DEVAM: 10. KADER
HAKKINDA BİR BAB
حَدَّثَنَا
هِشَامُ بْنُ
عَمَّارٍ،
وَيَعْقُوبُ
بْنُ
حُمَيْدِ
بْنُ
كَاسِبٍ،
قالاَّ:
حَدَّثَنَا
سُفْيَان
بْنُ
عُيَيْنَةَ،
عَنْ عُمَرو
بْنُ
دِينَارِ،
سَمِعَ طَاوُساً
يَقُولُ: -
سَمِعْتُ
أَبَا
هُرَيْرَةَ
يُخْبِرُ
عَنْ
النَّبيِّ
صَلىَ اللَّه
عَلَيْهِ وَسَلمْ
((احْتَجَّ
آدَمُ
وَمُوسَى.
فَقَالَ لَهُ
مُوسَى: يَا
آدَمُ! أَنْتَ
أَبُونَا
خَيَّبْتَنَا
وَأخْرَجْتَنَا
مِنَ
الْجَنَّة بِذَنْبِكَ.
فَقَالَ لَهُ
آَدُم: يَا مُوسى!
اصْطَفَاكَ
اللَّه
بِكَلاَمِهِ
وَخَطَّ لَكَ
التَّوْرَاةَ
بِيَدِهِ.
أَتَلُومُنِي
عَلَى أَمْرٍ
قَدَّرَهُ
اللَّه عَلَى قَبْلَ
أَن
يَخْلُقَنِي
بِأَرْبَعِينَ
سَنَةً؟
فَحَجَّ
آدَمُ مُوسى.
فَحَجَّ
آدَمُ مُوسى.
فَحَجَّ
آدَمُ مُوسى))
ثَلاَثَاً.
Ebu Hureyre r.a.’den
rivayet edildiğine göre kendisi, Resulullah s.a.v.’in şöyle buyurduğunu
söylemiştir: <Adem ve Musa (Aleyhisselam) münakaşa ettiler. Musa
(Aleyhisselam) Adem (Aleyhisselam)’a: - Ya Adem! Sen babamızsın. İşlediğin
günahla bizi zarara soktun ve bizi Cennetten çıkarttın, dedi. Adem
(Aleyhisselam) da Ona: - Ya Musa! Allah, insanlar içinden seni seçip kelamını
sana verdi. Senin için Tevrat’ı eliyle yazdı. Allah’ın, beni yaratmadan 40 yıl
önce hakkımda takdir buyurmuş olduğu bir şey (günah) üzerinde sen beni kınıyor
musun? dedi.
Böylece Adem,
Musa’yı yendi. Böylece Adem, Musa’yı yendi. Böylece Adem, Musa’yı yendi. (Bu
cümleyi 3 defa tekrarladı.)
AÇIKLAMA: Müslim, Kader kitabından özel bir bab'a aldığı bu hadisi, kısmen değişik
bir sened ile İbn-i Mace gibi, Ebu
Hureyre (r.a.)'den rivayet ediyor.
Nevevi bu
hadisin izahında şöyle söyler: Ebu'l-Hasan el-Kabisi demiştir ki: «Adem ve Musa
Nebilerin ruhları gökte buluştu ve orada aralarında bu münakaşa geçti.»
Kadi İyad ise:
«Bu hadis zahirine göre manalandırılabilir. Bu iki Nebi şahsen görüşmüş
olabilirler. İsra hadisi ile sabittir ki Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve
Sellem) efendimiz Mi'rac gecesi Mescid-i Aksa'da ve göklerde bütün Nebilerle
ictima etti ve onlara namaz kıldırdı.
Şehidlerin
yaşamakta oldukları nasslarla sabittir. Allah Teala'nın Adem ve Musa'yı
diriltip görüştürmüş olması mümkündür. Musa, hayatta iken böyle bir görüşmeyi
Allah'tan istemesi üzerine o zaman görüşmüş olmaları da muhtemeldir» demiştir.
Musa
(Aleyhisselam)'ın Adem (Aleyhisselam)'a söylediği sözler bir rivayete göre
şöyledir:
«İnsanları
Cennet'ten çıkartan ve onları zarara sokan Adem sensin!,. Bir başka rivayette
ise:
«Sen, işlediğin
hata ile insanları yere indirttin!"
