musannef Abdurrezzak |
Namaz |
ANA SAYFA
Kur’an Hadis Sözlük Biyografi
Teşehhüd Oturuşu
Namazda İk'a oturuşu
3024- Ma'mer bildiriyor:
Ata el-Horasani ve Eyyüb'a, başını secdeden kaldırıp ikinci secdeve varmadan
önce ik'a oturuşu oturan kişinin durumunu sorduğumda, Eyyüb: "Hasan(-ı
Basri) ve İbn Sırin ik'a oturuşuyla oturmazlardı" dedi. Ata ise:
"Mekke halkı gelip bize aksini söyleyene kadar biz de bunun böyle olduğunu
duyardık" dedi.
3025- Katade:
"Biriniz namaz kılınca köpeğin oturduğu gibi (ik'a oturuşu)
oturmasın" demiştir.
3026- İbn Lebibe'nin
bildirdiğine göre Ebu Hureyre kendisine şöyle dedi: "Secdede köpek gibi
uzanıp ve iki secde arasında onun gibi oturmaktan sakın. Farz namazında da
bitirinceye kadar dalıp da başka bir şeyle meşgul olma."
3027- Hz. Ali:
"ik'a, şeytanın oturuş şeklidir" demiştir.
Tahric: İbn Ebi Şeybe
(s. 191), Veki' kanalıyla Süfyan'dan ve İbn Mace, İsrail kanalıyla Ebu
İshak'tan rivayet ettiler.
3028- Muğire'nin
bildirdiğine göre ibrahim(-i Nehai). (namazda) ik'a ve teverrük [ayakları yana
alma] oturuşunu kerih görürdü.
Tahric: İbn Ebi Şeybe
(s. 191), Veki' kanalıyla Süfyan' dan rivayet etti.
3029- İbn Tavus
babasından bildiriyor: "Tavus; İbn Ömer, ibnu'z-Zübeyr ve İbn Abbas'ın iki
secde arasında ik'a oturuşu oturduklarını görmüştür.''
Tahric: İbn Ebi Şeybe
(s. 192), "İbn Numeyr-Atiyye" kanalıyla rivayet etti.
3030- İbn Abbas der ki:
"Namaz kılarken, iki secde arasında kabalarının topuklarına değmesi
sünnettendir.''
Tahric: İbn Ebi Şeybe
(s. 191), İbn Uleyye kanalıyla Leys'den başka bir lafızla ve Beyhaki (2/119),
Hüseyn b. Hafs kanalıyla Süfyan'dan rivayet ettiler.
3031- Abdullah b. Ebi
Yezid, Hz. Ömer ve İbn Ömer'in iki secde arasında ik'a oturuşu oturduğunu
gördüğünü bildirir.
3032- İbn Abbas:
"Namazda ik'a, sünnettir" demiştir.
3033- İbn Abbas der ki:
"Topuklarını (iki secde arasında) kabalarına değmesi sünnettendir."
Tavus der ki: "Abdullah'ların ik'a oturuşu oturduklarını gördüm.
Abdullah'lar: Abdullah b. Ömer, Abdullah b. Abbas ve Abdullah b.
ez-Zübeyr'dir.''
Tahric: İbn Ebi Şeybe
(s. 192), "İbn Numeyr-Atiyye" kanalıyla rivayet etti.
3034- Ata (b. Ebi Rebah)
der ki: "ibn Ömer'in birinci ve ikinci rekatların secdesinde iki şey
yaptığını gördüm: Bir defasında, parmaklarını dikerek ik'a oturuşu oturduğunu,
bir defasında da sol ayağın yatırıp üzerine oturduğunu, sağ ayağının
parmaklarını bükerek diktiğini görüm. Onun iki secde arasında ve üçüncü rekatın
secdesinden kalkarken bu şekilde oturup sonra kalktığını gördüm."
3035- Tavus der ki: İbn
Abbas'a, kabaları topukların üzerine koymanın hükmünü sorduğumuzda:
"Sünnet olan budur" cevabını verdi. Biz: "Kişinin böyle
yapmasını kabalık olarak görüyoruz" deyince ise: "Bu Peygamberinin
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) sünnetidir" karşılığını verdi.
