b. DInar) ve Ata (b. Ebi Rebah) şöyle anlattılar:
"Allah bir rüzgar
gönderip suyu kar olarak Kabe'nin yerine getirdi ve kubbe şeklinde yaptı. Bu
Kabe'de işte ondandır. Bu sebeple Kabe köylerin ilkidir. Sonra Allah dağları
yarattı. Yarattığı ilk dağ da Ebu Kubays dağıdır.''
Tahric: Said b. Mansur,
İbn Abbas kanalıyla rivayet etti.
9090- Ata b. Ebi Rabah
der ki: Allah, Hz. Adem'i yeryüzüne indirdiği zaman ayakları yerde başı semada
idi. Adem (aleyhisselam), sema ahalisinin sözlerini ve dualarını işitirdi.
Kendisi de onlarla konuşunca melekler kendisinden korkup bu konuda dualarında
ve namazlarında Allah'a şikayette bulundular. Bunun üzerine Allah onu semadan
yeryüzüne indirdi. Adem (aleyhisselam) daha önce işittiği şeylerin yok olduğunu
görünce korktu ve bu durumu duasında ve namazında Allah'a şikayette bulundu.
Allah onu Mekke'ye yöneltti. Adem'in bastığı yer bir köy yeri kadar, adımları
da geniş bir çöl kadardı. Bu şekilde Mekke'ye geldi. Sonra Allah işte bu
Kabe'nin yerine Cennetten bir yakut indirdi. Allah, tUfanı indirip yakutu
kaldırana dek Adem sürekli olarak bu yakutun etrafında tavaf etti. Sonra Allah,
ibrahim'i (aleyhisselam) gönderdi ve Kabe'yi inşa etti. Allah'ın: "Hani
İbrahim'e: Bana hiç bir şeyi ortak koşma, tava! edenler, kıyama duranlar, rüku
edenler ve secdeye varanlar için evimi temiz tut, diye Kabe'nin yerini
hazırlamıştık"[Hac, 26] buyruğu da bunu ifade etmektedir.
Tahric: İbn Kesıf, Tefsır'de
(1/179) rivayet etti.
9091- Amr b. Dinar:
"Tufan da Kabe ref edilmiştir" dedi.
9092- Ata der ki: Adem
(aIByhissBlam): "Ey Rabbim! Ne oldu ki, artık meleklerin sesini
işitmiyorum?" diye sorunca, Allah: "Bu, senin günahından dolayıdır. Sen
yeryüzüne in ve benim için bir ev inşa et. Meleklerin Arş-ı A'la'nın etrafında
tavaf ettiklerini gördüğün gibi sen de o evin etrafında tavaf et" buyurdu.
Söylenene göre Hz. Adem
Kabe'yi beş dağdan inşa etmiştir. Bunlar, Hira, Lübnan, Cudi, Tur-i Zita ve
Tur-i Sina dağıdır. Temeli ise Hira dağındandır. Adem'in (aIByhissBlam) yaptığı
ev işte budur. Sonra onu ibrahim (aIByhissBlam) inşa etti. Abdurrezzak bunu İbn
Cüreyc kanalıyla ibnu'lMüseyyeb'den ve başkalarından da rivayet etmiştir.
Tahric: Muhibbu'd-Din
el-Taberi (s. 303): "Ebu Salih, İbn Abbas kanalıyla rivayet etti"
dedi.
9093- Eyyub der ki:
"Kabe beş dağdan inşa edilmiştir. Bunlar, Lübnan, Tur-i Zita (Kudüs'teki
Zeytin dağı), Cudi, Tur-i Sina ve Hira dağıdır. Kabe'nin temel taşları ise Hira
dağındandır."
9094- İbn Cüreyc der ki:
Bazı kişiler şöyle dedi: "Yüce Allah başı olan bir bulut gönderdi ve:
"Ey ibrahim! Rabbin sana bu bulutun ölçüsü kadar bir ölçü almanı
emrediyor" dedi. ibrahim (aleyhisselam) buluta bakıp ölçüsünü aldı.
Bulutun başı: "Denileni yaptın mı?" diye sorunca, Hz. ibrahim (as):
"Evet" karşılığını verdi ve bulut tekrar yükseldi. Bunun üzerine
ibrahim (alayhissalam) yeri kazdı ve daha önceden var olan bir temelortaya
çıktı.
Tahric: Hakim, Hz. Ali
kanalıyla (bak: Feth 6/256) ve Kenz'de (7/1305) geçtiği üzere el-Ezrili rivayet
ettiler.
9095- Mücahid der ki:
Hz. ibrahim, Şam'dan, mülk, sekine ve bir göçeğen kuşu eşliğinde (Mekke'ye)
geldi. Sekine: "Ey ibrahim! Ev için temel aç" dedi. Bu sebeple kaba
bir bedevi veya krallardan herhangi bir kral da olsa Kabe'yi tavaf eden
herkesin vakarlı ve sakin olduğunu görürsün.
Tahric: el-Ezrili
rivayet etti.
