Sahih İbn Hibban |
REKAİK |
ANA SAYFA
Kur’an Hadis Sözlük Biyografi
Bab: Zikirler
ALLAH'I Zikretmek
804- Ebu Musa der ki:
(Bir yolculuktayken) halk bir yokuşu tırmanırken veya bir tepeye çıkarken, her
tepeye varan: "La ilahe illallah vallahu ekber" demeye başladı. Bir
katıra binmiş olarak dağa çıktığında Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Ey insanlar! Siz, sağır veya bir gaibe seslenmiyorsunuz" buyurduktan
sonra şöyle dedi: "Ey Ebu Musa -veya Ey Abdullah b. Kays- Sana Cennet hazinelerinden
birini bildireyim mi?" Ben: "Evet" karşılığını verince.
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "La havle vela kuvvet illa
billah, sözüdür" buyurdu.
[Tahric:] Elbani: Sahih (Sahih Ebu Davud 1365-7);
Şuayb: İsnadı Müslim'in şartınca sahih. Ahmed 4/402; Buhari 6610; Müslim 2704;
Ebu Davud 1527; Tirmizi 3461; İbn Mace 3824.
Ebu Hatim der ki:
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), "sağır veya bir gaibe
seslenmiyorsunuz" sözüyle dua ederken seslerini fazla yükseltmelerini
yasaklamak istemiştir.
Insanlardan Bir Alime
Kulun Abdestiz Olarak Rabbini Zikretmesinin Caiz Olmadığı izlenimi Veren Haber
805- ibn Abbas'ın
azatlısı Umeyr. ibn Abbas'ın şöyle söylediğini işitmiştir: Meymune'nin azatlısı
Abdullah b. Yesar ile birlikte yürüyerek Ebu'I-Cuheym b. el-Haris b.
es-Sımme'nin yanına girdik. Ebu'I-Cuheym dedi ki: "Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem), Cemel Kuyusu tarafından geliyordu. Bir adam Hz. Peygamber
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile karşılaştı ve O'na selam verdi. Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) kimsenin selamını almadan önce duvara dönüp
yüzünü ve ellerini duvara vurduğu elleriyle meshetti, daha sonra o kimsenin
selamını aldı.
[Tahric:] Elbani: Sahih (Sahın Ebu Davud 357); Şuayb: İsnadı
sahihtir. Ahmed 4/169; Buhari 337; Müslim 369; Ebu Davud 329; Nesai 1/165.
Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in Anlatıldığı Şekilde Davranmasının Nedeni
806- Muhacir b. Kunfuz
bildiriyor: Kendisi, küçük abdest bozduğu sırada Peygamber (Sallallahu aleyhi
ve Sellem)'in yanına vardı. O'na selam verdi. Fakat Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) abdest alana kadar onun selamına karşılık vermedi. Sonra da
ona mazeret bildirerek: "Doğrusu ben, temiz olmadan ya da abdestsiz bir
vaziyette Allah'ı anmayı uygun görmedim" buyurdu.
[Tahric:] Elbani: Sahih (es-Silsiletu's-sahiha 834);
Sahih Ebu Davud 13); Şuayb: İsnadı Müslim'in şartınca sahih.
Ebu Hatim der ki:
"Bu hadis Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) abdestsiz bir
şekilde Allah'ı anmasını mekruh görmesinin abdestli bir şekilde anmanın daha
faziletli olduğuna dayandığını açık bir şekilde göstermektedir. Yoksa mekruh
görmesi kişinin abdestsiz bir şekilde Rabbini anmasının caiz olmadığı anlamına
gelmemektedir. Zira ResUlullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) her durumunda
Allah'ı zikrederdi."
Sayan ya da Ezberleyenin
Sayesinde Cennet'e Gireceği Allah'ın isimleri
807- Ebu Hureyre'nin
bildirdiğine göre Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Allah'ın
yüzden bir eksik, doksan dokuz ismi vardır. Kim, bunların hepsini ezberlerse /
sayarsa Cennete girer" buyurdu.
[Tahric:] Elbani: Sahih; Şuayb: İsnadı Müslim'in
şartınca sahih. Ahmed 2/427; Müslim 2677/6; Tirmizi 3506; İbn Mace 3860.
