56- AYAKLARI YIKAMAK
HAKKINDA GELEN (HADİSLER)
حَدَّثنَا
أَبُو بَكْرِ
بْن أَبِي
شَيْبَةَ.
حَدَّثنَا
أَبُو
الأحوص، عَنْ
أَبِي إسحاق،
عَنْ أَبِي
حية؛ قَالَ: -
رَأَيْت
علياً توضأ
فغسل قدميه
إِلَى الكعبين
ثُمَّ قَالَ:
أردت أَن
أريكم طهور
نبيكم صَلى
اللَّه
عَلَيْهِ
وَسَلَمْ.
Ebu Hayye
(Radiyallahu anh)'den rivayet edildiğine göre şöyle söylemiştir: Ben, Ali
(Radiyallahu anh)'i abdest alıp ayaklarını topukları (aşık kemikleri) ile
beraber yıkarken ve (abdestini tamamladıktan) sonra: «Ben, Nebimiz (Sallallahu
aleyhi ve sellem)'in abdestini size göstermek istedim.» derken gördüm."
Diğer tahric:
Tirmizi. Nesa ve Ebu Davud (kütüb-i sitte'den)
AÇIKLAMA :
Hadis, abdestte
ayakları yıkamanın gereğine delalet eder. Sindi diyorki "ŞiiIer abdestte
ayakları meshetmenin gereğini ve yıkamanın gereksiz olduğunu iddia ederler.
Hadis, onların iddialarını açık birşekilde reddeder. Hele Hadis'in Hz. Ali'ye
ait oluşu ayrı bir önem taşır. Şiiler'in Hz. Ali'ye bağlılıklarını göz önünde
tutan müsannifin bu babı Hz. Ali'nin Hadisi ile açması çok isabetli olmuştur.
Aslında abdst alınırken ayakları yıkamanın gereğini ıspatlayan hadisler çoktur.
Nevevi gibi muhakkik (araştırmacı) alimler; Peygamber'in muhtelif yerlerde ve çeşitli
şekillerde almış olduğu abdest türlerini tarif edenlerin hepsi ayakların
yıkanması gereği hususunda ittifak etmişlerdir,derler.
Hadis, Tirmizi.
Nesa ve Ebu Davud tarafından da tahric edilmiştir. Tirmizi. Hadis için
müteaddit senedler zikrederek hasen-sahih olduğunu da kaydetmiştir.
Ebu Davud'un
Süneninin "Peygamberin Abdestinin Sıfatı, babında Peygamber'in abdestini
tarif eden Hz. Osman (r.a.)'ın hadisini açıklayan EI-Menhel yazarı ayakları
yıkamakla ilgili olarak özetle şunları söyler:
«Hz. Osman'ın
Hadisi abdestte ayakları yıkamanın meşruluğuna delalet eder. Ayakları yıkamak
hususunda ihtilaf vardır.
Dört mezheb
imamı ve bunlardan başka, ehl-i sünnet mezhebine mensup bütün alimler ayakları
yıkamanın gereğine hükmetmişlerdir. Delilleri de bu babta rivayet olunan
hadisler ve abdest hakkında inen Maide suresinin 6'ncı ayetindeki :
''Başınıza
meshediniz ve ayaklarınızı da topuklarınızla beraber yıkayınız ... "
nazm-i celilidir. Ayetteki وَأَرْجُلَكُمْ
erculekum kelimesi mansup (üstünlü) ve mecrur (esreli) olarak okunmuştur. Her
iki okuyuş, kıraat-ı seb'a (yedi kıraat'dandır. Her iki kıraat halinde, bu
kelime بِرُؤُوسِكُمْ
‘‘ruus.’’ kelimesine atfedilmekle meshetme manasını ve yıkanan "
وُجُوهَكُمْ vucuh»
veya وَأَيْدِيَكُمْ
eydiye’’ kelimelerine atfedilmekle yıkama manasını ifade edeceği hususunda
Lugat alimleri ittifak halindedirler. Bu duruma göre; şu üç mana'dan birisi
kasdediImiş denilebilir. Başka bir ihtimal yoktur.
1. Yıkama ve
meshetme birlikte muraddır. Yani kişi abdest alırken ayaklarını hem meshedecek
hem de yıkayacaktır. Zahiriye mezhebine mensup bazı Alimler böyle demişlerdir.
Ama hiçbir sağlam.delil gösterememişlerdir ve görüşleri icma'ya muhalif
olduğundan tutarsızdır.
2. Yıkamak ve
meshetmekten birisinin yapılması kafidir. Kişi isterse mesheder, isterse yıkar.
Hasan-i Basri. Muhammed bin Cerir ve Mu'tezile'nin başkanı El-Cubai böyle
söylemişlerdir. Bu görüş de tutarsızdır. Çünkü ayette muhayyerlik geçmez ve
buna delalet eden bir işaret de yoktur.
3. Yıkamak ve
meshetmekten birisi kasdedilmiştir. Hangisi kasdedilmiş ise onu yapmak
zorunludur. Diğerini yapmak öngörülmemiştir. Bunlardan hangisinin kasdedilmiş
olduğunu belirlemek için delile ihtiyaç vardır. Bütün alimler: Ayaklarını
yıkayan kişi farz olanı yapmış, ayetle kasdedileni ifa etmiş ve ayrıca
ayaklarını meshetmediği için kınanmaz, demekte ittifak etmişlerdir. Bu ittifak,
ayet ile kasdedilen mananın ayakları yıkamak olduğunun delilidir. Keza
kasdedilen mananın yıkamak veya meshetmek olması muhtemel olunca ayet'in bu
cümlesi mücmel hükmünde kabul edilerek beyana muhtaç olur. Resul-i Ekrem
(s.a.v.) tarafından kavli veya fi'li bir beyan görülünce Allah Teala'nın
maksadı anlaşılır. Ayet ile ayakların yıkanmasının murad olduğu, Peygamber'in
hem kavli hem fi'li beyanı ile sabittir. Fi'li beyanı şudur:
Müstefiz ve
mütevatir nakille sabit olmuştur ki Peygamber (s.a.v.) abdest alırken
ayaklarını yıkamıştır. Bu hususta imamlar arasında her hangi bir ihtilaf
yoktur. Kavli beyanı ise Tahavi ve İbn-i Maceh'in rivayet ettikleri (454 nolu)
Cabir'in hadisi, Nesai, İbn-i Huzeyme, Ebu Davud ve İbn-i Maceh'in rivayet
ettikleri (422 nolu) AbduIIah bin Amr'ın hadisi, Şafii'nin kendi müsnedinde
rivayet ettiği:
«Abdest alan
a'ma bir adama, Peygamber (s.a.v.); Ayağın altına dikkat et» buyurdu. Bunun
üzerine a'ma ayağının altını iyice yıkamaya başladı.» mealindeki hadis ve
Beyhaki'nin rivayet edip sahih olduğunu belirttiği Amr bin Abese r.a.'ın
Peygamber'in abdest şeklinin tarifine dair hadisinin şu parçasıdr: «Peygamber
(Sallallahü Aleyhi ve Sellem) iki ayağını da topukIarı ile beraber Allah'ın
O'na emrettiği gibi yıkadı.» -Beyhaki :
Bu hadis,
Allah'ın, ayakları yıkamayı emrettiğine delalet eder, demiştir.
Şiiler'in
İmamiye kolu, ayakları meshetmenin farz olduğunu söylemişler ise de onların
iddiası reddedilmiştir. ''EI-Menhel, onların delillerini cevabları ile beraber
zikretmiştir. Bu husus uzun sürdüğü ve anlatılmasına gerek olmadığı kanısında
olduğum için buraya aktarmadım.
Nevevi demiştir
ki «Bütün ülkelerde ve devirlerde
yetişmiş olan ve fetvaya yetkili fıkıhçıların hepsi abdest alınırken ayakları
topuklarla beraber yıkamak farzdır, ayakları meshetmek yeterli değildir,
ayakları yıkarken bunları ayrıca meshetmek vacib değildir, demişlerdir.
İcma'nın oluşması hususunda muteber olan hiç bir alimden buna muhalif bir fetva
sabit olmamıştır.»
Ehl-i Sünnet
alimlerine göre abdest ayetindeki; وَأَرْجُلَكُمْ
kelimesi mansub (üstünlü) okunduğunda yıkanması emrolunan yüz veya ellere
atfedilmekle ayakları yıkama hükmü açıktır. Bu kelime mecrur (esreli) okunduğunda
hüküm aynıdır. بِرُؤُوسِكُمْ Ruus
kelimesinin yanında bulunduğu için bu kelime de mecrur okunmuştur. Bu tür
harekelemeye 'cerr-i civar = komşuluk esresi, denir. Bu komşuluğun faydası ise
yıkanmasında fuzuli su harcanması beklenen ayakları yıkarken su israfından
kaçınmaya dikkatleri çekmek ve mesh'e yakın bir yıkamanın uygunluğuna işaret
etmektir. Sindi, Zemahşeri'nin böyle dediğini naklettikten sonra: Ayette
yıkanması farz olan yüz ve kollar zikredildikten sonra başın meshinden
bahsedilir ve bundan sonra da ayakların yıkanması emredilir. Kolların yıkanması
ile ayakların yıkanması arasında başın meshinden bahsedilmesinin hikmeti,
abdest uzuvları arasında tertibe riayet etmenin önemine işaret etmektir. Bir de
Zemahşeri'nin dediği gibi ayakları yıkarken suda israf etmemektir.
Ayetteki
'Ercul' kelimesinin mecrur ve mensub okunması hususunda alimlerin bir kısmı
şöyle de yorum yapmak mümkündür, demişlerdir: Mecrur okunup meshetme manası,
ayağında mest bulunan kimse hakkındadır. Mansub okunup yıkama manası ise;
ayağında mest olmayan kimse hakkındadır.
Bütün bu
yorumlardan başka şu da vardır ki: Mesh kelimesi arap dilinde yıkamak anlamına
da kullanılır. Abdest alan kişi için uzuvlarını meshetti (yani yıkadıl
deniliyor.
Sindi diyor ki,
alimler ayet'i, başka şekillerde de yorumlamışlardır. Biz anlattığımız cerr-i
civar yorumu ile yetinelim.