9096- Katade der ki:
Allah, Kabe'yi, Hz. Adem ile birlikte yarattı. Sonra Allah, Adem'i (alayhissalam)
yeryüzüne indirdi. Allah, Adem'i, Hind topraklarına indirmişti. Hz. Adem'in
başı semada ayakları yeryüzünde idi. Melekler kendisinden sakınırdI. Sonra Hz.
Adem'in boyu kısaltılıp altmış arşına kadar indirildi. Adem (aleyhisselam)
meleklerin seslerini ve tesbihlerini işitmez olmuş ve üzülmüştü. Bu sebeple
Allah'a şikayette bulununca, Allah: "Ey Adem! Senin için yeryüzüne bir ev
indirdim. Arş'ımın etrafında tavaf edildiği gibi sen de bu evin etrafında tavaf
et ve Arş'ımın yanında namaz kılındığı gibi sen de namaz kıl" buyurdu.
Bunun üzerine Adem (a.s.) Kabe'ye doğru yola çıktı. Adımları uzatıldı ve her
adımı büyük bir çölü geçecek kadar oldu. Hz. Adem bu adımlarla Kabe'ye geldi ve
tavaf etti. Ondan sonra da peygamberler tavaf etti. Ma'mer der ki:
"Eban'ın bana bildirdiğine göre Kabe bir yakut veya bir inci olarak
indirilmiştir. Yine bana ulaştığına göre Nuh'un (aleyhisselam) gemisi Kabe'nin
etrafında yedi şavt tavaf etmiştir. Allah, Hz. Nuh'un kavmini gark ettiği zaman
Kabe'yi ref etmiş ve sadece temeli kalmıştır. Sonra bu temelin yerini ibrahim'e
(aleyhisselam) göstermiş ve Hz. ibrahim onu inşa etmiştir. Allah'ın:
"Hani İbrahim'e:
Bana hiç bir şeyi ortak koşma, tava! edenler, kıyama duranlar, rüku edenler ve
secdeye varanlar için evimi temiz tut, diye Kabe'nin yerini
hazırlamıştık''[Hac, 26] buyruğu da bunu ifade etmektedir."
2
Tahric: Fethu'l-Bari'de
(6/258) geçtiği üzere İbn Ebi Hatim, Ma'mer kanalıyla Katade'den; Taberi (4/6),
Said kanalıyla Katade'den ve el-Kura'da (s. 299) geçtiği üzere Muhibbu'dam
et-Taberi, İbn Ömer kanalıyla rivayet ettiler.
el-Kura' da (s. 294) geçtiği üzere İbnu'l-Cevzi, İbn Abbas kanalıyla
başka bir lafızla rivayet etti.
9097- Mücahid der ki:
"Allah daha yeryüzünden hiçbir şey yaratmadan iki bin yıl önce Kabe'nin yerini
yaratmıştır. Temelleri de yedi kat yerin dibine uzanır.''
Tahric: el- Kura'da
(s.303) geçtiği üzere Muhibbu'd-din et-Taberi; Fethu'l-Bari'de (6/256) geçtiği
üzere İbn Ebi Hatim; Taberani (3/289), Abdullah b. Amr kanalıyla bir kısmını ve
İbn Kesır (1/179) rivayet ettiler.
9098- İbn Uyeyne der ki:
Ka'b'ın bana bildirdiğine göre, Allah yeri yaratmadan kırk yıl önce Kabe su
üzerinde bir köpüktü. Yeryüzü de o köpükten döşenmiştir. İbn Ebi Talib ise
şöyle anlattı: "ibrahim (aleyhisselam), Ermenistan'dan Sekine ile birlikte
geldi. Allah onu örümceğin evini düzelttiği gibi Kabe'yi düzeltmesi için
gönderdi. Hz. ibrahim onu ancak, otuz adamın kaldırabileceği -veya
kaldıramayacağı dedi- taşlarla inşa etti. Bunun üzerine ona: "Ey Ebu
Muhammed! Allah: "Hani İbrahim, İsmail ile birlikte evin (Kabe'nin)
temellerini yükseltiyor"[Bakara, 127] buyuruyor" dediğimde: "Bu,
sonradan olan bir şeydir" karşılığını verdi.
9099- İbn Ebi Talib der
ki: Allah, Rükn'ü Ebu Kubeys'e emanet etmişti. ibrahim (aleyhisselam) gelince
Ebu Kubeys: "Ey ibrahim! Rükn bendedir, onu al" diye seslendi. Bunun
üzerine ibrahim (aleyhisselam) onu kazıp çıkardı ve yerine koydu. Kabe'nin
yapımını bitirince: "Ey Rabbim! Bize ibadet yerlerini, (hac) ilkelerini
göster ve öğret" dedi. Bunun üzerine Allah, Hz. ibrahim'e Cibril'i
gönderdi ve ibrahim (aleyhisselam), Cibrıl ile hac etti. Arafat'a geldiği
zaman: "..... (Burayı tanıdım)" dedi. Çünkü daha önce İbrahim
(aleyhisselam) oraya gelmişti. Bu sebeple de oraya Arafe denildi.
