Sahih

İbn Hibban

 

SAHABE’NİN MENKIBELERİ

 

ANA SAYFA      Kur’an      Hadis      Sözlük      Biyografi

 

Selman el-Farisi,

Huzeyfe b. el-Yeman,

Muaz b. Cebel

 

Selman el-Farisi

 

7123- Ebu Hureyre bildiriyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Eğer O'ndan yüz çevirecek olursanız, yerinize başka bir toplum getirir de onlar sizin gibi olmazlar'' (Muhammed 38) ayetini okuyunca, ashab: "Ey Allah'ın Resulü! yüz çevirmemiz halinde bizim yerimize getirilecek ve bizim gibi olmayacak olanlar kimler?" diye sordu. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Selman'ın uyluğuna dokundu ve: "Bu ve bunun kavmi! Canım elinde olana yemin olsun ki iman Süreyya yıldızında olsa dahi Perslerden bazıları onu elde edeceklerdir" buyurdu.

 

[Tahric:]  Elbani: Sahih (es-Silsiletu's-sahiha 1017); Şuayb: Hadis sahihtir. Ahmed 2/309; Müslim 2546/230; Tirmizi 3261; Bak hadis no: 7308, 7309.

 

 

 

7124- Selman anlatıyor: Babam Pers askerlerinden birinin oğluydu. Ben de iki çocuk ile beraber kitap okumaya giderdim. Onlar okumaktan dönerken bir keşişin yanına girerlerdi. Bir defasında ben de onlarla beraber girdim. Keşiş beni görünce çocuklara: "Bana beraberinizde kimseyi getirmeyin demedim mi?" dedi. Ancak keşişin yanına o kadar çok gidip geldim ki beni o çocuklardan daha fazla sevmeye başladı. Bir defasında bana: "Ey Selman! Eğer ailen sana gecikmene sebep olan kişiyi sorarlarsa (okuldaki) öğretmenin olduğunu söylersin. Öğretmenin gecikme sebebini sorduğu zaman da sebebin ailen olduğunu söylersin" dedi,

 

Yine bana: "Ey Selman! Ben buradan göçmek istiyorum" deyince: "Ben de seninleyim" karşılığını verdim. Göçtü ve bir köye yerleşti, Yanına gelip giden bir kadın vardı. Ölüm vakti geldiğinde: "Ey Selman! Şurayı kaz" dedi. Dediği yeri kazıp içinde dirhemler olan bir küp çıkardığımda: "Küpü kucağıma boşalt" dedi.

 

Dirhemleri göğsüne boşalttım, o elleriyle göğsüne vurup: "Keşişin vay haline" dedi ve öldü. Bunun üzerine ben bir boru çaldım, keşişler ve rahipler toplanıp onu defne hazırladılar, Ben de bulunan parayı almaya niyetlendim; ancak Allah beni ondan uzak kıldı. Keşişler ve rahipler yanına geldiğinde: "O geride mal bıraktı'' dedim. Köylü gençler hemen atılıp: "Bu, babalarımızın malıdır. Onun gelirleri vardı" diyerek malı (parayı) aldılar.

 

Onu defnettiklerinde: "Ey keşişler topluluğu! Beni bir bilgine gönderiniz ki onunla beraber olayım" dedim. Keşişler: "Beytü'I-Makdis'e (Kudüs'e) gelen adamdan daha bilgin birini tanımıyoruz. Eğer şimdi gidersen onun eşeğini Beytü'I-Makdis'in kapısına bağlı bulursun" dediler. Gittim ve eşeği gördüm, dedikleri şahıs dışarı çıkana kadar eşeğin yanında oturdum. Ona hikayemi anlattığımda: "Sana geri dönene kadar burada otur" dedi ve gitti. Onu bir yıla kadar bir daha görmedim. O, yılda bir defa aynı ayda Beytü'I-Makdis'e gelirdi. Yine geldiğinde: "Bana ne yaptın öyle?" dedim. O: "Sen o zamandan beri burada mısın?" diye sorunca: "Evet" cevabını verdim. O: "Yeryüzünde Tihame topraklarına giden yetimden daha bilgin birini bilmiyorum. Eğer şimdi gidersen onu bulursun. Onda şu üç şey vardır. O hediyeden yer, sadakadan yemez. Sağ omzunda yumurta büyüklüğünde rengi teni renginde olan peygamberlik mührü vardır. Eğer şimdi gidersen onu bulursun" dedi.

