180- ADAM GECE NAMAZINA
KALKTIĞI ZAMAN (OKUYACAĞI) DUA HAKKINDA GELEN HADİSLER BABI
حَدَّثَنَا
هِشَامُ بْنُ
عَمَّارٍ.
حَدَّثَنَا
سُفْيَان بْن
عيينة، عَن
سليمان الأحول،
عَن طاوس، عَن
ابن عباس؛ قَالَ:
-
كان رَسُول
اللَّهِ
صَلَى
اللَّهُ عَلَيْهِ
وَسلَّمْ إذا
تهجد من الليل
قال ((اللّهم
لك الحمد. أنت
نور السماوات
والأرض ومن فيهن.
ولك الحمد.
أنت قيام
السماوات
والأرض ومن فيهن.
ولك الحمد.
أنت مالك
السماوات
والأرض ومن
فيهن. ولك
الحمد. أنت
الحق، ووعدك حق،
ولقاؤك حق،
وقولك حق،
والجنة حق،
والنار حق،
والساعة حق،
والنبيون حق،
ومحمد حق.
اللهم لك
أسلمت، وبك
آمنت، وعليك
توكلت، وإليك
أنبت، وبك
خاصمت، وإليك
حاكمت. فاغفر
لي ما قدمت وما
أخرت. وما
أسررت وما
أعلنت. أنت
المقدم وأنت
المؤخر. لا
إله إلا أنت.
ولا إله غيرك.
ولا حول ولا
قوة إلا بك)).
حَدَّثَنَا
أَبُو بَكْر
بْنُ خلاد
الباهلي. حَدَّثَنَا
سُفْيَان بْن
عيينة.
حَدَّثَنَا
سليمان بْن
أبي مسلم
الأحول، خال
ابن أبي نجيح،
سمع طاوسا،
عَن ابن عباس؛
قَالَ: كان
رَسُول
اللَّهِ
صَلَى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسلَّمْ إذا
قام من الليل
للتهجد. فذكر
نحوه.
(Abdullah) bin
Abbas (r.a.)'den; şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
geceleyin namaza kalktığı zaman şöyle dua ederdi:
«Allahım! Hamd
Senin içindir. Sen göklerin, yerin ve bunlardakilerin nurusun. (Bunları aydınlatırsın.)
Hamd senin içindir Sen göklerin yerin ve bunlardakiierin yöneticisisin. Hamd
Sana mahsustur. Sen göklerin, yerin ve bunlardakiierin sahibisin. Hamd Sana
mahsustur. Sen haksın. Senin va'din haktır. Seni görmek haktır. Sözün haktır.
Cennet haktır. Cehennem haktır. Kıyamet günü haktır. Nebi haktır. Muhammed
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem) haktır. Allahım! Sana itaat ettim. Sana inandım.
Sana tevekkül ettim. Sana yöneldim. Senin kuvvetine dayanarak (düşmanlarla)
mücadele ettim. Aramızda yalnız seni hakem kıldım. Artık evvelce işlediğim ve
sonra işliyeceğimi sandığım, gizli yaptığım ve açıktan işlediğim günahlarımı
bağışla. (ahiret hayatında beni) öne alan (dünya hayatında Nebiliğimi) sonraya
bırakan ancak sensin' Senden başka ibadete layik ilah yoktur. Ancak Sen varsın
Günahtan yüz çevirmek ve ibadete kuvvet ancak Senin yardımınladır.»
Diğer tahric:
Ebu Davud hariç Kütüb-i Sitte sahipIerinin hepsi bu hadisi rivayet etmişlerdir.
Manayı etkilemeyen az lafız değişikliği bazı rivayetlerde vardır.
AÇIKLAMA: Müellif bu hadisi iki senedIe rivayet etmiştir.
Tirmizi'nin şerhi Tuhfe yazarı şöyle der: ''el-Hafız: 'Hadisin ifade tarzına
göre Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem) gece namazına başlarken bu duayı
okurdu.
İbni Huzeyme bu
ifade tarzını delil göstererek Nebi (s.a.v.)'in gece namazı için niyet edip
iftitah tekbirini aldıktan hemen sonra bu duayı okuduğunu söylemiştir.' der.
Hadisin: ''Sen
göklerin, yerin ... nurusun,'' cümlesinin manası: 'Sen bunların
aydınlatıcısısın. Ve nurlarının yaratıcısısın.' İbn-i Abbas (r.a.) : Bu
cümlenin manası; 'Sen bunlardaki halkı hidayete erdirensin' şeklindedir,
demiştir. Bazıları nur kelimesini münevver kelimesine yorumlamışlardır. Bu
yoruma göre cümlenin manası şöyle olur: 'Sen buralarda her tür eksiklik ve
kusurdan münevversin, paksın.' Bazıları
da : Nur kelimesi övgü için kullanılır. Nitekim falan kişi şehrin nurudur ve
zamanın güneşidir, denilir. Ebu'l-Aliyede nur kelimesini münevvir, yani
süsleyici manasına yorumlayarak: Yani; Sen gökleri güneş, ay ve yıldızlarla süsleyicisin.
Yeri de Nebiler, alimler ve velilerle süsleyicisin' demiştir. İbn-i Battal da
şöyle demiştir; 'Yani bunlardakiler, ancak senin nurunla hidayete ererler.
Hadisin; ''Sen
göklerin, yerin ... yöneticisisin'' mealindeki cümlesinde geçen
"Kayyam" kelimesi yerine bazı rivayetlerde "Kayyim" diğer
bazı rivayetlerde "Kayyum" kelimesi bulunur. Hepsi Allah Teala'nın
sıfatlarındandır. Manaları da tüm yaratıkların işlerini düzenleyen ve alemi
bütün nurlarıyla yöneten demektir. "Kayyum" Allah'ın isimlerindendir.
Manası, bizatihi var olan, varlığında hiç bir şeye muhtaç olmıyan demektir. Her
şey O'nunla var olur. O'nsuz her hangi bir şeyin var olması ve var olanların
varlıklarını sürdürmesi düşünülemez.
Hadisin ''Sen
haksın,'' cümlesindeki hak kelimesinden maksat Allah Teala'nın varlığının sabit
ve gerçek olmasıdır.
Kurtubi: Hak
vasfı, gerçek manasıyla, ancak Allah'a mahsustur. Çünkü varlığı hiç bir şeye
dayanmaz. Ezeli ve ebedidir. Ondan başka böyle bir varlığa sahip olan hiç bir
şey yoktur, demiştir.
İbnü't-Tin; Bu
cümlenin manası şöyle olabilir: Hakiki ilah ancak sensin. Senden başka
tapınılan ilahlar hak değildir, batıldır, demiştir.
Hadisin ''Seni
görmek haktır,'' mealindeki cümlesinde geçen "Likaa" kelimesi, Allah
Teala'yı görmek veya öldükten sonra dirilmek manasında yorumlanabilir. Bazıları
bunu ölmek ile yorumlamış ise de Nevevi reddetmiştir.
Dirilmek veya
Allah Teala'yı ahirette görmek manasını ifade eden bu cümle ve bundan sonra
gelen bütün cümlelerin mahiyetleri, hadisin; "Senin va'din haktır."
cümlesinin kapsamına girer. Ancak önemine binaen bu gerçekler bir bir dile
getirilmiştir.
Hadisin
"Senin kuvvetine ... " cümlesinin manası; Senin bana verdiğin delile
ve kuvvete dayanarak inkarcılarla ve kafirlerle mücadele ettim. İnatçı düşmanları
delillerle susturdum ve kılıçla cezalandırdım.
Hadisin
"Aramızda yalnız ... " cümlesinin manası şudur; Hakkı inkar eden
herkesi Senin hükmüne döndürdüm. Benimle böyleleri arasında Seni hakem kıldım.
İnkarcılar putları, kahinleri, taptıkları ateşi, şeytanları hakem edegeldiler.
Ben Senden başka hiç bir hakem tanımadım.
Hadisin sonunda
Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem) Allah Teala'dan geçmiş ve gelecek, açık ve
gizli tüm günahlar için mağfiret dilemiştir.
Nevevi: bu
hususta şöyle der ''Nebi (s.a.v.) günahsız olduğu halde mağfiret dilernesinin
hikmeti. Onun tevazuu, gönül alçaklığı, Allah'ı yüceltmesi ve Allah'tan
korkmasıdır. Bir de mağfiret dileme usulünü ümmetine öğretmesi ve örnek
olmasıdır. Bu ve benzeri hadisler, Nebi (s.a.v.)'in gece namazında zikir,. dua
ve inanılması gerekli esaslara inandığını itiraf etmek mahiyetindeki sözlere
devam ettiğini ifade ederler.
Hadisin
sonunda; ولا
حول ولا قوة
إلا بك cümlesi bazı rivayetlerde
yoktur. Bu cümleyi şöyle yorumlamak da mümkündür: Hikmetli tasarruf ve tam
kuvvet, ancak Allah ile kaimdir.