3- FARE'NİN
(DELİKLERDEN) - ÇIKARDlĞI MALI ALIP GÖTÜRMENİN HÜKMÜNE AİT BAB
حدّثنا
مُحَمَّد
بْنُ
بَشَّارٍ. ثنا
مُحَمَّد
بْنُ خَالِدِ
بنِ عَثْمَةَ.
حَدَّثَنِي موُسى
بْنُ يَعقوبَ
الزَّمْعِيُّ.
حَدَّثَتْنِي
عَمَّتِي
قُرَيْبَةُ
بِنْتُ عَبْد
اللهِ؛ أَنَّ
أُمَّهَا
كَرِيمَةَ
بِنْتَ
المِقْدَادِ
بْنِ
عَمْرٍو؛
أَخْبَرَتْهَا
عَنْ
ضُبَاعَةَ
بِنْتِ
الزُّبَيْرِ،
عَنِ
المِقْدَادِ
بْنِ عَمرٍو؛
أَنَّهُ خَرَجَ
ذَاتَ يَوْمٍ
إِلَى
البَقِيعِ،
وَهُوَ المَقْبَرَةُ،
لِحَاجَتِهِ.
وَكَان
النَّاسُ رَ??
يَذْهَبُ
أَحَدُهُمْ
فٍ حَاجَتِهِ
إِلاَّ فِي
اليَوْمَيْنِ
و
الثَّلاثَةِ.
فِإِنَّمَا
يَبْعَرُ كَمَا
تَبْعَرُ
الإَبِلُ.
ثُمَّ دَخَلَ
خَرِبَةً.
فِبَيْنَمَا
هُوَ جَالِسُ
لِحَاجَتِهِ،
إِذْ رَأَى
جُرَذاً
أَخْرَجَ
مِنْ جُحْرٍ
دِينَاراً.
ثُمَّ دَخَلَ
فَأَخْرَجَ
آَخَرَ.
حَتَّى أَخْرَجَ
سَبْعِةَ
عَشَرَ
دِينَاراً.
ثَمَّ أَخْرَجَ
طَرَفَ
خِرْقَةٍ
حَمْرَاءَ.
قَالَ
المِقْدَادُ:
فَسَلَلْتُ
الخِرْقَةض.
فَوَجدْتُ
فِيهَا
دِينَاراً.
فَتَمَّتْ
ثَمَانِيَةَ
عَشَرَ
دِينَاراً.
فَخَرَجْتُ
بِها حَتّى
أَتَيْتث
بِهَا
رَسُولَ
اللهِ صلى
الله عليه وسلم.
فَأَخْبَرْتُهُ
خَبَرضهَا.
فَقُلْتُ: خُذْ
صَدَقَتَهَا،
يَا رَسُولَ
اللهِ! قَالَ:
((ارْجِعْ
بَهَا.
لاَصَدَقَةَ
فِيهَا.
بَارَكَ اللهُ
لَكَ فِيهَا)).
ثُمَّ قَالَ
((لَعَلَّكَ أَتْبَعْتَ
يَدَكَ فِي
الجُحْرِ؟))
قُلْتُ: لاَ.
وَ الَّذي
أَكْرَمَكَ
بِالحَقِّ.
قَالَ،
فَلَمْ
يَفْنَ
آخِرُهَا
حَتَّى مَاتَ.
EI-Mikdâd bin Amr
(r.a.)'den rivayet edildiğine göre: Kendisi bir gün büyük abdestini bozmak için
el-Bakî mezarlığı dolaylarına gitti. Halk (o dönemde az ve kuru yemek yedikleri
için) iki üç günde ancak bir defa büyük abdest bozmaya gider ve deve kığısı
gibi büyük abdest yapardı. Sonra kendisi bir harabeye girdi ve büyük abdestini
yapmak için oturmuş iken baktı ki erkek büyük bir fare yerdeki bir delikten bir
dinar çıkardı. Fare o deliğe girip bir dinar daha çıkardı. Sonra böylece on
yedi adet dinar çıkardı. Daha sonra kırmızı bir bez parçasının kenarını
delikten çıkardı.
Mikdâd dedi ki:
Sonra ben o bez parçasını çektim. Onun içinde de bir dinar buldum. On sekiz
adet dinar tamamlandı. Ben bunlarla çıktım ve bunları Resulullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem)'in huzuruna getirip durumu O'na arz ettim. Sonra: Bunların
sadakasını al. Yâ Resulullah, dedim. Resul-i Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve
Sellem): — «Bunları götür. Bunda sadaka (humus) yoktur. Allah bunu sana mübarek
eylesin» buyurdu. Sonra: «Bunları elinle delikten çıkarmış olabilir ((mi)
sin?» buyurdu. Ben: Sana hak (din) ile
ikramda bulunan (Allah)'a yemin ederim ki hayır (Elimi deliğe sokmadım), dedim.
Râvî demiştir ki:
Mikdâd ölünceye kadar bu dinarların sonu gelmedi. (bitmedi.)
Diğer tahric:
Bu hadisi Ebu Davud da Harac, Fey, ve İmaret kitabının Rikaz babında rivayet
etmiştir.
AÇIKLAMA: Hadiste geçen Baki'in Habhaba baki'i olduğu Ebu Davud'un rivayetinde
belirtilmiştir. Yani halen Mescid-i Nebevi'nin yakınında bulunan ve bir çok
sahabi'nin yattığı meşhur Baki mezarlığı değildir. En-Nihaye'de beyan
edildiğine göre Bakiu'l-Habhaba Medine-i Münevvere dolaylarında bulunan bir
semtin ismidir. Hadiste belirtildiği gibi bunun bir kısmı mezarlık idi. Mikdad
(r.a.)'ın mezarlıkta büyük abdest yaptığı şeklinde yanlış bir şey hatıra
gelmesin. Çünkü kendisinin de belirttiği gibi o bir harabe de abdestini
bozmuştur.
Hadiste geçen
diğer bazı kelimeleri açıklayalım: Ba'r: Deve kığısıdır. O dönemdeki insanlar
maddi sıkıntıdan az ve kuru yemek yedikleri için iki üç günde ancak bir defa
dışarı çıkma ihtiyacını duyarlardı ve büyük abdestleri deve tersine benzerdi.
Çühr: Yerdeki
delik anlamınadır. Genellikle yılan, fare ve haşarat deliklerinde kullamlır.
Cürez: Farenin
bir nevidir. Bir kavle göre erkek ve büyük fare demektir.
Mikdad (r.a.)
bulduğu dinarların define hükmüne tabi olduğunu sandığı için bunun beşte
birisinin ödenmesinin gerektiği kanaatıyla Resul-i Ekrem (s.a.v.) 'e müracaat
etmiştir. Resul-i Ekrem (s.a.v.) ise bunun Lukata hükmünde olduğunu beyan
buyurduktan sonra Mikdad'ın dinarları kendi eliyle delikten çıkarıp
çıkarmadığını araştırmıştır. Hattabi: Bu araştırma gösteriyor ki eğer Mikdad
bunu delikten çıkarmış olsaydı bu, define hükmüne girip humusu yani beşte
birinin ödenmesi gerekecekti, demiştir.
Resul-i Ekrem
(s.a.v.)'in Mikdad'a: ''Allah bunu sana mübarek eylesin'' buyruğu ile ilgili
olarak da Hattabi: Bu buyruk, dinarların derhal Mikdad için helal olduğuna
delalet etmez. Şuna delalet eder: Dinarlar lukata hükmüne tabidir. Usulü
dairesinde ilan edilip de sahibi çıkmazsa o zaman Mikdad için helal olur,
demiştir.