Yüce Allah'ın Sayan ya
da Ezberleyeni Cennet'e Sokacağı isimlerin Ayrıntıları
808- Ebu Hureyre,
Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurduğunu bildirir: ''Yüce
Allah'ın yüzden bir eksik, doksan dokuz ismi vardır. Allah tektir ve tek'i
sever. Kim bunları ezberlerse Cennete girer ki bu isimler şöyledir: Allah (her
şeyin gerçek mabudu), er-Rahman (dünyada bütün mahlukatı rızıklandıran),
er-Rahim (ahirette yalnız dostlarına rahmet edecek olan), el-Melik (bütün
mevcudatın gerçek sahibi ve hükümdarı), el-Kuddus (bütün mahlukatı maddi ve manevi
kirlerden arındıran), es-Selam (her türlü tehlikeden kullarını selamette
kılan), el-Mümin (kalplerde iman nurunu yakan ve kullarına güven ren),
el-Muheymin (bütün varlıkları ilim ve kontrolü altında tutan), el-Aziz (sonsuz
izzet sahibi olan), el-Cebbar (istediğini zorla yaptıran), el-Mütekebbir
(sonsuz büyüklük ve azamet sahibi), el-Halik (her şeyi yoktan yaratan), Bariu
(her şeyi kusursuz yaratan), el-Musavvir (her varlığa münasip şekil giydiren),
el-Gaffar (çok atfeden), el-Kahhar (her şeye galip gelen ve bütün düşmanlarını
kahreden), el-Vehhab (bol bol hediyeler veren), er-Rezzak (bütün rızka muhtaç
olanları rızıklandıran), el-Fettah (her şeyi hikmetle açan), el-Alım (her şeyi
hakkıyla bilen), el-Kabid (istediğinin maddi ve manevi rızkını daraltan), el-Basıt
(istediğinin maddi ve manevi rızkını genişleten), el-Hafid (istediği kulunu
şeref sahibi iken rezil rüsva eden), er-Rafi' (dilediklerinin mertebesini
yükselten), el-Mu'iz (istediğine izzet veren ve şereflendiren), elMuzil
(istediğini zelil kılan), es-Semi' (gizli açık her sesi işiten), el-Basir (her
şeyi bütün incelikleriyle gören), el-Hakem (hükmeden ve hakkı yerine getiren),
el-Adl (tam adaletli), el-Latif (lütfu keremi bolalan), el-Habir (her şeyden
haberdar olan), el-Halim (yaratıklarına son derece yumuşak davranan), el-Azim
(kendisine büyük ümitler beslenen), el-Gafur (kullarının günahlarını
bağışlayan), eş-ŞekOr (rızası için yapılan işleri bol sevapla karşılayan),
el-Aliy (her şeyiyle yüce olan), el-Kebir (büyüklüğünün benzeri olmayan), el-Hafiz
(her şeyi muhafaza eden), el-Mukit (her türlü mahlukata münasip rızık veren),
el-Hasib (kullarının bütün fiillerinin hesabını gören), el-Celil (yücelik ve
ululuk sahibi), el-Kerim (iyilik ve ikramı bolalan), er-Rakib (bütün varlıklar
üzerinde gözcü), el-Vasi' (ilim ve ihsanı her şeyi içine alan), elHakım (her
şeyi yerli yerinde yapan), el-Vedud (itaatkar kullarını çok seven), el-Mecid
(azamet şeref ve hakimiyeti sonsuz), el-Mucib (kullarının dualarına cevap
veren), el-Bais (peygamberler gönderen ve ölüleri dirilten), eş-Şehıd
(kullarının her yaptığını gören), el-Hak (varlığı hiç değişmeden duran, daima
sabit), el-Vekil (kendine güvenen kullarının işini en iyi yoluna koyan),
el-Kaviy (güç ve kuvveti sonsuz olan), el-Metin (hiçbir şey hükmünü sarsmayan
ve kendisine güvenilen), el-Veliy (müminlerin dostu olan), el-Hamid (en çok
övülen ve en çok övgüye layık olan), el-Muhsi (her şeyin sayısını bir bir
