47- YAĞLANMIŞ EKMEK
BABI
حدّثنا
هُدْبَةُ
بْنُ عَبْدِ
الْوَهَّابِ. حدّثنا
الْفَضْلُ
بْنُ مُوسى
السِّنَانِيُّ.
حدّثنا
الْحُسَيْنُ
بْنُ وَاقِدٍ
عَنْ أَيُّوبَ،
عَنْ
نَافِعٍ،
عَنِ ابْنِ
عُمَرَ؛
قَالَ: قَالَ
رَسُولُ
اللهِ صلى
الله عليه
وسلم، ذَاتَ
يَوْمٍ: ((وَدِدْتُ
لَوْ أَنَّ
عِنْدَنَا
خُبْزَةً
بَيْضَاءَ
مِنْ بُرَّةٍ
سَمْرَاءَ مُلَبَّقَةٍ
بِسَمْنٍ
نَأْكُلُهَا))
قَالَ، فَسَمِعَ
بِذلِكَ
رَجُلٌ مِنَ
الأَنْصَارِ
فَاتَّخَذَهُ.
فَجَاءَ بِهِ
إِلَيْهِ. فَقَالَ
رَسُولُ
اللهِ صلى
الله عليه
وسلم ((فِي أَيِّ
شَيْءٍ كَانَ
هذَا
السَّمْنُ؟))
قَالَ: فِي
عُكَّةِ
ضَبٍّ قَالَ،
فَأَبى أَنْ
يَأْكُلَهُ.
İbn-i Ömer
(r.a.)'dan rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
bir gün: Keşke, esmer buğdaydan yapılmış yağlı bir beyaz ekmek yanımızda
bulunsaydı da yeseydik, buyurdu. Ensâr'dan bir adam da bu buyruğu işitip anılan
ekmeği yaptı ve O*na getirdi. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): (Ekmeğe
karıştırdığın) bu yağ hangi nevi kabta idi? diye sordu. Adam: Büyük bir
keler'in derisinden mamul bir tulukta idi, dedi. Resûl-İ Ekrem (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem) : Onu yemekten imtina etti (yani yemedi).
AÇIKLAMA: Bu hadisi Ebu Davud da rivayet ederek, münker bir hadis olduğunu
söylemiştir.
Ukko: Yağın muhafaza
edildiği kab manasınadır. Tuluk manasına da gelir.
Mülebbeka:
İyice karıştmlmış şey manasınadır. Asıl manası ise yumuşatılmış şey demektir.
Dabb: Büyük
keler manasınadır.
Semra: Esmer
demektir. Semra buğday sözcüğü, hafifçe siyaha kaçan buğday manasına
yorumlandığı gibi kavurulmuş buğday, manasına da yorumlanmıştır. Bazıları ise
bunu buğday mar:asına yorumlamışlardır.
Ebü Davud'un
rivayetinde; ........ ifadesi vardır. Yani, yağ ve sütün karıştırılmış olduğu
beyaz ekmek.
Tıybi: Bu hadis
Resül-i Ekrem (s.a.v.)'in prensip ve adetine muhaliftir. Çünkü 0, böyle bir
temennide bulunmazdı. Bu nedenledir ki Ebü Davüd, bu hadisin münker olduğunu
belirtmiştir, der.
Münker hadis,
aşırı derecede yanhşhk eden, veya çok gaflet eden ya da fasıklığı açık olan
kimsenin rivayet ettiği hadis demektir.
Resül-i Ekrem
(s.a.v.)'in yağın muhafaza edildiği kabın nevini sormasının sebebi, yağdan hoş
olmayan bir koku duyması olabilir.
Resül-i Ekrem (s.a.v.)
yağın, büyük kelerin derisinden mamul tulukta muhafaza edildiğini anlayınca bu
yağla yağlanmış ekmeği yemekten imtina etmiştir. Tiybi bu mesele ile ilgili
olarak: Bunun sebebi Resül-i Ekrem (s.a.v.)'in büyük kelerden tiksinmesidir,
O'nun kavminin bulunduğu bölgede bu hayvan bulunmadığı için Resülullah (s.a.v.)
tabiatı itibariyle bunun etinden hoşlanmazdı. Halid'in hadisi de bu durumu
aydınlatıcıdır. Yoksa büyük kelerin derisinin necisliği ve pisliği nedeniyle
değildir. Çünkü eğer necis ve pis sayılsaydı, Resülullah (s.a.v.) o ekmeğin
atılmasını ve yenilmemesini emredecekti, der. Büyük kelerin, eti yenen
hayvanlardan olup olmadığı konusu Av kitabının 16. babında rivayet edilen 3238
- 3242. hadislerin izahı bölümünde işlenmiştir. Burada tekrarlamaya gerek
görmüyorum.