DEVAM: 5. YALAN
OLDUĞUNU BİLDİĞİ VEYA SANDIĞI HALDE BİR HADİSİ RESULULLAH S.A.V.'DEN RİVAYET
EDENİN BEYANIİ
حَدّثَنا
أبو بَكْرِ بن
أبي شيبة،
حَدّثَنا وكيع،
عَنْ سفيان،
عَنْ حبيب بن
أبي ثابت، عَنْ
ميمون بن أبي
شبيب، عَنْ
المغيرة بن
شُعْبَةَ
قَالَ:
-
قَالَ رَسُول
اللّه صلى
اللّه عليه وسلم:
((مِن حَدّثَ
عني بحديث وهو
يرى أنه كذب
فهو أحد
الكاذبين)).
El-Muğire b.
Şu'be r.a.'den; Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)’in şöyle dediği
rivayet edilmiştir; “Kim bir hadisin uydurma olduğunu bildiği veya zan ettiği
halde benden rivayette bulunursa iki yalancıdan birisi de kendisidir.”
AÇIKLAMA: Bu bab'da geçen 38'den buraya kadar ki hadisler içindir: Burada geçen 4
hadisin manası aynıdır. Dikkat edilecek
olursa manayı hiç etkilemiyen bir iki kelime hariç, metinleri arasında da fark
yoktur. Fakat senedleri tamamen değişiktir.
Hadisin kuvvet
derecesinin tescili için müsannif, kendisine intikal eden bütün rivayetleri
nakletmiştir.
4'üncü babda
geçen hadisler Resulullah (s.a.v) üzerinde bile bile yalan uydurmanın ağır
vebal olduğunu ifade ediyor. Bu babda geçen hadisler ise, böyle olan hadisleri
rivayet etmenin yasaklığını beyan ediyor.
Uydurma olduğu bilinen veya sanılan hadisleri rivayet etmek, yalancılığın
en çirkini ve iftiranın en şenıidir. Küfür ve şirkten sonra gelen en büyük günahlardandır. Çünkü bu
babdaki hadislerden anlaşıldığı veçhile uydurma hadisleri rivayet eden kişi
uyduran kişinin suç ortağı durumundadır.
Mevzu' ve
muhtalak diye isimlendirilen uydurma hadis ile amel etmek mutlaka
haramdır. Böyle bir hadis, ister ahkama
ait olsun ister tergib, terhib, irşad gibi din lehinde yapılan çlışma ile
ilgili olsun uydurma olduğu bilinir veya sanılırsa onu rivayet etmek katiyetle
haram ve yukarıda belirtildiği gibi en büyük günahlardandır.
Hadis metninde
geçen (arapça yazı var) kelimesi tesniye (El-Kazibeyn = iki yalancı) ve çoğul
(El-Kazibin = yalancılar) olarak
okunabilir. İbn-i Maceh'in bu nushasını inceleyerek bastıran Muhammed Fuad Abdülbaki bu kelimeyi tesniye şeklinde
harekelemiştir. Ebu Naim
el - Asbahani , Sahih-i Müslim üzerinde yazdığı El-Mustahraç adlı
eserinde rivayet ettiği Semure hadisinde
''El-Kazibeyn'' kelimesini tesniye şeklinde naklettikten sonra uydurma
hadis rivayet edenin o hadisi uyduranın suç ortağı olduğunun bu hadisle isbat
edildiğini beyan eder. Çünkü ''Uydurma hadis rivayet eden kişi iki yalancıdan
birisidir.'' diye buyurulunca şu mana çıkıyor : İki yalancıdan birisi hadis
uyduran, diğeri de onu rivayet edendir.
Ebu Naim daha
sonra rivayet ettiği El - Muğire
hadisinde (arapça kelime var)
kelimesinin tesniye ve çoğul olduğunda tereddüt ettiğini açıklar.
Nevevi ise bu
kelimeyi çoğul olarak tesbit ettiğini ve meşhur olanında bu olduğunu ifade
eder. Bu arada Kadı
Iyaz'ın da bizce bu kelime çoğul olarak mervidir, dediğini nakleder.
Hadisin
metninde geçen (arapça kelime var) kelimesi de malum ve mechul,
(Yera ve Yüra)
olarak rivayet edilmiştir. 38 nolu rivayette mechul, diğer 3 rivayette malum olarak
harekelenmiştir. Nevevi, meçhul olan
rivayetin meşhur olduğunu ve bunu tesbit ettiğini yazar. Daha sonra malum için
olabildiğinin bazı hadis alimleri tarafından ifade edildiğini beyan ettikten
sonra :
''Meçhul
okunduğu zaman ''Yüra = sanılır'' demektir. Malum olarak okunduğu zaman '' Yera = bilir
veya sanır'' demektir. Uydurma olduğunu
bilerek veya sanarak hadis rivayeti yasaklandığına göre uydurma olduğunu
bilmeyen ve zannetmeyen kişinin rivayette bulunmasında sakınca yoktur. Başka adamlar o hadisin uydurma olduğunu
bilseler veya zan etseler bile bu durumdan haberi olmayan ravi için vebal
yoktur.'' der. (22)
İbn-i Maceh '
in haşiyesi Sindi, hadisin açıklamasını yaparken Nevevi ' nin sözlerini naklettikten snra der
ki :
Hadisin
metninde geçen (arapça yazı var) kelimesini zan manasına
yorumlamak daha
şümullü ve ihtiyatlıdır. (Zira bu
takdirde bir hadisin uydurma olduğu kesinlikle bilinmese bile rivayetinin
yasaklığı hükme bağlanmış oluyor.)
Diğer taraftan
hadisin uydurma olduğundan şüphelenen veya uydurma olup olmadığını düşünmeyen
ravinin günaha girmediği
Nevevi ' nin
sözlerinden çıkıyor. Bence bu mana
hadisten anlaşılmıyor. Ancak bu
durumdaki ravinin Peygamber üzerinde yalan söyleyenlerden sayılmadığı
anlaşılır. Şüphe ve gaflet halindeki rivayet mes'uliyetten hali değildir. (23)
Uydurma hadisi
rivayet eden kimse şayet onun uydurma olduğunu belirtirse rivayet etmesinde bir
sakınca yoktur.