bilen), el-Mubdi' (mahlukatı örneksiz ve yoktan yaratan), el-Mu'id (mahlukatı
öldükten sonra yeniden dirilten), el-Muhyi (canlılara hayat veren), el-Mumit
(canlı bir mahlukun ölümünü yaratan), el-Hay (gerçek hayat sahibi olan),
el-Kayyum (gökleri yeri ve bütün mahlukatı ayakta tutan), el-Vacid (istediğini
bulan), el-Macid (sonsuz şan ve yücelik sahibi), Vahidü'l-Ahmed (isimlerinde
sıfatlarında ve fiillerinde ortağı olmayan), es-Samed (her şeyin kendisine
muhtaç olduğu, hiçbir şeye muhtaç olmayan), el-Kadir (sonsuz kudret sahibi
olan), el-Muktedir (her şeye gücü yeten), el-Mukaddim (dilediğini öne geçiren),
el-Muahhir (istediğini sonraya bırakan), el-Evvel (her şeyden önce olan),
el-Ahir (her şeyden sonra olan), ez-Zahir (varlığı apaçık görünen), elBatın
(her şeyin iç yüzünden haberdar olan), el-Muteal (ulu, büyük), el-Berr
(herkesten fazla iyilik yapan), et-Tevvab (bütün tövbeleri kabul eden),
el-Muntekim (suçluları müstahak oldukları cezaya çarptıran), el-Afuv (kullarını
çok çok affeden), er-Rauf (kullarına çok şefkat edip esirgeyen), Malikü'l-Mülk
(hakiki mülk sahibi), Zül-Celal Vel-ikram (büyüklük, fazlu kerem sahibi),
Muksit (bütün işleri denk, birbirine uygun), el-Mani' (dilediği şeyin meydana
gelmesine engel olan), el-Ğaniy (gerçek zenginlik sahibi ve hiçbir şeye muhtaç
olmayan), el-Muğni (mahlukatının ihtiyacını giderip zengin kılan), el-Cami'
(istediğini istediği şekilde toplayan), ed-Darru (hikmeti gereği elem ve zarar
verici şeyleri yaratan), en-Nafi' (faydalı şeyleri yaratan), en-Nur (alemleri
nurlandırıp aydınlatan), el-Hadi (kullarına hidayet veren), el-Bediu (bütün
varlıkları eşi ve örneği olmayan bir şekilde yaratan), el-Baki (varlığının sonu
olmayan), el-Varis (bütün mülk ve servetlerin hakiki sahibi), er-Reşid (bütün
işlerini ezeli hikmetine göre neticeye ulaştıran), es-SabOr (asileri hemen
cezalandırmayıp çok sabreden).''
[Tahric:] Elbani: İsimlerin zikredilmesi dışında
sahihtir (Mişkat 2288); Şuayb: Ravileri güvenilir kimselerdir. Ahmed 2/258;
Buhari 2736; Müslim 2677/5; Tirmizi 3507; İbn Mace 3861.
Kulun Rabbini içinden
Zikretmesinin Sesi işitilecek Şekilde Zikretmesinden Üstün Olması
809- Sa'd b. Ebi Vakkas
der ki: Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurduğunu
işittim: "En hayırlı zikir, gizli yapılan zikirdir. En hayırlı rızık ya da
geçim sadece yetecek kadar alandır." -"ya da" şeklindeki şüphe
ibn Vehb'e aittir-
[Tahric:] Elbani: Zayıf (et-Ta'liku'r-rağib 3/9);
Şuayb: İsnadı zayıftır. Ahmed 11172, 1/178, 1/180.
Kulun Rabbini içinden
Zikretmesinin Sesi işitilecek Şekilde Zikretmesinden Üstün Olduğuna Delalet
Eden Haber
810- Ebu Hureyre der ki:
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Allah şöyle
buyurur: Ey A-dem oğlu! Beni içinden zikret ki ben de seni içimden zikredeyim.
Beni insanlardan bir topluluğun arasında zikret ki ben de seni onlardandaha
hayırlı bir topluluğun içinde zikredeyim."
[Tahric:] Elbani: Sahih (es-Silsiletu's-sahiha 5/2011);
Şuayb: İsnadı Müslim'in şartınca hasen. Ahmed 2/405.
Yüce Allah'ın Kendisini
içinden Zikreden Kişileri içinden, insanlar içinde Zikreden Kişileri de
Mukarreb Melekler içinde Zikretmesi
811- Ebu Hureyre der ki:
Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Allah buyurdu
ki: ‘‘Ben kuluma, hakkımda beslediği zanna göre muamele ederim. O, Beni
zikrettiğinde onunla beraber olurum. Eğer Beni içinden anarsa, Ben de onu
içimden anarım. Eğer Beni bir topluluk içinde anarsa Ben de onu o topluluktan
daha hayırlı bir topluluk içinde anarım. Eğer Bana bir arşın yaklaşırsa Ben ona
bir kulaç yaklaşırım. Eğer Bana yürüyerek gelirse Ben ona koşarak giderim.'' ''
[Tahric:] Elbani: Muhtasaru'l-uluvv s. 95/19;
es-Silsiletu's-sahiha 5/2011); Şuayb: İsnadı sahihtir. Ahmed 2/251; Buhari
7405; Müslim 2675; Tirmizi 3603; İbn Mace 3822.
Ebu Hatim der ki:
"Yüce Allah mahlukatın vasıflarından herhangi biriyle vasıflandırılmaktan
münezzehtir. Zira hiçbir şey O'na benzemez. Ancak Hadislerde böylesi sıfatlar
insanların anlayabilmesi için yine günlük dilde kullandıkları lafızlar
üzerinden zikredilmiştir. Kişi Allah'a yaklaşmak için O'nu kendi kendine sözle
veya bir amelle andığı zaman Yüce Allah da ihsanı ve ketemiyle bu kişiyi
melekler içinde mağfiretle zikreder. Rabbini topluluk içinde zikreden kişiyi de
mukarreb melekler içinde mağfiretle ve bu kulun amellerini kabulle zikreder.
Kişi taatle Rabbine bir karış yaklaştığı zaman Yüce Allah rahmeti ve şefkatiyle
bu kişiye bir arşın yaklaşır. Kişi taatle Rabbine bir arşın yaklaştığı zaman da
Allah'ın mağfireti kendisine bir kulaç daha yakın olur. Kişi yürüme gibi bir
hızla taatte bulunup Allah'a yaklaşmaya çalıştığı zaman Allah'ın İhsanı,
rahmeti, şefkati ve mağfireti koşma hızında kendisine ulaşır."
Kulun içinden Zikretmesi
Nedeniyle Yüce Allah'ın Onu Kendi HÜkümranlığında Mağfiretle Zikretmesi
812- Ebu Hureyre
bildiriyor: Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
"Allah buyurdu ki: ‘‘Ben
kuluma, hakkımda beslediği zanna göre muamele ederim. O, Beni çağırdığı (dua
ettiği) zaman onunla beraber olurum. Eğer Beni içinden anarsa, Ben de onu
içimden anarım. Eğer Beni bir topluluk içinde anarsa Ben de onu o topluluktan
daha hayırlı ve daha güzel bir topluluk içinde anarım.''
[Tahric:] Elbani: Sahih (es-Silsiletu's-sahiha 2942);
Şuayb: İsnadı Buhari: ve Müslim'in şartlarına göre sahihtir. Ahmed 2/480.
Ebu Hatim der ki:
"Eğer Beni içinden anarsa, Ben de onu içimden anarım" sözüyle
"Kul beni kendisine ihsan ettiğim ve ona ehil kıldığım marifetle devamlı
olarak zikrettiği zaman ben de onu melekler içinde bu marifetini kabul eder ve
geçmiş günahlarını affederim" denilmek istenmiştir. "Eğer Beni bir
topluluk içinde anarsa" sözünden kasıt, kulun Yüce Allah'ı diliyle anması,
yani topluluk içinde söz konusu marifetin alameti olan ikrarı yapıp Müslüman
olduğunu göstermesidir. Kul Yüce Allah'ı bu şekilde andığı zaman Yüce Allah da
bu kulu söz konusu topluluktan daha hayırlı olan bir topluluk içinde, yani
cennette Peygamberlerin, sıddiklerin, şehitlerin ve salih kişilerin içinde anıp
dünyadayken kendisine cenneti vacip kılan bir imana sahip olduğunu ifade eder.
Yüce Allah'ın Melekler
Karşısında Zikri Tefekkürle Birlikte Yapan Kişiyle Övünmesi
813- Ebu Said el-Hudri
der ki: Muaviye b. Ebı Süfyan, mescidde halka halinde oturan bir topluluğun
yanına çıkıp: "Neden oturuyorsunuz?" diye sordu. Halkadakiler:
"Allah'ı zikretmek için oturduk" cevabını verince, Muaviye: ''Allah
hakkı için sizi burada oturtan sebep sadece bu mudur?" diye sordu.
Onlar: "Vallahi!
Sadece bu sebeple burada oturmaktayız" cevabını verince, Muaviye şöyle
dedi: Bir gün Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ashabından halka
kurmuş bir grubun yanına çıkıp: "Neden oturuyorsunuz?" diye sordu.
Sahabe: ''Allah'ı zikretmek için, bizi islam'a hidayet ettiğinden ve seni bize
bağışladığından dolayı hamd etmek için oturduk" cevabını verince,
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Allah hakkı için sizi burada
oturtan sebep sadece bu mudur?" diye sordu. Sahabe: "Vallahi! Sadece
bu sebeple burada oturmaktayız" cevabını verince, Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem): "Ben size inanmadığım için yemin teklif etmiş değilim.
Cibrıl bana geldi ve Allah'ın, meleklere karşı sizinle övündüğünü
bildirdi" buyurdu.
[Tahric:] Elbani: Sahih; Şuayb: İsnadı Müslim'in
şartınca sahih. Ahmed 4/92; Müslim 2701; Tirmizi 3379; Nesai 8/249.
Her Türlü Vakit ve
Durumlarında Yüce Allah'ı Zikretmeyi Sürdürmenin Müstehaplığı
814- Abdullah b. Busr
der ki: iki bedevi Hz. Peygamber'e (Sallallahu aleyhi ve Sellem) geldi. Biri:
"Ey Allah'ın Resulü! Bana amel olarak yapacağım bir şey söyle" dedi.
Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Dilin devamlı
olarak Allah'ı anmakla ıslak kalsın" buyurdu.
[Tahric:] Elbani: Sahih (et-Ta'lıku'r-rağib 2/227);
Şuayb: İsnadı kavıdir. Ahmed 4/190; Tirmizi 3375; İbn Mace 3793.
Dudakları Hareket
Ettikçe Allah'ı Zikredene Süratle Mağfiretin Gelme Beklentisi
815- Kerıme binti'I-Hashas
der ki: Ümmü'd-Derda'nın evinde iken Ebu Hureyre'nin Resulullah'tan (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) naklen şöyle dediğini işittim: "Yüce Allah: ‘‘Kulum beni
anarak dudakları zikrimle kıpırdadığı müddetçe ben o kulumla beraberim’‘ buyurur."
[Tahric:] Elbani: Sahih liğayrihi (et-Ta'liku'r-rağıb
2/227); Şuayb: Ravileri güvenilir kimselerdir. Ahmed 2/540; İbn Mace 3792.
Dünyada Kendini Zikreden
Kimseyi Yüce Allah'ın Kıyamette Onurlandırması
816- Ebu Said'in
bildirdiğine göre, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
"Yüce Allah: Bugün toplayıcılar (malı yığıp biriktirendir), ‘‘kimin
cömertlik sahibi olduğunu bilecektir’‘ buyurur." Ashab: "Ey Allah'ın
Resulü! Kerem sahibi olanlar kimlerdir?" diye sorunca, Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Mescidlerde oturup da zikir edenlerdir"
karşılığını verdi.
[Tahric:] Elbani: Sahih (et-Ta'liku'r-rağib 2/233);
Şuayb: İsnadı zayıfhr. Ahmed 3/68.
Eleştiriye Uğrayacak
Derecede Rabbini Zikretmenin Müstehaplığı
817- Ebu Said el-Hudri,
Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Size ‘‘Bu delidir’‘
denilecek derecede Allah'ı çokça zikrediniz" buyurduğunu nakleder.
[Tahric:] Elbani: Zayıf (et-Ta'liku'r-rağib 2/230;
es-Silsiletu'd-daife 517, 7042); Şuayb: İsnadı zayıftır. Ahmed 3/68, 3/71.
Kişinin Daimi Olarak
Allah'ı Zikretmesinin Allah'a En Sevimli Olan Amellerden Olması
818- Muaz b. Cebel der
ki: Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Yüce Allah hangi
amellerimizi diğerlerinden daha fazla sever?" diye sorduğumda: "Dilin
Allah'ın zikri ile ıslak bulunduğu halde ölmendir" karşılığını verdi.
[Tahric:] Elbani: Sahih (es-Silsiletu's-sahiha 1836);
Şuayb: Ravileri güvenilir kimselerdir.
Sonraki
sayfa için aşağıdaki link’i kullan: