24- TEŞEHHÜD HAKKINDA
GELEN HADİSLER BABI
حَدَّثَنَا
مُحَمَّد بْن
عَبْد اللّه
بْن نمير.
حَدَّثَنَا
أبي.
حَدَّثَنَا
الأعمش، عَن
شقيق بْن
سلمة، عَن
عَبْد اللّه
بْن مسعود. ح
وحَدَّثَنَا
أَبُو بَكْر
بْنُ خلاد
الباهلي.
حَدَّثَنَا
يحيى بْن سعيد.
حَدَّثَنَا
الأعمش، عَن
شقيق، عَن
عَبْد اللّه
بْن مسعود؛
قَالَ: - كنا إذا
صلينا مع
النَّبِي
صَلَى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمْ
قلنا: السلام
على اللَّه
قبل عباده.
السلام على
جبرائيل
وميكائيل
وعلى فلان
وفلان. يعنون
الملائكة.
فسمعنا
رَسُول
اللَّهِ
صَلَى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسلَّمْ
فقال ((لا
تقولوا: السلام
على اللَّه.
فإن اللَّه هو
السلام. فإذا جلستم
فقولوا:
التحيات للّه
والصلوات
والطيبات.
السلام عليك
أيها النبي
ورحمة اللّه
وبركاته.
السلام علينا
وعلى عباد
اللَّه
الصالحين.
فإنه إذا قال
ذلك أصابت كل
عبد صالح في
السماء
والأرض. أشهد
أن لا إله إلا
اللَّه،
وأشهد أن
مُحَمَّدأً
عبده ورسوله)).
حَدَّثَنَا
مُحَمَّد بْن
يحيى.
حَدَّثَنَا عَبْدُ
الرزاق.
أَنْبَأَنَا
الثوري، عَن
منصور،
والأعمش،
وحصين، وأبي
هاشم. وحماد
عَن أبي وائل.
وعن أبي
إِسْحَاق،
عَن الأسود
وأبي، عَن
عَبْد اللّه
بْن مسعود،
عَن النَّبِي
صَلَى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمْ،
نحوه.
حَدَّثَنَا
مُحَمَّد بْن
معمر.
حَدَّثَنَا قبيصة.
أَنْبَأَنَا
سُفْيَان،
عَن الأعمش، ومنصور،
وحصين، عَن
أبي وائل، عَن
عَبْد اللّه
بْن مسعود. ح
قال:
وحَدَّثَنَا
سُفْيَان عَن
أبي
إِسْحَاق، عَن
أبي عبيدة
والأسود وأبي
الأحوص، عَن
عَبْد اللّه
بْن مسعود؛ أن
النَّبِي
صَلَى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمْ
كان يعلمهم
التشهد. فذكر نحوه.
"...
Abdullah bin Mes'ud (r.a.j'den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Biz Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile
beraber namaz kıldığımız zaman (teşehhüd için oturduğumuzda) «Selam Allah'ın
kullarına olsun» demeden önce «Selam Allah'a olsun, Selam Cebrail'e, Mikail'e,
falan ve falan'a olsun» derdik.
İbn-i Mes'ud ve
arkadaşları (falan ve falan sözü ile) melekleri kasdederler. Sonra Resulullah
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bizim böyle dediğimizi işitti bunun üzerine:
«Selam Allah'a olsun demeyiniz. Çünkü şüphesiz Allah selamın kendisidir. Bunun
için (teşehhüde) oturduğunuz zaman;
التحيات
للّه
والصلوات
والطيبات.
السلام عليك
أيها النبي
ورحمة اللّه
وبركاته.
السلام علينا
وعلى عباد
اللَّه
الصالحين. deyiniz. Çünkü kişi bunu söylediği zaman selam
cümlesi gökte ve yerde bulunan her salih kula isabet eder.»
أشهد
أن لا إله إلا
اللَّه،
وأشهد أن
مُحَمَّدأً
عبده ورسوله "... Abdullah bin
Mes'ud (r.a.)'den rivayet edildiğine yöre: Kendisi, Nebi (Sallallahu Aleyhi ve
Sellein)'den bunun mislini rivayet etmiştir."
"... Abdullah bin
Mes'ud (r.a.)'den rivayet edildiğine göre: Nebi (Sallallahu Aleyhi ve
Sellem) onlara teşehhüdü öğretirdi. Abdullah (r.a.) bu hadisin mislini
zikretmiştir."
AÇIKLAMA: Müeılif bu hadisin
metnini, bazı ravileri aynı olan iki senedIe rivayet etmiştir. Daha sonra
zikrettiği müteaddit tariklerle de hadisin kendisine intikal ettiğini beyan
etmiştir. Son iki senedde Abdullah İbn-i Mes'ud (r.a.) Nebi (s.a.v.)'in, onlara
teşehhüdü öğrettiğini ifade eden bir cümle ilavesi de mevcuttur. Esasen
el-Menhel'de bildirildiğine göre Ebu Bekir bu hadisin yirmi küsur tarikten rivayet
edildiğini söylemiştir.
Bu hadisi Buhari,
Müslim, Nesai, Tirmizi ve Ebu Davud da rivayet etmişlerdir.
"Namaz kıldığımız
zaman إذا
صلينا cümlesi yerine bazı rivayetierde:
İZA CELESNA = "Teşehhüd için oturduğumuz zaman...'' cümlesi bulunur. قبل عباده ifadesini:
"Selam Allah'ın' kullarında olsun demeden önce'' diye terceme ettik.
parça'nın manası şöyle olur: . İbn-i Mes'ud (r.a.) demiştir'ki: Biz: Es-Selamu
aleyna ve ala ibadillah... demeden önce: Es-Selamu ala 'I-Lah... derdik: قبل عباده ifadesi: 'Kıbele
ibadihi' de okunabilir. Bu takdirde lafzın manası: ''Allah'ın kulları
tarafından... '' olur. Buna göre fıkranın manası şöyle olur: İbn-i Mes'ud
(r.a.) demiştir ki: 'Biz, kulları tarafından Allah'a selam olsun derdik.'
Buhari'nin bir
rivayetindeki: .......... Selam kulları tarafından Allah'a olsun." ifadesi
ikinci ihtimali te'yid eder.
Teşehhüdde böyle
söylenen sahabiler galiba selamı hamd ve şükür kabilinden saydıkları için
'Allah'a selam olsun' demeyi caiz görmüşlerdir.
Nebi (s.a.v.):
"Esselam Ala'l-Lah = Selam Allah'a olsun demeyiniz." buyurarak böyle
söylemeyi yasaklamıştır. Çünkü selamın manası, afetlerden ve noksanlıklardan
selamette olmaktır. Allah, kullarından dilediğine selamet verir. Selameti
veren, ancak Allah'tır. Hal böyle iken Allah'ın selamette olması için dua
edilir mi?
Hadisin:.. Çünkü
şüphesiz Allah, selam'ın kendisidir." cümlesi konan yasağın nedenini
bildirmek içindir. Yani selam, Allah Teala'nın isimlerinden bir isimdir. Manası
da ortaktan salim olan demektir. Yahut manası, Dünya'da Nebiler ve Cennette
mü'min kullarına selam eden demektir. Veyahut manası, mü'min kulunu
tehlikelerden ve korkunç hallerden emin kılandır.
TEŞEHHÜDÜN MANASI:
Ettehiyyatü li'llahi =
Tahiyyekr Allah'a mahsustur."
Tahiyyat: 'Tahiyye'nin
çoğuludur. Tahiyye: Ta'zim ve saygı demektir. Yeryüzündeki krallara, değişik
ta'zim ifadeleriyle 'saygı yapılırdı. Bazılarına: 'Hayırlı sabahlar';
bazılarına: Günaydın; bazılarına: Çokça selamette ol; bazılarına; Bin sene yaşa
denilirdi. Yapılan ta'zim ifadeleri içerisinde Allah Teala'ya sena etmeye
elverişli bir ifade yoktu. Bunun için, müslümanlara: .. Ettehiyyatü li'llahi''
demeleri emredildi. Yani her türlü ta'zim, Allah'a mahsustur. O'na layıktır .
.. Ve'ssalevatü =
Salatlar da Allah'a mahsustur.''
Salavat: 'Salat'ın
çoğuludur. Salat: Namaz demektir. Bundan maksad, beş vakit namazdır. Veyahut
farz olsun, nafile olsun bütün namazlardır.
Bazıları: Salavat'tan
maksad, bütün ibadetlerdir, demişlerdir.
Bir kısım alimler de:
Salavat ile rahmetler kasdedilmiştir, demişlerdir .
.. Ve'ttayyibatü:
Tayyibeler de Allah'a mahsustur.''
Tayyibat: 'Tabbiye'nin
çoğuludur. Tayyibe: Dua ve zikir gibi. yararlı, güzel söz demektir. Bazı
alimler: Tayyibat, kapsam bakımından sözlerden daha geniştir. Yani güzel söz
olabildiği gibi, güzel amel ve yararlı vasıflar da olabilir. Sözlerin,
amellerin ve vasıfların güzelliğinden maksad, bunların mükemmel ve ihlaslı
olmasıdır. Her türlü gösteriş ve riyakarlıktan uzak olmasıdır', demişlerdir .
.. Esselamu aleyke
eyyühennebiyyü = Selam sana olsun ey Nebi. Buradaki selamdan maksad,
hoşlanılmayan durumlardan selamette olmaktır. Yani: Ey Nebi! Hoşlanılmayan
durumlardan selamette olasın.
Bazı alimlere göre
buradaki selam, Allah'ın adıdır. Cümlenin manası da: Ey Nebi! Selam olan Allah,
Seni bütün afetlerden korusun.
Teşehhüdde Muhammed (s.a.v.) önce burada Nübüvvetle vasıflandırılıyor.
Teşehhüdün sonunda okunan şahadet kelimesinde de Resullükle vasıflandırılıyor.
..Ve rahmetü'llahi ve
Berekatuhu = Allah'ın rahmeti de, bereketleri de sana olsun ey NebiI'' Rahmetten maksad, ihsan ve ikramdır.
Bereketten maksad da bol hayırdır ..
...Esselamu aleyna =
Selam üzerimize olsun.,.
Üzerimize demekle,
orada hazır bulunan imam, cemaat ve melekler kasdedilir .
..Ve ala
ibadillahi's-Salihine = Selam, Allah'ın salih kullarına da olsun,''
Salih kullardan
maksad, üzerlerinde vacib olan kul haklarına riayet edenlerdir. EI-Menhel
yazarı böyle yoruınlamıştır. Tuhfetü'l-Ahvezi yazarı: Salihin en meşhur
tefsiri: 'Üzerinde vacib olan AIlah'ın kullarına ve kulların haklarına riayet
eden kimsedir.' diye yorumlamaktır. Salihin dereceleri farklıdır, demiştir.
Uygun olan tefsir, Tuhfetü'I-Ahvezi'deki tefsirdir. Hatta el-Menhel'deki
tefsirde matbaa hatası olarak Allah hakları anılmamıştır, kanaatindeyim.
El-Fakihani: Namaz
kılan kişi, bu cümleyi okurken, Nebilerin, meleklerin ve mü'minlerin hepsini
hatırına getirmelidir. Ta ki sözü ile maksadı birbirine uysun, demiştir. '
Tirmizi: de:
Müslümanların namazda okudukları selam duasından hisse almak isteyenler, salih
kul olsunlar, Aksi takdirde bu yüce faziletten mahrum kalırlar, demiştir,
Nebi (s.a.v.)
sahabilere teşehhüdü öğretirken, önce zat-ı Nebevilerine özel olarak selam
etmelerini, bundan sonra sahabilerin, kendi şahıslarına sılam etmelerini
öğretmiştir. Çünkü kendi nefislerine dua etmeleri önemlidir. Bundan sonra da
selamı, salih kullara teşmil etmelerini öğreterek, mü'minlere yapılan duanın
umumi olmasını onlara sezdirmiştir .
Nebi (s.a.v.)
Sahabilere teşehhüdü öğretirken: '...Ve ala ibadillahi's-Salihin..' ifadesini
öğrettikten sonra ve Kelime-i Şehadeti öğretmeden önce buyurmuştur ki:
'Biriniz böyle selam
verince, onun selamı, gökte ve yerde bulunan bütün salih kulları kapsar
..' Nebi (s.a.v.)'in teşehhüdü
ögretmesi esnasında bu durumu bildirmesinin sebebi; bazı sahabilerle, hadiste
de bildirildiği gibi meleklerin adlarını anmaya girişmeleridir. Nebi (s.a.v.),
bu bilgiyi vermekle; Melekleri ismen anmaya lüzum yoktur, Öğretilen şekilde
verilen selam, bütün melekleri, Nebileri, sıddıkları rahatlıkla kapsar, demek
istemiştir.
Eşhedü en la ilahe
illa'llah = 'Ben dilimle söyler, kalbimle de tasdik ederim ki; Allah'tan başka,
ibadete müstehak hiç bir şey yoktur ve olması mümkün değildir..'
...Ve eşhedü enne
Muhammeden abduhu ve Resuluhu = '...Ve dilimle söyler kalbimle de tasdik ederim
ki; Muhammed, Allah'ın kulu ve Resuıüdür..'
Müslim'in İbn-i Abbas
(r.a.)'den olan rivayetinde şahadetin ikinci kelimesi: '..Ve Eşhedu enne
Muhammederresulullah.' diye geçer.
İbnü'l-Melik demiştir ki
: Rivayet edildiğine göre Mi'rac gecesi Nebi (s.a.v.): Ettehıyyatu ... "
kelimeleriyle Allah'a sena etmiş, bunun üzerine Allah Teala da: ''Esselamu
aleyke...'' diyerek Nebi (s.a.v.)'e iltifatta bulunmuş; Nebi (s.a.v.) de:
'Esselamü aleyna...'' diyerek, bu ilahi lutfun umumileşmesini dilemiş, Cebrail
(s.a.v.) de: 'Eşhedu...' diyerek kelime-i Şehadati getirmiştir ..
Hadisin zahirine göre
teşehhüd okumak vacibtir. Birinci teşehhüd ile ikinci teşehhüd arasında bir
fark yoktur. El-Leys, İshak ve Ebu Sevr böyle demişlerdir.
DÖRT MEZHEB'İN
ALİMLERİNİN TEŞEHHÜD HAKKINDAKİ HÜKÜMLERİ:
1- Hanefi alimlerine
göre birinci ve ikinci teşehhüd'ün ikisi de vacibtir. Bile bile
terkedilmeleriyle de namaz bozulmaz.
2- Şafiiler'e göre
çift teşehhüdlü namazların ikinci teşehhüdü ve sabah namazının teşehhüdü
farzdır. Okunmaması halinde namaz bozulur. Üç ve dört rek'atli farzların ilk
teşehhüdleri (sünnet-i müekkede) önemli sünnetlerdendir. Bilerek veya sehven
okunmaması halinde sehiv secdesi edilmesi sünnettir. Son teşehhüd'ün
vacibliğine delil, bu babtaki hadislerdir. ilk teşehhüdün vacib olmamasının
delili ise, Buhari, Müslim ve Ebu Davud'un rivayet ettikleri bir hadistir. Bu
hadiste Nebi (s.a.v.)'in iki rek'at kıldıktan sonra teşehhüd okumadan ayağa
kalktığı ve namazı bitirince, selamdan önce iki secde ettiği bildirilmiştir
3- Malikiler'e göre
birinci ve ikinci teşehhüdün her ikisi de sünnettir. Bunlar şöyle demişlerdir:
'Bizim delilimiz şudur ki: Teşehhüd hiç bir suretle yüksek sesle okunmayan bir
zikirdir. Rüku' ve secdedeki tesbih gibidir. Şu halde vacib değildir. Bu
bebtaki hadislerde teşehhüd okunmasına dair verilen emir, mendupluk içindir.
Çünkü namazını hatalı kılan a'rabiye Nebi (s.a.v.) namazı öğretirken teşehhüdü
zikretmemiştir:
Malikiler'den Ebu
Mus'ab'ın rivayetine göre Malik, son teşehhüdün vacibliğine hükmetmiştir.
4- Hanbeliler'e göre
son teşehhüd rükündür. Terk edilmesiyle namaz bozulur. Birinci teşehhüd
vacibtir. Bilmeyerek veya unutarak terkedildiği de sehiv secdesiyle tamir
edilir. Delilleri de bu babtaki hadislerdir. İlk teşehhüdün vacibliğine delil
olarak da "Ahmed ve Nesai'nin İbn-i Mes'ud (r.a.)'den, merfu' olarak
rivayet ettikleri şu mealdeki hadistir:
"İki rektatta bir
oturduğunuz zaman: Ettehıyyatu liııah.... deyiniz.''
TEŞEHHÜDÜN LAFIZLARI
Teşehhüd lafızları
hususundaki rivayetler muhteliftir. Hangi rivayete göre teşehhüd yapılırsa,
kafidir. Alimler: Efdal, olan teşehhüd lafızları hususunda ihtilaf etmilşerdir.
Ebu Hanife, O'nun
arkadaşları, Ahmed bin Hanbel ve fıkıhçıların cumhuru, bu hadiste mezkur olan
İbn-i Mes'ud (r.a.)'in teşehhüdünü bir kaç nedenle seçmişlerdir. Nedenler
şunlardır;
1- Bu teşehhüd
üzerinde Buhari, Müslim ve diğer sahih hadis kitapIarı müttefiktirler. Hatta
Tirmizi, Hattabi, İbnü'l-Münzir ve İbn-i Abdi'l-Berr; İbn-i Mes'ud (r.a.)'ın
teşehhüdü, teşehhüd hakkında varid olan hadislerin en sıhhatlısıdır,
demişjerdir. Ebu Bekir de aynı şeyi söyleyerek yirmi küsur tarikten rivayet
edildiğine beyan etmiştir. Müslim de; Halk, İbn-i Mes'ud (r.a.)'in teşehhüdü
üzerinde icma' etmişlerdir. Çünkü arkadaşları birbirlerine muhalefet
etmemişlerdir. Başka teşehhüdü rivayet edenlerin arkadaşları ihtilaf
etmişlerdir.
2- Ebu Bekir-i Sıddik
(r.a.) bu teşehhüdü minber üzerinde halk'a öğretmiştir.
3- Nebi (s.a.v.) İbn-i
Mes'ud (r.a.)'in elini mübarek elleri arasına alarak Ona bu teşehhüdü
öğretmiştir. Demek ki fazla önem verilmiştir.
4- Bu teşehhüdün
ravileri, birbirlerine uygun olarak bunu merfu' bir şekilde nakletmişlerdir.
Diğerleri böyle değildirler.
Daha başka nedenler de
vardır. Şafiiler'in ve Malikiler'in seçtikleri teşehhüdü, bundan sonra gelecek
olan İbn-i Abbas (r.a.)'ın hadisini açıklarken zikredeceğiz.
HADİSİN FIKIH YÖNÜ :
1- Esselamu ala'Ilah
demek yasaktır.
2- Hadiste mezkur
kelimelerle teşehhüdü okumak meşrudur.
3- Dua ederken,
kişinin kendi nefsinden başlaması müstehabtır.
4- Duayı
umumileştirmek müstahabtır.