 

Bunun üzerine yola çıktım ve dere tepe aşıp gittim. Araplarla karşılaştım ve beni esir alıp köle olarak Medinelilere sattılar. Medinelilerin Peygamberimizi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) zikrettiklerini işittim. O zamanlar geçinmek çok zordu. Efendimden bir gün izin istedim, o da verdi. Gittim odun yaptım ve odunu cüzi bir parayla sattım (yiyecek bir şeyler aldım). Sonra geldim ve bendekileri onun önüne bıraktım. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bu nedir?" diye sorunca: "Sadakadır" cevabını verdim. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ashabına: "Yiyin" buyurdu ve kendisi yemedi. Ben: "Bu, birincisidir" dedim.

 

Bir müddet sonra bir daha efendimden izin istedim. Yine gittim odun yaptım, odunu öncekinden daha güzel bir paraya sattım ve yiyecek bir şeyler yaptım. Yine Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanına gidip yiyecekleri önüne bıraktım. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bu nedir? " diye sorunca: "Hediyedir'' karşılığını verdim. O: "Allah'ın adıyla alın ve yiyin" buyurdu ve kendisi de onlarla beraber yedi. Ben arkasına geçtim. O, hırkasını kaldırınca yumurta büyüklüğündeki peygamberlik mührünü gördüğümde: "Senin Allah'ın Resulü olduğuna şahitlik ederim" dedim. O: "Ne oluyor sana?" diye sorunca durumu (yaşadıklarımı) ona anlattım ve: "Ey Allah'ın Resulü! Keşiş Cennete girer mi?'' O senin peygamber olduğunu da söylemişti" dedim. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Cennete ancak Müslüman kişi girer" buyurunca: "Ey Allah'ın Resulü! Bana senin peygamber olduğun haberini vermişti" dedim. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir daha: "Cennete ancak Müslüman kişi girer" buyurdu.

 

[Tahric:]  Elbani: Bu anlatımla zayıf; Ahmed 5/438, 5/441.

 

 

 

Huzeyfe b. el-Yeman

 

7125- ibrahim et-Tey mı, babasından bildiriyor: Huzeyfe'nin yanındayken adamın biri kalkıp: "Keşke Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yetişmiş olsaydım, onun yanında savaşır ve kendimi gösterirdim" dedi. Bunun üzerine Huzeyfe şu karşılığı verdi: "Sen böyle mi yapacaktın? Vallahi Hendek savaşı gecesinde Resulullah'la (Sallallahu aleyhi ve Sellem) beraberdik. Şiddetli rüzgara ve soğuğa maruz kaldık. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bana düşmandan haber getirecek kişiyi kıyamet günü Yüce Allah benimle beraber kılacaktır!" buyurdu. Biz sustuk ve içimizden kimse ona bir karşılık vermedi. Sonra yine: "Bana düşmandan haber getirecek kişiyi kıyamet günü Yüce Allah benimle beraber kılacaktır!" buyurdu. Biz yine sustuk ve içimizden kimse ona cevap vermedi. Bunun üzerine: "Ey Huzeyfe! Kalk ve bize onlardan haberler getir!" buyurdu. ismimle çağırdığı için ben kalkmaktan başka çare bulamadım. Bana: "Git ve bana onlardan haberler getir, ama onlara hissettirme!" buyurdu. Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanından ayrıldığımda sanki bir hamamdaymışım gibi (terleyerek) yütümeye başladım. Yanlarına vardığımda sırtını ateşle ısıtan Ebu Süfyan'ı gördüm. Yayıma bir ok yerleştirip ona atmak istedim; ama sonra Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Onlara bir şey hissettirme" buyruğunu hatırladım. Oysa oku alsaydım onu vurabilirdim. Yine hamamdaymışım gibi (terler içinde) yürüyerek geri döndüm. Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gelip onlardan haberleri aktardıktan sonra tekrar Lişümeye başladım. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), üzerinde bulunan ve kendisiyle namaz kıldığı abasının artan kısmıyla beni örttü. O şekilde sabaha kadar uyumuşum. Sabah olduğunda Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bana: "Kalk ey uykucu!" buyurdu.

 

[Tahric:]  Elbani: Sahih; Şuayb: İsnadı Buhari ve Müslim'in şartlarına göre sahihtir. Müslim 1788.

 

 

 

Mustafa'nın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Huzeyfe b. el-Yeman'a Bağışlanması için Dua Etmesi

 

7126- Huzeyfe der ki: Annem bana: "Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile en son ne zaman görüştün?" diye sorunca, ben: "Şu şu zamandan beri onunla hiç görüşmedim" dedim. Bundan dolayı annem bana ağır laflar edip azarlayınca ona: "Bana müsaade et de gidip Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte namaz kılayım ve hem benim hem de senin için bağışlanma dilemeden onu bırakmayayım" dedim. Sonra Allah Resulü'nün (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanına geldim ve akşam namazını ardında kıldım. Akşam namazından sonra yatsıya kadar nafile namazı kıldı. Yatsı namazından sonra dönerken peşinden gittim. Sesimi duyunca: "Kim o?" diye sordu. "Huzeyfe b. el-Yeman'ım" dedim. "Niçin geldin?'' diye sorunca annemin bana söylediklerini anlattım. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Allah seni de, anneni de bağışlasın" buyurdu.

 

[Tahric:]  Elbani: Sahih (et-Ta'liku'r-rağib 1/205); Mişkat 6162; es-Silsiletu's-sahiha 696); Şuayb: İsnadı sahihtir. Ahmed 5/391; Tirmizi3781.

 

 

 

Huzeyfe'nin Mustafa'nın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Sırdaşı Olması

 

7127- ibrahim der ki: Alkame, Şam'a geldiğinde mescide girdi ve namaz kıldı. Namaz sonrası mescidde bulunan bir halkaya yönelip oturdu. O sırada adamın biri gelip yanına oturdu. Alkame: "Allah'a hamdolsun! Umarım Allah duama icabet etmiştir" dedi. Yanına oturan kişi de Ebu'd-Derda idi. Ebu'd-Derda: "Neden öyle dedin?" diye sorunca, Alkame: "Yüce Allah'tan salih bir meclis arkadaşı ihsan etmesi için dua etmiştim. Bu kişinin sen olmasını umuyorum" dedi. Ebu'd-Derda: "Sen kimsin?" diye sorunca, Alkame: "Kufe ahalisindenim" ya da: "Irak bölgesinden, Kufe ahalisindenim" karşılığını verdi. Ebu'd-Derda, Huzeyfe'yi kast ederek: "Başka hiç kimsenin bilmediği sırrı bilen kişi aranızda değil mi ki?" dedi. Sonra da: "Abdullah'ın kıraatinin nasıl olduğunu biliyor musun?" diye sordu. Alkame: "Evet" karşılığını verdi. Ebu'd-Derda: ''Abdullah ‘‘Bürüyüp örttüğü zaman geceye, açılıp ağardığı zaman gündüze ... ‘‘ (Leyl 2) buyruğunu nasıl okurdu?" diye sorunca, Alkame: ... (Erkeğe ve dişiye andolsun)'' şeklinde okurdu" karşılığını verdi. Bunun üzerine Ebu'd-Derda şöyle dedi: "Kendisinden başka ilah olmayana yemin olsun ki Resulullah da (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu ayeti bizzat kendi ağzından bana bu şekilde okuttu. Ancak onlar benimle o kadar uğraştılar ki neredeyse başka şekilde okutacaklardı."

 

[Tahric:]  Elbani: Sahih; Şuayb: İsnadı sahihtir. Bak hadis no: 6331.

 

 

Ebu Hatim der ki: Buraya kadar Kureyş'in anlaşmalılarını zikrettik. Bundan sonra Allah takdir ederse hicret etsin etmesin Ensar'ı zikredeceğiz.

 

 

 

Muaz b. Cebel

 

7128- Mesruk der ki: Abdullah b. Amr'ın yanında Abdullah b. Mes'ud'u andıklarında şöyle dedi: "Öyle bir adamdan bahsettiniz ki, onu Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ‘‘Kur'an'ı dört kişiden öğreniniz. ibn Mes'ud'dan, Ebu Huzeyfe'nin azatlısı Salim'den, Muaz b. Cebel'den ve Ubey b. Ka'b'dan'' buyurduğu zamandan beri hep sevmekteyim.''

 

[Tahric:]  Elbani: Sahih; Şuayb: İsnadı Buhari ve Müslim'in şartlarına göre sahihtir. Bak hadis no: 736, 7122.

 

 

 

Mustafa'nın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Muaz'ın iyi Birisi Olduğuna Şahad

 

7129- Ebu Hureyre der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: ''Ebu Bekr ne iyi adamdır. Ömer ne iyi adamdır. Muaz b. Amr b. el-Cemuh ne iyi adamdır Muaz b. Cebel ne iyi adamdır. Ebu Ubeyde b. el-Cerrah ne iyi adamdır. Falan ne iyi adamdır" diyerek yedi kişiyi saydı.

 

[Tahric:]  Elbani: Sahih (es-Silsiletu's-sahiha 875); Şuayb: Hadis sahihtir. Ahmed 2/419; Tirmiizi 3795.

 

 

 

Muaz b. Cebel'in Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in Zamanında Kur'an'ı Biraraya Getirenlerden Olması

 

7130- Enes der ki: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) zamanında hepsi Ensar'dan olan şu dört kişi Kur'an'ı topladı (ezberledi): Muaz b. Cebel, Ubey b. Ka'b, Zeyd b. Sabit ve Ebu Zeyd."

 

[Tahric:]  Elbani: Sahih (es-Silsilern's-sahiha 1/581); Şuayb: İsnadı Buhari ve Müslim'in şartlarına göre sahihtir. Ahmed 3/277; Buhari3810; Müslim 2465/119; Tirmizi 3794.

 

 

 

Muaz b. Cebel'in Sahabenin Helal ile Haramı En iyi Bilen Kişisi Olması

 

7131- Enes b. Malik, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurduğunu bildirir: "Ümmetimin içinde ümmetime karşı en merhametli olanı Ebu Bekr'dir. Allah'ın emirlerine en hassas olanı Ömer'dir. Utanma duygusu bakımından en samimisi Osman'dır. Allah'ın Kitab'ını en güzel okuyan Ubey b. Ka'b'dır. Miras konularını en iyi bilen Zeyd b. Sabit'tir. Helalı ve haramı en güzel bilen Muaz b. Cebel'dir. Her ümmetin güvenilir adamı olduğu gibi bu ümmetin güvenilen adamı da Ebu Ubeyde b. el-Cerrah'tır."

 

[Tahric:]  Elbani: Sahih liğayrihi (Mişkat 611 1; es-Silsiletu's-sahiha 1224); Şuayb: İsnadı Buhari'nin şartınca sahihtir. Ahmed 3/184; Tirmizi 3790; İbn Mace 155; Bak hadis no 7001, 7137, 7252.

 

 

Ebu Hatim der ki: Hadisteki cümleler "...." edatı düşürülerek mutlak bir şekilde gelmiştir. Dolayısıyla Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), "Ümmetime karşı en merhametli olanı" sözüyle "Ümmetime karşı en merhametli olanlardan" demek istemiştir. Aynı şekilde "Allah'ın emirlerine en hassas olanı" sözüyle "Allah'ın emirlerine en hassas olanlarından" demek istemiştir. Diğer sözlerinde de utanma duygusu bakımından en samimilerinden, Allah'ın Kitab'ını en güzel okuyanlardan, miras konularını en iyi bilenlerden, helalı ve haramı en güzel bilenlerden demek istemiştir. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) söz konusu kişilerin böylesi bir fazilete sahip olanlardan biri olduklarını ifade etmek istemiştir. Örneğin Ensar hakkında da: "Siz insanlar içinde en çok sevdiklerimsiniz'' derken bununla onların, sevdiği kişilerden olduğunu, sevdiği kişiler arasında onların da bulunduğunu anlatmak istemiştir.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

Ebu Zer el-Ğifari, Zeyd b. Sabit,  Cabir b. Abdillah