Kurban günü şeytan kendisine
göründü ve (Allah): "Onu taşla!" buyurdu.
Bunun üzerine onu yedi
taşla taşladı. ikinci ve üçüncü günde aynı şekilde onu taşladı. Mel'an şeytan
iki dağın arasını kapamıştı. Bu sebeple şeytan taşlanmaktadır. Allah, Hz.
ibrahim'e, Sebir'e çık!" buyurdu. O da en yüksek yere çıktı ve avazı
çıktığı kadar: "Ey Allah'ın kulları! Allah'a icabet edin, ey Allah'ın
kulları! Allah'a itaat edin" diye çağırdı. Davetini yedi deniz arasında
kalbinde zerre kadar iman olan her kişi işitti. Allah'ın, ibrahim'e ibadet yerlerini,
(hac) ilkelerini göstermesi ve öğretmesinde: "Lebbeyk Allahumme lebbeyk,
Lebbeyk Allahumme lebbeyk (= Buyurun Allahım emrindeyim, buyurun Allahım
emrindeyim" ifadesini de öğretmişti. Sürekli olarak yeryüzünde yedi ve
daha fazla müslüman bulunmaktadır. Eğer öyle olmasaydı yeryüzü ve üzerindekiler
helak olurdu.
Mücahid der ki: Hz.
ibrahim makamına çıktı ve: "Ey Allah'ın kulları!
Allah'a icabet edin, ey
Allah'ın kulları! Allah'a itaat edin" dedi. Bugün hac eden kişiler de
ibrahim'in davetine icabet etmiş demektir. Allah'ın, ibrahim'e (aleyhisselam)
ibadet yerlerini, (hac) ilkelerini göstermesi ve öğretmesinde: "Lebbeyk
Allahumme lebbeyk, Lebbeyk Allahumme lebbeyk (= Buyurun Allahım emrindeyim,
buyurun Allahım emrindeyim" ifadesini de öğretmişti. Sonra Hz. ibrahim
Kabe'yi inşa etti.
Tahric: Taberi (17/97),
Haccac kanalıyla İbn Cüreyc'den "kısa bir metinle" rivayet etti.
9100- Mücahid der ki:
Hz. ibrahim'e insanlar içinde haccı ilan etmesi emredilince Makam'a çıkıp:
"Ey Allah'ın kulları! Allah'a icabet edin" diye seslendi. Bunun
üzerine insanlar: "Buyurun Rabbimiz emrindeyiz" dediler. Hacca giden
her kişi (böylece aslında) ibrahim'in (aleyhisselam) davetine icabet
edenlerdendir.
9101- Mücahid der ki:
Allah, ibrahim'e (aleyhisselam): "İnsanlar içinde haccı ilan et''[Hac, 27]
buyurduğu zaman bu makam Hz. ibrahim için yükselmişti. Hatta hac zamanında
yeryüzünde en yüksek dağ idi. ibrahim (aleyhisselam): "Ey Allah'ın
kulları! Allah'a icabet edin, ey Allah'ın kulları! Allah'a itaat edin" diye
öyle bir seslendi ki sesini yedi deniz arasındaki herkese işittirdi. Bunun
üzerine insanlar: "Buyurun Rabbimiz davetine icabet ettik. Buyurun
Rabbimiz sana itaat ettik" dediler. Kıyamet kopana kadar hacca giden her
kişi Hz. ibrahim'in bu davetine icabet edenlerdendir.
9102- Mücahid babasından
naklen bildiriyor: Kabe, o kadar engindi ki, ibrahim ve ismail (aleyhimesselam)
onu inşa edene kadar koyunlar duvarını aşıp içeri girerdi. Onu insanlar hac
için Kabe'ye gelmeye başlamadan onbeş yıl önce inşa ettiler.
9103- Mücahid der ki:
Kabe o kadar alçak idi ki, koyunlar duvarını aşıp içeri girerdi. Allah Resölü
(Sallallahu aleyhi ve Sellem), peygamber olarak gönderilmeden on beş yıl önce
Kureyşliler Kabe'yi inşa etti. ROml, Mendel denilen yere ticarete giderdi.
Şuaybe'de iken gemisi parçalanmış ve Kureyşlilere: "Gelin, yapıcı ustası
ve marangozu bana ait, taşıması ise size ait olmak üzere size kereste temin
edeyim ve ibrahim'in evini inşa edin. Siz de benim ticaret mallarımı
kervanınızla taşıyın" dedi. Kureyşlilerin senede iki kervanı yola çıkardı.
Kervan kışın Şam'a, yazın da Habeşistan'a giderdi. Kureyşliler de:
"Tamam" deyip
teklifi kabul ettiler.
Kabe'de içinde zinet
eşyalarının ve hediyelerin bulunduğu bir kuyu bulunmaktaydı. Kureyşliler o
kuyuyu ve içindekileri korumak için bir adam seçerdi. Seçilen bir kişi içinden
hainlik etmeyi geçirdi. Gölgeler kesilip meclisler dağıldığı zamanda giysisini
açtı ve kuyuya inip bir şeyler aldı. Sonra ikinci ve üçüncü defa indi. Allah
kuyunun duvarını bu kişinin üzerine yıktı. Adamın başı aşağı ayakları
yukarıdaydı. insanlar gelip kendisini çıkarınca aldığı şeyleri tekrar yerine
koydu.
Allah büyük bir yılan
gönderdi ve yılanı kuyunun yanına yerleştirdi. Yılan kapının yanında bir ses
işittiği zaman başını çıkarıyordu. Bu sebeple insanlardan hiç kimse kuyuya
yaklaşamıyordu. Halk ihtiyaçlarını kuyudan alacakları zaman: "Kabe'deki bu
hayvanla nasıl baş edeceğiz?" dediler. Bunun üzerine Velid b. el-Muğire:
"Toplanın ve Rabbinize dua edin. Yapmak istediğiniz şey Allah'ı razı
edecek bir şey ise ona karşı Allah yeter. Aksi takdirde ona güç
yetiremezsiniz" dedi. Bunun üzerine toplandılar ve Allah'a dua ettiler.
Allah bir kuş gönderdi ve kuş kapıya gitti. Yılan onu hissedip başını çıkarınca
kuş onu bir direk gibi kaptı ve götürdü. Yılan bir merdiven üzerinde bile
taşınamayacak kadar büyüktü. Onun gibisi Mekke'de bir daha görülmedi.
Sonra Kureyşliler
Kabe'yi inşa etti. Rükn'ün konulacağı yere gelindiği zaman kabileler
birbirlerine düştüler. Bir kabile: "Onu biz koyacağız" derken diğer
bir kabile: "Onu biz yerleştireceğiz" diyordu. Bunun üzerine:
"Bu kapıdan geçen ilk kişi bu konuda bize hakemlik etsin" dediler.
Kapıdan Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem) girince: "Ey Muhammed!
Aramızda hüküm kıl" dediler. Hz. Peygamber: "Yere bir giysi açın ve
üzerine Rükn'ü koyun. Sonra her kabileden bir kişi (giysinin bir köşesinden
tutarak onu) kaldırsın" buyurdu. Onlar da öyle yaptılar. Hz. Peygamber
elini Rükn'ün altına koyarak onu kaldırdı ve onlarla birlikte şu anda bulunduğu
yere yerleştirdi.
9104- Zühri der ki:
Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) buluğ çağına geldiği zaman bir kadın
Kabe'yi taşladı ve attığı taştan bir kıvılcım çıkarak Kabe'nin örtüsünü yaktı.
Kureyşliler Kabe'yi yıkmak için iştişare ettiled ve yıkmaya kalktılar. Bunun
üzerine Velid b. el-Muğıre: "Onu niçin yıkacaksiniz? Siz onu tamir etmek
mi, yoksa bozmak mı istiyorsunuz?" dedi. Kureyşliler: "Onu tamir
etmek istiyoruz" deyince: "Allah ıslah edeni helak etmez"
karşılığını verdi. Kureyşliler: "Peki, kim üstüne çıkıp onu yıkacak?"
diye sorunca, Velid b. el-Muğire: "Ben çıkıp yıkacağım" cevabını
verdi ve bir kazma alarak Kabe'nin damına çıktı. Sonra: "Allahım! Ancak,
bunu tamir etmek istiyoruz" diyerek yıkmaya başladı. Kureyşliler onun
yıkıma başladığını ve korktukları şeyin olmadığını görünce kendisiyle yıkmaya
başladılar.
Sonra inşa edip Rükn'ün
yerine ulaştıkları zaman Kureyşliler: "Hangi kabile Rükn'ü yerine
koyacaktır?" diyerek birbirlerine düştüler. Sonunda:
"Gelin, bu taraftan
gelecek ilk kişiyi aramızda hakem kılalım" dediler ve bunun üzerinde
anlaştılar. Dedikleri taraftan Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) çıkıp
gelmişti. Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) daha çocuk idi. Üzerinde
kaplan derisinden bir kemer vardı. Onu aralarında hakem kıldılar. Allah
Resulü'nün (Sallallahu aleyhi ve Sellem) emri üzerine Rükn bir giysi üzerine
konuldu. Sonra her kabile reisi'nin gelmesini ve giysinin bir tarafından
tutmasını emretti. Sonra Rükn'ü giysinin içinde kaldırdılar ve Allah Resulü
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) Rükn'ü alarak yerine yerleştirdi.
Tahric: Yakub b. Süfyan
(2/300), ilEsbağ b. el-Ferec-Zühri" kanalıyla başka bir lafızla ve
elEzrakı (1/99, 100), Abdullah b. Muaz es-San'ani kanalıyla rivayet ettiler.
Mağazı bölümünde bu isnadla tekrar gelecektir.
9105- Mücahid der ki:
Cahiliye zamanında Kabe yıkılıp inşa edildiği ve Rükn'ü koyacakları yere
vardıkları zaman boynu deve boynu gibi olan bir yılan çıktı. insanlar korktu ve
hiç kimse ona yaklaşamadı. Sonra bir kuş geldi ki, (büyüklüğünden) Mekke'nin
yarısını gölgelendirdi. Yılanı pençeleriyle alıp dolanarak yükseldi ve götürüp
denize attı. Bir bayram günü insanlar çıkıp gitmişken bir kişi Kabe'nin
duvarından bir taş söktü ve Kabe'nin zinet eşyalarından çalıp gitti. Sonra bir
daha çalmak için gelince iki taş başına yapıştı. insanlar yanına geldiğinde
başı o iki taş arasında sıkışmıştı.
9106- Ebu't-Tufeyl der
ki: Kabe, Cahiliye döneminde harçsız bir şekilde taşların üst üste konulmasıyla
yapılmıştı. Yüksekliği bir oğlağın üzerinden geçebileceği yükseklikte idi ve
tavanı yoktu. Örtüsü üzerine konulup sarkıtılıyor ve Hacer-i Esved de açık
olarak surun üzerinde duruyordu. Bu halkaya benzer iki Rükn'ü daha
bulunmaktaydı. Rum tarafından bir gemi gelmiş ve Cidde'ye yakın bir yerde
parçalanmıştı. Kureyşliler geminin kerestesini almak için gittiler ve yanında
Romalı bir kişi buldular. Kureyşliler keresteleri aldılar. Adam gemiyi
kendilerine vermişti. Gemi Habeşistan'a gitmek üzere yola çıkmıştı. Gemideki
Romalı marangoz idi. Kureyşliler keresteyi de Romalıyı da alıp döndüler.
Kureyşliler: "Bu
keresteyle Rabbimizin evini inşa ederiz" dediler. Ancak, Kabe'yi
yıkacakları zaman Kabe'nin duvarında onlara sırtı siyah, karnı beyaz kalas gibi
bir yılan göründü. Kabe'nin taşlarından birini almak için kim yaklaşsa yılan
ağzını açarak ona doğru ilerliyordu. Bunun üzerine Kureyşliler Harem'de
toplandılar ve yüksek bir sesle: "Ey Rabbimiz! Korkmuyoruz. Senin evini
yükseltmek ve süslemek istedik. Eğer buna razı isen (bizi bundan kurtar), değil
isen dilediğini yap" dediler.
Bunun üzerine gökten bir
böğürme sesi işittiler. Kartaldan büyük, sırtı siyah, karnı ve ayakları beyaz
olan bir kuş gelip pençelerini yılanın kafasına batırdı ve onu sürümeye başladı.
Kuyruğu şundan ve şu ndan daha büyük idi. Sonra onu Ecyad'a doğru götürdü.
Kureyşliler Kabe'yi yıkıp vadi taşlarını omuzlarında taşıyarak tekrar yaptılar
ve onu yirmi arşın yükselttiler. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem),
Ecyad'dan taş taşırken üzerinde benekli bir giysi vardı. Giysi kendisine dar
idi. Taş taşırken giysinin bir kısmını omuzuna atıyor, bu sırada giysinin
küçüklüğünden dolayı ed eb yeri görülüyordu. Hal böyle iken kendisine: "Ey
Muhammed, edeb yerini ört!" diye nida edildi. Bundan sonra da Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) hiç çıplak olarak görülmedi.
Kabe'nin yapılışı ile
kendisine peygamberliğin verilmesi arasında beş yıl vardı. Mekke'den hicret
etmesi ve Kabe'nin inşası arasında ise on beş yıl vardır. Sonra Kabe, ibnu'z-Zübeyr
zamanında yandı ve ibnu'z-Zübeyr şöyle dedi: "Hz. Aişe'nin bana
bildirdiğine göre Hz. Peygamber: "Eğer kavmin küfürden yeni çıkmış
olmasaydı onu yıkardım (ve yeniden yapardım). Onlar zamanında maddi
sıkıntılarından ve kereste bulamadıklarından dolayı Kabe'den dışarı yedi arşın
olarak Hicr denilen yeri bıraktılar" buyurdu.
ibn Huseym: "ibn
Ebi Muleyke'nin bana bildirdiğine göre Hz. Aişe bunu Resulullah'tan (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) işitmiştir" dedi. Yine İbn Huseym, Hz. Peygamber'in:
"Kabe'ye doğuda ve batıda olmak üzere iki kapı yapsanız. Şundan girilir ve
şu ndan çıkılır!] buyurmuştur. ibnu'z-Zübeyr de öyle yaptı. Kureyşliler Kabe'ye
çıkmak için merdiven de yaptılar. ibnu'z-Zübeyr kapıyı yere bitişik yaptı.
ibn Huseym der ki:
"ibn Sabıt'ın bana Zeyd'den bildirdiğine göre ibnu'zZübeyr, Kabe'yi inşa
ettiği zaman temelleri açtı ve taşların halkalar şeklinde birbirlerine
kenetlenmiş olduğunu gördü. Taşlardan birini şiddetle salladığı zaman temelin
öbür tarafındaki taşta sallanıyordu." İbn Sabıt, Zeyd'in: "Yatsıdan
sonra ay ışığı olan bir gecede bu taşların, hamile develer gibi birbirine
kenetlenmiş olduğunu gördüm" dediğini nakletti.
Tahric: Buhari (3/286),
Hz. Aişe kanalıyla başka bir metinle rivayet etti. Buhari, ilim'de başka bir
metinle ve Müslim 1333 (401,402) rivayet ettiler.
9107- Eyyub ile Kesir b.
Kesir b. el-Muttalib b. Ebi Vedaa -hadisi biri diğerinden daha uzun bir şekilde
nakletmiştir- şöyle dediler: Said b. Cübeyr: "Ey gençler! Bana
istediğinizi sorunuz, çünkü aranızdan ayrılmam yakındır" deyince, insanlar
ona birçok şey sordular. Bir adam: "Allah seni ıslah etsin. Sence Makam
bizim dediğimiz gibi mi(ydi)?" diye sorunca, İbn Cübeyr: "Sen Makam
hakkında ne diyorsun ki?" karşılığını verdi. Adam: "ibrahim
(aleyhisselam) Mekke'ye gelince, ismail'in (aleyhisselam) annesi ona
konaklamasını teklif etti. Hz. ibrahim kabul etmeyince, ismail'in
(aleyhisselam) annesi kendisine bu taşı getirdi" derdik" karşılığını
verdi.
ibn Cübeyr dedi ki:
Mesele dediğin gibi değildir. İbn Abbas der ki:
"Kadınlar arasında
kemer kullanan ilk kişi, Hz. ismail'in annesidir. Sare'ye karşı hamileliğini
belli etmemek için bir kemer takmıştır. Sonra ibrahim (aleyhisselam) onu ve
oğlu ismail'i emzikli iken getirip Mescid'in üst tarafındaki Zemzem kuyusunun
üstündeki büyük bir ağacın yanına yerleştirdi. O gün Mekke'de kimse yaşamıyordu
ve orada su da bulunmuyordu. ibrahim (aleyhisselam) her ikisini oraya koydu ve
içinde hurma olan bir torbayı ve su bulunan bir kabı yanlarına bıraktı. Sonra
Hz. ibrahim oradan ayrıldı. ismail'in (aleyhisselam) annesi onun peşine düştü
ve: "Ey ibrahim! Hiçbir insanın ve eşyanın bulunmadığı bu vadide bizi
bırakıp nereye gidiyorsun?" dedi. Bu sözünü defalarca tekrar etmesine
rağmen ibrahim (aleyhisselam) ona hiç bakmıyordu.
Bunun üzerine ona:
"Bunu sana Allah mı emretti?" deyince ibrahim (alayhissalam):
"Evet"
cevabını verdi. Eşi: "Öyleyse o bizi helak etmez" deyip geri döndü.
ibrahim (alayhisselam)
onların göremeyecekleri Seniyye denilen yere varınca yüzünü Kabe'ye doğru
çevirerek elini kaldırıp şu duayı okudu: "Rabbimiz! Ben çocuklarımdan
kimini, namaz kılabilmeleri için Senin kutsal evinin yanında, ziraata
elverişsiz bir vadiye yerleştirdim. Rabbimiz! İnsanların gönüllerini onlara
meylettir, şükretmeleri için onları ürünlerle rızıklandır.''[İbrahim, 37]
Hz. ismail'in annesi
çocuğunu emziriyor ve kırbadaki sudan da içiyordu.
Kırbadaki su bitip
kendisi ve çocuk susayınca, susuzluktan tepinmekte olan çocuğa bakıp, bir şey yapmadan
başucunda durmayı istemediğinden gidip en yakınında olan Safa tepesine çıktı.
Sonra vadiye dönüp kimseyi görebilir miyim diye baktı, ama kimseyi göremedi.
Safa'dan inip vadiye ulaştığında eteklerini kaldırdı. Sonra bitkin insanların
koşması gibi koştu ve vadiyi geçerek Merve'ye gelip orada durdu. Sonra kimseyi
görebilir miyim diye baktı, ama kimseyi göremedi. Safa ile Merve arasında
böylece yedi defa gidip geldi.
ibn Abbas der ki: Allah
Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bu sebeple insanlar Safa ile Merve
arasında sa'y ederler" buyurmuştur. Hz. ismail'in annesi Merve'ye çıkınca
bir ses duydu ve kendini kastederek: "Sessiz ol" dedi. Sonra
dinleyince aynı sesi bir daha duydu ve: "Eğer yardım edebileceksen sesini
duyurdun" dedi ve baktığında Zemzem'in bulunduğu yerde bir meleğin
olduğunu gördü. Melek topuğuyla -veya kanadıyla- toprağı eşeleyip suyu çıkardı.
Bunun üzerine ismail'in (aleyhisselam) annesi eliyle havuz yapıp suyun
dağılmasını engellemeye çalışarak kırbasını su dolduruyor, o, avuçladığı kadar
da yerden fışkırıyordu.
ibn Abbas der ki: Allah
Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Allah ismail'in annesine merhamet
etsin. Eğer zemzemi kendi haline (akmaya) bıraksaydı" -veya:
"avuçlamasaydı" dedi- "Zemzem şimdi ırmak haline gelirdi"
buyurmuştur. Sonra Zemzem' den içti ve çocuğunu emzirdi. Melek ona: "Yok
oluruz diye korkma! Şurada Allah'ın bir evi (Kabe) vardır. işte bu çocukla
babası onu bina edecekler. Allah, o işin ehlini asla zayi etmiyecektir"
dedi. O zamanlar Kabe, yerden küçük bir tepe gibi yüksekte idi. Sağından
solundan seller gelip akardı. Onlar böyle yaşıyorken nihayet Cürhümlülerden bir
grup ya da bir aile Kida yolundan Mekke'ye geldiler. Mekke'nin aşağı kısmında
konakladılar.
Havada bir kuşun bir yer
üzerinde uçtuğunu görünce, "Mutlaka buralarda su vardır, oysa daha önce
burada su yoktu" dediler ve oraya doğru bir ya da iki kişi gönderdiler.
Onlar gidip su olduğunu görünce geri dönüp onlara bildirdiler. Hep birden suyun
yanına geldiklerinde Hz. ismail'in annesiyle karşılaştılar ve: "Senin
yanında konaklamamıza izin verir misin?"diye bir teklifte bulundular. O:
"Evet, konaklayabilirsiniz; ama suda mülkiyet hakkınız yoktur"
karşılığını verince onlar: "Tamam" dediler.
ibn Abbas der ki:
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "ismail'in annesi buna
sevinmişti, çünkü o insanlarla ünsiyet kurmayı severdi" buyurdu. Nihayet
orada konaklayıp ailelerine haber saldılar; onlar da gelip orada konakladılar
ve orasını kendilerine vatan edindiler. Hz. ismail büyüyüp, Cürhümlülerden Arapça'yı
öğrenince, ondan hoşlandılar ve kendilerinden olan bir kızla onu evlendirdiler.
Daha sonra ismail'in annesi öldü. Nihayet Hz. ibrahim geride bıraktıklarını
görmeye geldi. ismail'i bulamayınca hanımına nerede olduğunu sordu. Hanımı:
"Rızkımızı temin etmek için gitti" cevabını verince, ona burada nasıl
yaşadıklarını ve neler yaptıklarını sordu. Kadın:
"Durumumuz kötü,
şiddetli darlık ve sıkıntı içinde yaşıyoruz" diyerek şikayette bulununca,
ibrahim (alayhissalam): "Kocan geldiği zaman benden ona selam ilet ve
kapısının eşiğini değiştirmesini de söyle!" deyip oradan ayrıldı.
ismail (alayhissalam)
dönünce, bir şeyler hissetti ve: "Buraya kimse geldi mi?" diye sordu.
Hanımı: "Evet, yaşlı bir adam geldi, seni sordu ve nasıl yaşadığımızı ve
nasıl geçindiğimizi sordu. Ona sıkıntıda olduğumuzu söyledim" cevabını
verince, Hz. ismail: "O, benim babamdır. Peki sana bir tavsiyede bulundu
mu?" diye sordu. Hanımı: "Evet, sana selam söylememi ve kapının
eşiğini değiştirmeni söyledi" cevabını verince, ismail (alayhissalam):
"O, benim babamdır. Bana seni boşamamı emretmiştir. Haydi, ailene
dön" dedi ve onu boşayıp aynı kabileden başka bir kadınla evlendi.
ibrahim (alayhissalam)
onlara uzun bir süre sonra tekrar geldi; fakat yine ismail'i bulamadı ve
hanımına nerede olduğunu sordu. Hanımı: "Rızkımızı temin etmek için
gitti" cevabını verince, Hz. ibrahim: "Geçiminiz nasıl gidiyor?"
diye sordu. Hanımı: "Allah'a şükür iyi gidiyor. Hiçbir sıkıntımız yoktur,
gayet rahatız" cevabını verince ibrahim (alayhissalam): "Yemeğiniz
nedir?" diye sordu. Kadın: "Et" cevabını verince, ibrahim:
"içeceğiniz nedir?" diye sordu. Kadın: "Su" cevabını
verince, ibrahim (aleyhisselam): "Allahım! Onların etlerine ve sularına
bereket ver!" diye dua etti.
Allah Resölü (Sallallahu
aleyhi ve Sellem): "O zamanlarda hububat yoktu. Eğer hububat olsaydı
ibrahim onun da artması için dua ederdi" buyurmuştur. Hz. ibrahim'in duası
bereketiyle et ile su, Mekke'den başka bir yerde oradaki kadar hiç kimsenin
sıhhatine o denli yaramazdı. Hz. ibrahim, ismail'in hanımına: "Kocan
geldiği zaman, benden ona selam ilet ve kapısının eşiğini sağlam tutmasını
söylediğimi bildir" dedi.
ismail (aleyhisselam)
gelince: "Yanınıza gelen oldu mu?" diye sordu. Hanımı:
"Evet, güzel yüzlü
yaşlı bir adam geldi" diyerek onu övdü ve şöyle devam etti: "O, seni
sordu. Ben de senin nerede olduğunu bildirdim. Yaşantımızın nasıl olduğunu
sordu, ben de gayet iyi yaşadığımızı söyledim" karşılığını verince, ismail
(aleyhisselam): "Peki sana herhangi bir tavsiyede bulundu mu?" diye
sordu. Hanımı: "Evet, sana selam söylememi, bir de evinin eşiğini sağlam
tutmanı tavsiye etti" cevabını verince, Hz. ismail: "O, benim
babamdır. Eşik te sensin ve seni değiştirmememi emretti" dedi.
Hz. ibrahim onlardan bir
müddet daha ayrı yaşadıktan sonra tekrar döndü ve ismail'in (aleyhisselam)
Zemzem'e yakın bir yerde büyük ağacın altında kendisine ait bir oku
sivriltmekte olduğunu gördü. ismail (aleyhisselam) babasını görünce kalkıp
çocuğun babaya ve babanın da çocuğa davrandığı gibi sarılıp musafaha ettiler.
Sonra ibrahim (aleyhisselam): "Ey ismail! Allah bana burada bir ev yapmamı
emretti" deyip etrafında sel sularının aktığı, ancak suyun üzerine
çıkmadığı yüksekçe bir yeri gösterdi ve kalkıp temelleri kazmaya başladı. işte
böylece Hz. ibrahim, Kabe'nin temellerini yükseltti. ibrahim taş taşıyor,
ismail de binayı yapıyordu. Bina yükselince bu taşı (Hacerü'I-Esved'i) getirip
bulunduğu yere yerleştirdi. Sonra üzerine çıkıp binayı tamamlamaya başladı. O
binayı inşa ediyor, ismail ise taş taşıyor ve her ikisi de: "Rabbimiz!
Yaptığımızı kabul buyur. Şüphesiz ki, sen hem işitir, hem bilirsin ''[Bakara-
127] diyordu.
Ma'mer der ki: Bir
adamın: "ibrahim (aleyhisselam), onların yanına geldiğinde Burak'la
geliyordu" dediğini duydum. Başka bir kişinin de: "ibrahim
(aleyhisselam) ve ismail buluştukları zaman o kadar ağladılar ki, kuşlar da
onların ağlamasına katıldılar" dediğini duydum.
Ömer b. el-Hattab,
Kureyşlilere şöyle dedi: "Sizden önce bu Kabe'nin idaresi Tasm kabilesinde
idi. Ahalisi Kabe'ye gerekli değeri vermeyip küçümseyince Allah onları helak
etti. Sonra (ürhüm kabilesi idareyi ele aldı. Onun da ahalisi Kabe'ye gerekli
değeri vermeyip küçümseyince Allah onları da helak etti. Siz ona gerekli değeri
verin ve küçümsemeyin."
Tahric: Fethu'l-Bari'de
(6/251); Farklı kanallarla Buhari
(6/250- 256); Şifau'l-Ğaram'da (1/356) geçtiği üzere el-Ezraki, "Abdullah
b. Muaz es-San'aruKatade" kanalıyla başka bir lafızla rivayet etti.
9108- Şa'bi der ki:
ibrahim ve ismail (alayhimassalam); Kabe'nin temellerini bitirince, ibrahim,
ismail'e: "Bana, insanlara sembol olacak bir taş ver" dedi. Bunun
üzerine Hz. ismail bir taş getirdi, ama ibrahim getirdiği taşı beğenmeyip:
"Bana başka bir taş getir" dedi. ismail başka bir taş getirirken
ibarahim'e, Hacer-i Esved getirildi. ismail (alayhissalam) başka bir taş
getirince de: "Bana, beni senin taşına muhtaç etmeyecek bir taş
verildi" dedi.
Tahric: Fethu'l-Bari'de
(6/256) geçtiği üzere aynısını el-Fakihl, Ebu Cehm kanalıyla ve aynısını İbn Ebi
Hatim, Süddi kanalıyla başka bir lafızla rivayet ettiler.
9109- Ma'mer der ki:
Bana bildirildiğine göre Kabe'nin taşları beyaz bir kuş gibi kırk yıl boyunca
Ebu Kubeys dağında kalmış.
Tahric: Mecma'da (3/243)
geçtiği üzere Taberani, Abdullah b. Amr kanalıyla başka bir lafızla rivayet
etti.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan:
Zemzemden içmenin
Sünneti ve içerken Edilecek Dua