Bütün bu
rivayetlerin manası şudur: Sen Cennette iken, işlediğin hata yüzünden,Cennetten
çıkarıldın. Senin işlediğin hata bizi de zarara soktu. Çünkü bu hatan olmasaydı
bütün insanlar Cennette kalırdı. Diğer taraftan yere indirilmiş olan biz
insanlar şeytanların şerrine muhatap olmuş olduk.
Hadisin bu parçasından
Cennetin Adem (Aleyhisselam)'ın yaratılmasından önceki zamandan beri mevcut
olduğu anlaşılıyor. Hak olan mezhebIerin görüşü de bu merkezdedir.
«Tevratı eliyle
yazdı,.cümlesinde geçen «El,. tabirine gelince, bilindiği gibi Allah Teala için
uzuv manasında el yoktur. Kur'an ve hadiste geçen bu gibi kelimeler hakkında
Ehl-i Sünnet alimleri iki görüş ve yol seçmişlerdir.
1. Bu
kelimelerin zahiri manaları murad değildir. Onlardan kasdedilen mana hakkında
her hangi bir yoruma girişilemez. Allah'ın kasdettiği mana ne ise o
kabuıümüzdür. Ona inanıyoruz.
2. El kelimesi
kudret manasına yorumlanır. Diğer kelimeler de yerinde açıklandığı gibi
yorumlanır.
Aııah, beni
yaratmadan 40 yıl önce hakkımda takdir buyurduğu.» cümlesinde geçen takdirden
murad, Levh-i Mahfuz'a ve Tevratın sahifelerine bu malumatm geçirilmesidir.
Nitekim, Müsiim 'in bu hadisten sonra, yine Ebu Hureyre r.a.'den rivayet ettiği
konu ile ilgili bir hadiste, Adem (Aleyhisselam)'ın sorusu üzerine Musa,
(Aleyhisselam) Adem (Aleyhisselaml'a :
«Tevrat, senin
yaratılışından 40 yıl önce yazılmıştır ve O'nda 'senin Cennette işlediğin
masiyet olayına ait yazı vardır» diye cevap verdiği belirtiliyor. Buradaki
takdir ile, bildiğimiz kader mahiyetinin kasdedilmiş olması mümkün değildif.
Çünkü Allah Taala'nın ilmi, iradesi ve takdiri, ezelidir.
Adem
(Aleyhisselam)'ın Musa (Aleyhisselam)'a verdiği cevabın manası da şudur; Ya
Musa! Bu olayın, yaratılışımdan önce yazılıp hakkımda takdir edilmiş olduğunu
ve behemehal vuku bulmasının kaçınılmazlığını şüphesiz biliyorsun. Eğer ben ve
bütün mahlükat, bunun bir zerresini önlemeye gayret etseydik; önlemeye
gücümüzün yetmeqiğini de biliyorsun. Artık ne diye beni kınıyorsun?)
Diğer taraftan
kınama akli değil şer'i olmalıdır. Allah Taala Adem (Aleyhisselam)'ın tevbesini
kabul ederek hatasını bağışladıktan sonra onu kınamak din yönünden yersiz
sayılır.
Bir soru - Eğer
bir günahkar da Adem (Aleyhisselam) gibi «Ne yapayım? Allah bu günahı benim
hakkımda takdir etti» der ise biz onu kınamıyacak mıyız? Şer'in emrettiği
cezaları tatbik etmiyecek miyiz?
Cevap -
Günahkar adam dünyada yaşamakta olduğu için Dini emir ve yasaklara saygılı
olmak ve elindeki iradeyi iyi kullanmak sorumluluğunu ve yükümlülüğünü
taşımaktadır. Mükelleflere uygulanması gerekli olan kınama, tekdir ve her türlü
şer'i cezaların bu kimseye uygulanması icap eder. Onu sorumlu tutup
cezalandırmak hem onu hem de .benzerlerini kötülüklerden men'etmeye yarar.
Fakat Adem (Aleyhisselam) dünyadan ayrılmış olup sorumluluğu ve dünyevi yönden
cezalandırılmasİ söz konusu değildir. Bu durumda Musa (Aleyhisselam)'ın bu
olayı ona açmasında hiç bir fayda yoktur. Bilakis bu söz ile ona eziyet etmiş
ve onu mahçup bırakmış olur.