DEVAM: 2. RESULULLAH
S.A.V.'İN HADİS'İNE TA'ZİM VE ONA MUARIZ OLANI TEHDİD
حَدّثَنا
هشام بن عمار،
حَدّثَنا
يحيى بن حمزة،
حَدّثَني برد
بن سنان، عَنْ
إسحاق ابْن قبيصة،
عَنْ أبيه؛ أن
عبادة بن
الصامت الأنصاري،
النقيب، صاحب
رَسُول اللّه
صلى اللّه
عليه وسلم
غزا، مع
معاوية، أرض
الروم. فنظر
إلى الناس وهم
يتبايعون كسر
الذهب بالدنانير،
وكسر الفضة
بالدراهم.
فقَالَ: يا
أيها الناس،
إنكم تأكلون
الربا. - سمعت
رَسُول اللّه
صلى اللّه
عليه وسلم
يَقُولُ ((لا
تبتاعوا
الذهب بالذهب
إلا مثلا
بمثل. لا
زيادة بينهما
ولا نظرة))
فقَالَ له
معاوية: يا
أبا الوليد، لا
أرى الربا في
هذه إلا مِن
كان نظرة.
فقَالَ عبادة:
أحَدّثَك
عَنْ رَسُول
اللّه صلى
اللّه عليه
وسلم
وتحَدّثَني
عَنْ رأيك!
لئن أخرجني اللّه،
لا أساكنك
بأرض لك علي
فيها إمرة.
فلما قفل لحق
بالمدينة.
فقَالَ له عمر
بن الخطاب: ما
أقدمك يا أبا
الوليد؟ فقص
عليه القصة،
وما قَالَ مِن
مساكنته.
فقَالَ: ارجع
يا أبا الوليد
إلى أرضك.
فقبح اللّه
أرضاً لست فيها
وأمثالك. وكتب
إلى معاوية:
لا إمرة لك
عليه. واحمل
الناس على ما
قَالَ، فإنه
هو الأمر.
Kabisa oğlu
İshak, babası Kabisa r.a.’ın şöyle söylediğini rivayet etmiştir; Nakibu'l-Ensar
(= Akabe görüşmelerinde Ensar’ın temsilcisi) ve Resulullah s.a.v.’in (yakın)
arkadaşı Ubade b.Samit el-Ensari r.a. Bizanslarla yapılan savaşta Muaviye r.a. ile
beraber savaş seferine katıldı. Halkın, sikkeli altın paranın kesilmiş
parçalarını dinar (= kesilmemiş,sikkeli, altın para)lar ile mübadele
ettiklerine, keza sikkeli, gümüş paranın kesilmiş parçalarını dirhem (=
kesilmemiş sikkeli gümüş para)larla değiştirmekte olduklarına şahit oldu.(Bu
mübadelenin tartı ile değil tane hesabı ile yapıldığını görünce) şöyle dedi;
”Ey İnsanlar! Siz bu mübadele ile
kesinlikle faiz yemiş olursunuz.Ben Resulullah s.a.v.’den işittim, buyurdular
ki; “Altını altınla bübayaa etmeyiniz. Ancak değiştirilmek istenen altınların
her ikisi de (ağırlık ölçüsü ile) eşit ve peşin olsa…(bu şartla bübadele
edebilirsiniz)”
“Muaviye r.a. ,
Ubade b. Samit r.a.’ın böyle söylediğini duyunca; “Ya Ebel-Velid! (Ubade’nin
künyesidir) Ben bu mübadelede bir faiz durumu görmüyorum. Ancak
değiştirilenlerin birisi veresiye olsa o zaman faiz olur.” Diye Ubade’nin
fetvasına katılmadığını beyan etti. Ubade; “Ben sana Resulullah s.a.v.’in
hadisini okuyorum, sen de bana şahsi görüşünü anlatıyorsun. And olsun eğer
Allah Teala (bu savaştan) beni çıkarırsa, senin hakimiyetin altındaki bölgede
seninle oturmayacağım”, dedi.
Ubade savaştan
geri dönünce doğruca Medine’ye vardı. Halife Ömer b. Hattab r.a., O’na; “Neden
buraya geldin, ya Ebel-Velid?” diye geliş sebebini sorunca, Ubade r.a. hadiseyi
anlattı ve Muaviye r.a. ile bundan böyle aynı bölgede oturmayacağına yemin
ettiğini beyan etti. Halife O’na; “Ya Ebel-Velid, ikame ettiğin yere dön. Allah
Teala, senin ve emsalinin bulunmadığı yerin hayrını alsın”, dedi ve Muaviye’ye
de şu mealde bir mektup yazdı; “(Ya Muaviye!) Senin Ubade’ye hüküm etme
salahiyetin yoktur. (Bahis konusu meselede) O’nun sözü (fetvası) doğrudur.
Halkı O’nun beyan ettiği fetvaya yönelt. (Yani yukarda beyan edilen mübadele
usulünde faizcilik vardır.)”
AÇIKLAMA: Bu konu , Faiz babında inşaallah etraflıca izah edileceğine göre burada
izahat vermeye lüzum yoktur. Çünkü mevzuumuz, faiz mevzuu değil, Sünnete saygı
hakkındadır. Bu olayda Ashab-ı kiram'ın
dini hükümlerin beyanı hususunda nasıl bir söz hürriyetine sahip oldukları ve
böyle durumlarda amir - memur münasebetlerinin nasıl tali derecede kaldığı
görülmektedir. Allah Teala cümlesinden razı olsun ve bizleri onların şefaatına
kavuştursun, amin.