Tahric: Müslim (1/202)
ve başka bir lafızla Tirmizi, her ikisi de Abdürrezzak kanalıyla rivayet
ettiler.
3036- Ma'mer bildiriyor:
Zühri'ye, ayağın namazda nasıl büküleceğini sorduğumda: "Sol ayağını büküp
sağ ayağının altına koyar" cevabını verdi.
3037- ibrahım(-i NehaI)
der ki: "Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sol ayağını yatırırdı
ve ayak tabanının siyah olduğu görünürdü."
Tahric: İbn Ebi Şeybe
(s. 191), Veki' kanalıyla Sevri'den başka bir lafızla rivayet etti. Şahidi olan
Ebü Humeyd hadisini Buhari (2/253) rivayet etti.
3038- vail b. Hucr der
ki: "Resulullah'ı (Sallallahu aleyhi ve Sellem) namaz kılarken gözledim,
oturunca sol ayağını yatırdı."
3039- Ata (b. Ebi Rebah)
der ki: "ibn Ömer'in namazın ikinci rekatında sol ayağını yatırıp üzerine
oturduğunu, sağ ayağını da alt tarafı görünecek ve parmaklarının tümü yere
değecek şekilde diktiğini gördüm."
3040- Nafi de ıbn
ümer'den aynı rivayette bulunmuştur.
3041- Nafi bildiriyor:
İbn Ömer namazda bağdaş kurarak oturdu ve: "Bu şekilde oturmak namazın
sünnetinden değildir. Ben ayağımdan rahatsız olduğum için böyle oturdum"
dedi.
3042- İbn Cüreyc bildiriyor:
Bir adam Ata (b. Ebi Rebah)'a: "Kişinin namazda sol ayağının üzerine
oturması müstehap görülür müydü?" diye sorunca, Ata: "Evet"
cevabını verdi.
3043- Abdullah b.
Abdillah b. Ömer bildiriyor: İbn Ömer namaz kılarken bağdaş kurarak oturunca, o
zaman genç biri olan ben aynı şeyi yaptım. Bana: "Neden böyle
yaptın?" diye sorunca, ben: "Sen böyle yapıyorsun" cevabını
verdim. Bunun üzerine İbn Ömer şöyle dedi: "Bu namazın sünnetinden
değildir. Namazda sünnet olan (oturuş) sol ayağını yatırıp sağ ayağını
dikmendir." Abdullah (b. Ömer): "Ayaklarım beni taşımıyor (bu sebeple
böyle oturdum)" diye özrünü beyan etti.
Tahric: Buhari,
el-Ka'nebi kanalıyla Malik'ten rivayet etti. Bak: Fethu'I-Bari (2/206)
3044- Muğıre b. Hakım
bildiriyor: İbn Ömer ikinci rekatta bağdaş kurarak oturunca (Muğıre) kendisine
bunun sebebini sordu. İbn Ömer: "Bu namazın sünnetinden değildir. Ben
rahatsız olduğum için böyle yapıyorum" dedi.
3045- Abdurrahman b.
el-Kasım, babasının şöyle dediğini bildirir: "Namazda sünnet olan oturuş,
sol ayağını yatırıp sağ ayağını dikerek oturmandır. "
3046- Ebu Humeyd
es-Said! bildiriyor: "Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) namazın
ikinci rekatında oturunca sağ ayağını diker, sol ayağını yatırırdi. İşaret parmağıyla
da işarette bulunurdu. Dördüncü rekatta oturunca ise kabasını yere koyup sağ
ayağını dikerdi."
3047- Eyyub bildiriyor:
"ibn Sirin (namazda otururken) sol ayağını yatırır sağ ayağını da dikerdi.
Hasan( -I Basri) ise sağ ayağını sol ayağının üzerine yatırırdı.''
Tahric: İbn Ebi Şeybe
(s. 191), "Yezid b. Harun-Hişam-Hasan" kanalıyla başka bir lafızla
rivayet etti.
3048- Ali b. Abdirrahman
el-Ensari bildiriyor: İbn Ömer'in yanında namaz kıldım ve bu sırada yerdeki
çakıllarla oynuyordum. Namazı bitirince bana şöyle dedi: "Namazdayken
çakıllarla oynamak şeytandandır. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
namazda oturunca sol elini sol baldırına, sağ elini sağ baldırına koyar
parmaklarını kapatır ve işaret parmağıyla işarette bulunurdu."
Tahric: Müslim,
"Yahya b. Yahya-Müslim b. Ebi Meryem" kanalıyla; farklı kanallarla
Beyhaki (2/130) ve Ebu Davud rivayet ettiler.
3049- Halid der ki:
"Bana bildirildiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) namazın
ikinci rekatında oturunca sol ayağını yatırıp üzerine oturur ve ayağını altına
koyardı. Hatta kumların üzerinde böyle yapmaktan ayağının altı
kararmıştı."
3050- Ebu'I-Cevza
bildiriyor: Hz. Aişe der ki: "Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
namazda ayağını yatırır -veya sol ayağını sağ ayağının üzerine yatırırdı-"
Hz. Aişe şeytanın oturuşu olan (kabaları ayak topuklarına koyarak) oturmaktan
sakındırırdı.
Tahric: İbn Ebi Şeybe
(s. 191), Yezid b. Harun kanalıyla Hüseyn el-Muallim'den ve başka bir lafızla
MÜslim rivayet ettiler.
3051- İbn Cüreyc
bildiriyor: Ata (b. Ebi Rebah) sol ayağından rahatsızdı.
Bu sebeple sağ ayağını
uzatır sol ayağını dikerek bükerdi. Kendisine:
"Bağdaş kurarak
oturamaz mısın?" diye sorunca: "Bunu kerih görüyorum" cevabını
verdi. Ben: "Namazda bağdaş kurarak oturmam veya ayağımı öne doğru uzatmam
konusunda ne dersin?" diye sorunca ise: "Böyle yapman durumunda sehiv
secdesi yap" cevabını verdi.
3052- Abdullah (b.
Mes'ud) der ki: "iki kızgın taşın üzerine oturmam, namazda bağdaş kurarak
oturmamdan daha hayırlıdır. ''
Tahric: Fethu'l-Bari'de
(2/206) geçtiği Üzere İbn Ebi Şeybe (s. 389), İbn Fudayl kanalıyla Heysem b.
Şihab' dan ve Taberanı, M. el-Kebir'de başka bir lafızla rivayet ettiler.
3053- İbn Cüreyc
bildiriyor: Ata (b. Ebi Rebah)'a: "Genç olduğun halde Tahiyat'ta bağdaş
kurarak mı oturuyorsun?" deyince: "Evet" karşılığını verdi. Ben:
"Ben, teşehhüdden önce bağdaş kurarak oturmak istiyorum" deyince ise
şöyle karşılık verdi: "Teşehhüdü okumadıkça böyle yapma. Teşehhüdü okuyunca
bağdaş kurarak otur veya kabalarını yere koyup ayaklarını dikerek otur, ya da
dilediğin şekilde otur. Farz namazda teşehhüdden önce böyle yapacak olursan
sehiv secdesi yap. Nafile namazda böyle yaparsan sehiv secdesine gerek
yoktur." Sonra şöyle dedi: "ibn Ömer'in oturuşu olan, sol ayağın
altına diğer ayağını, parmaklarını toprağa koyup da dikerek oturman benim için
daha hoştur." Ben: "Teşehhüdden önce sol elimi şöyle koyayım
mı?" diye sorunca ise: "Hayır. Böyle yapmayı sevmiyorum"
cevabını verdi.
Namazda Ellerine
Dayanarak Oturmak
3054- İbn Ömer der ki:
"Resülullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kişinin namazda ellerini yere
dayayarak oturmasını yasaklamıştır."
Tahric: Ebu Davud,
"Namazda El Üzerine Yaslanmanın Keraheti" başlığı altında Abdürrezzak'tan
rivayet etti.
3055- Nafi bildiriyor:
İbn Ömer ellerini yere dayayarak oturan bir adamı görünce: "Neden namazda
kendilerine buğzedilenlerin oturduğu gibi oturuyorsun?" dedi.
3056- Nafi bildiriyor: İbn
Ömer ellerini yere dayayarak oturan bir adamı görünce: "Kendilerine azab
edilen bir topluluğun oturması gibi oturdun" dedi.
Tahric: Ebu Davud,
"Hişam b. Sa'd-İbn Ömer" kanalıyla başka bir lafızla rivayet etti.
3057- Amr b. eş-Şerid
bildiriyor: Allah'ın Resülü (Sallallahu aleyhi ve Sellem), kişinin namazda
otururken sol elini yere koyması hakkında: "Bu oturuş şekli, kendilerine
buğzedilenlerin oturuşudur" buyurdu.
Tahric: Ebu Davud,
Hakim, Buhari ve Müslim'i kaynak göstermiştir. Diğer taraftan Kenz'de (2196)
geçtiği üzere Ahmed b. HanbeL, Hakim ve İbn Hibban, Şerid b. Suveyd kanalıyla
rivayet ettiler.
Teşehhüde Oturmak
3058- Ebu'I-Aliye
bildiriyor: İbn Abbas namazda (Tahiyyafa) oturunca teşehhüdden önce
"Elhamdulillah" diyen bir adamı görünce: "Teşehhüdle başla"
diyerek onu azarladı.
Tahric: Beyhakı (s.
143), İbn Cü'şum kanalıyla Sevri'den başka bir lafızla ve İbn Ebi Şeybe (s.
198), İbn Fudayl kanalıyla Davud b. Ebi Hind'den rivayet ettiler.
3059- Tavus:
"ikinci rekattan sonra teşehhüdden başka bir şey okunacağını
bilmiyorum" demiştir.
3060- Ata (b. Ebi Rebah)
der ki: "Birinci Tahiyyat, teşehhüd içindir. ikinci Tahiyyat ise dua ve
istemek içindir. ikinci Tahiyyat birinciden daha uzundur."
Teşehhüd
3061- Abdullah (b. Mes'ud)
der ki: Namazda (Tahiyyatta) ne diyeceğimizi bilmezdik ve: "Allah'a selam
olsun, Cibrıl'e selam olsun, Mıkail'e selam olsun" derdik. Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) bize ne diyeceğimizi öğretip şöyle buyurdu:
"Allah'a selam olsun demeyiniz. Allah selamdır ikinci rekatta
oturduğunuzda şöyle deyiniz: Ettehiyyatü lillahi vessalevatü vettayibat.
Esselamü aleyke eyyühen-Nebiyyü ve rahmetüllahi ve berakatüh. Esselamü aleyna
ve ala ibadillahis-salihin. (Dil ile, beden ve mal ile yapılan bütün ibadetler
Allah'a aittir. Ey Peygamber! Allah'ın selamı, rahmet ve bereketleri senin
üzerine olsun. Selam bizim üzerimize ve Allah'ın bütün iyi kullan üzerine
olsun.)" -Ebu Vail, kendi rivayetinde Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) şöyle buyurduğunu söyledi: "Böyle dersen, duan gökteki ve yerdeki
her salih kula isabet eder." Ebu ishak, rivayetinde Resulullah'ın
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurduğunu söyledi: "Böyle dersen, bu
duan her mukarreb melek veya mürsel nebiye ya da salih kula isabet eder.-
Eşhedü en la ilahe illaltah ve eşhedü enne Muhammeden abduhu ve Resulüh (=
Şahitlik ederim ki, Allah'tan başka ilah yoktur. Yine şahitlik ederim ki,
Muhammed, O'nun kulu ve peygamberidir.) "
Tahric: Kutub-i Sitte
müellifleri rivayet ettiler.
3062- ibrahım(-i NehaI)
bildiriyor: Rabı b. Huseym, Alkame'ye gelip, teşehhüde "ve
mağfıretuhu" sözünü de ekleme konusunu sorunca, Alkame: "Biz
bildiğimizi yaparız" karşılığını verdi.
Tahric: İbn Ebi Şeybe
(s. 197), "Ebu Usame-Alkame" kanalıyla aynı mana ile ve Tahavi
(1/157), "Sevri-İbrahim" kanalıyla rivayet ettiler.
3063- İbn Mes'ud
bildiriyor: Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hayrın başı ve sonu olan
unsurlar veya hayrın geneli ve sonları öğretildi. Hz. Peygamber (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) bize öğretene kadar namazda ne diyeceğimizi bilmiyorduk. Bize
şöyle dedi: "Ettehiyyatü lillahi vessalevatu vettayibat. Esselamu aleyke
eyyühen-Nebiyyu ve rahmetullahi ve berakatuh. Esselamu aleyna ve ala
ibadillahis-salihin. Eşhedu en la ilahe illallah ve eşhedu enne Muhammeden
abduhu ve Resuluh. (= Dil ile, beden ve mal ile yapilan bütün ibadetler Allah'a
aittir. Ey Peygamberi Allah'm selamı, rahmet ve bereketleri senin üzerine
olsun. Selam bizim üzerimize ve Allah'ın bütün iyi kullan üzerine olsun. Şahitlik
ederim ki, Allah'tan başka ilah yoktur. Yine şahitlik ederim ki, Muhammed,
O'nun kulu ve peygamberidir) deyiniz."
Tahric: Tahavı (1/155),
"Şu'be-Ebu İshak "kanalıyla rivayet ettiler.
3064- İbn Mes'ud
bildiriyor: Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile namaz kılardık ve
insanlar şöyle derdi: "Allah'a selam olsun, Cibrıl'e selam olsun, Mıkail'e
selam olsun, mukarreb meleklere selam olsun." Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem): "Allah'a selam olsun, demeyiniz. Allah'm kendisi
selamdır" buyurup onlara teşehhüdü öğretti ve şöyle buyurdu:
"Ettehiyyatu lillahi vessalevatu vettayibatu. Esselamu aleyke
eyyuhen-Nebiyyu ve rahmetullahi ve berakatuhu. Esselamu aleyna ve ala
ibdillahis-salihin. Eşhedu en la ilahe İllallah ve eşhedu enne Muhammeden
abduhu ve Resuluh. (= Dil ile, beden ve mal ile yapilan bütün ibadetler Allah'a
aittir. Ey Peygamber! Allah'm selamı, rahmet ve bereketleri senin üzerine
olsun. Selam bizim üzerimize ve Allah'ın bütün iyi kullan üzerine olsun.
Şahitlik ederim ki. Allah'tan başka ilah yoktur. Yine şahitlik ederim ki,
Muhammed. O'nun kulu ve peygamberidir) deyiniz. "
3065- Hittan b. Abdillah
er-Rekkaşı bildiriyor: Ebu Musa arkadaşlarına / öğrencilerine namaz kıldırırken
teşehhüde oturunca
oradakilerden bir adam:
"Namaz, iyilik ve zekatla birlikte zikredildi" dedi. Ebu Musa namazı
bitirince: "Bu sözleri hanginiz söyledi?" diye sordu, ama
oradakilerden kimse cevap vermedi. Bunun üzerine Ebu Musa: "Ey Hittan!
Bunu sen söylemiş olmayasın" deyince, ben: "Vallahi ben söylemedim,
ben bu sözü benim söylediğimi zannederek azarlamandan korktum" karşılığını
verdim. Bunun üzerine oradakilerden bir adam: "Bu sözü ben söyledim. Bu
sözle hayırdan başka bir şey murad etmedim" deyince, Ebu Musa şöyle dedi:
"Nasıl namaz kılacağınızı bilmiyor musunuz? Hz. Peygamber (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) bize hutbe verdi, sünnetlerimizi açıkladı ve namazımızı
öğretip şöyle dedi: "Namaz kılacağınız zaman saflarınızı düzgün tutunuz.
Sonra sizden biri imammız olsun. O tekbir getirince siz de getirin. O ''Gayril
mağdubi aleyhim veleddallin'' deyince, siz: ''Amin'' deyiniz ki, Allah
dualarınıza icabet etsin. imam tekbir getirip rükuya varınca, siz de tekbir
getirip rükuya varmız. imam sizden önce rükuya gidip, sizden önce başmı rükudan
kaldım." Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle devam etti:
"Bu bununla kapanır (sizin rüku tekbirini imamın tekbirinden sonra
almanız, rükuya da imamdan sonra varmanız, rükudan imamdan sonra kalkmanız
imamın rükusuna eşittir demektir). imam: ''Semiallahu limen hamideh'' deyince
siz: ''Rabbena lekel-hamd'' deyiniz ki Allah bu duanızı işitsin. Allah,
Peygamberinin diliyle, kendisine hamd edeni işiteceğini bildirmiştir.
Oturduğunuzda ise: ''Ettehiyyatu lillahi ettayyibat. es-Salavatu lillahi.
Esselamu aleyke eyyühennebiyyu ve rahmetullahi ve berakatüh. Esselamu aleyna ve
ala ibadillahissalihın. Eşhedu en la ilahe illallah ve eşhedu enne Muhammeden
abduhu ve Resulüh'' deyiniz. "
Tahric: Ahmed (4/393),
Müslim (404), İbn Rahuye ve başkaları kanalıyla Abdürrezzak'tan ve Beyhakı
(2/141), er-Ramadı kanalıyla Abdürrezzak'tan rivayet ettiler.
3066- Ma'mer'in
bildirdiğine göre Hasan(-ı Basri)'yi dinleyen biri, onun Tahiyyatı şöyle
okuduğunu söyledi: "Ettahiyyatu lillahi ettayyibat. EsSalavatu lillahi. Esselamü
aleyke eyyühen-Nebiyyu ve rahmetullahi ve berakatuh. Esselamu aleyna ve ala
ibadillahis-salihin. Eşhedu en la ilahe illallah ve eşhedu enne Muhammeden
abduhu ve Rasulüh."
3067- Abdurrahman b.
Abdi'I-Kari bildiriyor: Ömer b. el-Hattab'ın teşehhüdü şu şekilde öğrettiğine
şahit oldum: "Ettahiyyatü lillahi ezzekiyyatu lillahi. et-Tayyibatu
lillahi. Esselamu aleyke eyyühen-Nebiyyu ve rahmetüllahi ve berakatüh, Esselamü
aleyna ve ala ibadillahis-salihin. Eşhedu en la ilahe illallah ve eşhedu enne
Muhammeden abduhu ve Resulüh."
Abdürrezzak der ki:
"Ma'mer bu şekilde okurdu, ben de bununla amel ediyorum."
Tahric: Beyhaki (2/144),
er-Remadı kanalıyla Abdürrezzak'tan başka bir lafızla rivayet etti.
3068- Başka bir kanalla
bu hadisin aynısı rivayet edilmiştir, ancak farklı olarak orada:
"Verahmetullahi, es-Selamu aleyna" ibaresi vardır.
3069- Ma'mer, Hişam b.
Urve'den, babasından, Zühri'nin hadisi gibi bir rivayette bulundu ancak,
teşehhüdün başında: "Bismillahi hayril es ma (=isimlerin en hayırlısı olan
Allah'ın adıyla) derdi. "Zekiyyat" kelimesinin yerine de
"el-Mübarekat" kelimesini koyardı.
Tahric: Beyhakı (2/142),
ed-Deraverdı kanalıyla Hişam' dan rivayet etti.
3070-: Ata (b. Ebi
Rebah) der ki: İbn Abbas ve ibnu'z-Zübeyr'in teşehhüd de şöyle dediklerini
duydum: "Ettahiyyatü el-müberakatu lillahi es-salavatu et-tayyibatu
lillahi. Esselamu ale'n-Nebiyyi ve rahmetullahi ve berakatüh.
Esselamu aleyna ve ala
ibadillahis-salihin. Eşhedu en la ilahe İllallah ve eşhedu enne Muhammeden abdühu
ve Resulüh." ibnu'z-Zübeyr'in bunları minberde söyleyip halka öğrettiğini
duydum. İbn Abbas'ın da aynı şeyleri söylediğini duydum. (ibn Cüreyc) der ki:
Ben: "ibn Abbas ve ibnu'z-Zübeyr bu duayı okuyuşlarında fark yok
muydu?" diye sorunca, Ata: "Hayır" cevabını verdi.
Tahric: Tahavi (1/155),
Ebu Asım kanalıyla İbn Cüreyc'ten rivayet etti.
3071- İbn Tavus'un
bildirdiğine göre babası teşehhüdde şöyle derdi:
"Bismillahirrahmanirrahim.
"Ettahiyyatü el-müberakatu es-salavatu ettayyibatu lillahi. Esselamu
aleyke eyyuhen-Nebiyyü ve rahmetullahi ve berakatüh. Esselamu aleyna ve ala
ibadillahis-salihin. Eşhedu en la ilahe illallah ve eşhedu enne Muhammeden
abduhü ve Resülüh." Tavus teşehhüd hakkında: "(Teşehhüd) Kur'an'ın
öğretildiği gibi öğretilirdi" demiştir.
3072- Süleyman el-Ahvel,
İbn Tavus'tan babasının aynı duayı yaptığını nakletmiş, ancak Besmele'yi
zikretmemiştir. Abdurrahman der ki: Said b. Cübeyr'e bundan bahsettiğimde:
"Tavus bu söylediklerinin bazısından dönmüştür" karşılığını verdi.
Bunu Tavus'a bildirdiğimde, söylediklerinden bazısını artık söylemediğini kabul
etmedi ve: "Eğer Abdullah b. Abbas'ın sadece bir veya iki defa böyle
dediğini (Besmele'yi söylediğini) duymasaydım ben de söylemezdim" dedi.
3073- İbn Cüreyc
bildiriyor: Nafi'ye: "ibn Ömer teşehhüdü nasıl okurdu?" diye
sorduğumda şöyle cevap verdi: "Bismillah. Ettahiyyatü lillahi, es-salavatu
lillahi. ez-Zekiyyatu lillahi. Esselamu aleyke eyyühen-Nebiyyu ve rahmetullahi
ve berakatüh. Esselamu aleyna ve ala ibadillahis-salihin." Sonra şöyle
şehadet getirirdi: Şehidtu en la ilahe illallah ve şehidtu enne Muhammeden
Resulullah!." Sonra selam verirdi
3074- Zühri'nin
bildirdiğine göre Salim ilk Tahiyyat'ta selam vermez (Esselamü aleyke
eyyühen-Nebiyyu ve rahmetüllahi ve berakatüh. Esselamu aleyna ve ala
ibadillahis-salihın, demez), bunu namazın bozulmasının sebebi sayardı. Zühri
ise: "Ben ise selam veririm" demiştir.
3075- İbn Cüreyc
bildiriyor: Ata (b. Ebi Rebah) der ki: Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) ashabı Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hayattayken:
"Esselamu aleyke eyyühen-Nebiyyü ve rahmetullahi ve berakatuh"
diyerek teşehhüdün selam kısmını okurlardı. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) vefat ettikten sonra:
"Esselamu
ale'n-Nebiyyi ve rahmetullahi ve berakatuh" demeye başladılar.
3076- Ata (b. Ebi Rebah)
der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) teşehhüdü öğretirken bir adam:
"Ve eşhedu enne Muhammeden Resulühü ve abduhu" deyince, Hz. Peygamber
(Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ben. Resul olmadan önce kuldum. ''Eşhedu
enne Muhammeden abduhu ve Resulühü'' de" buyurdu.
Tahric: İsmail b. İshak
el-Cehdemi, Kitabu's-Salat ala'n-nehr' de (104), Katade' den aynısını rivayet
etti.
3077- Husayf el-Cezerı
bildiriyor: Rüyamda Resulullah'ı (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gördüm ve:
"Ey Allah'ın Resulü! Teşehhüd konusunda ihtilaf edildi. Falan şöyle
derken, filan şöyle dedi. İbn Mes'ud ise şu şekilde söyledi" dedim. Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Sünnet olan İbn Mes'ud'un dediğidir"
buyurdu.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan: