Sahih

İbn Hibban

 

BİRR VE İHSAN

 

ANA SAYFA      Kur’an      Hadis      Sözlük      Biyografi

 

Bab: Anne-Babanın Hakkı

Ana Baba'ya İyilik, Ana Baba'nın Sözünü Dinlemek, Ana Baba'yı İnkar

 

409- Malik b. el-Hasan b. Malik b. el-Huveyris, babasından, o da dedesinden naklen bildiriyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) minbere çıkıyordu. Bir basamak çıktığında: "Amın" dedi. Bir basamak daha çıktığında yine: "Amın'' dedi. Üçüncü basamağı da çıkıp: "Amın" dedikten sonra şöyle buyurdu: "Bana Cebrail geldi ve: ‘‘Ey Muhammed! Kim Ramazan ayına ulaşır da bağışlanmazsa, Allah onu (rahmetinden) uzaklaştırsın’‘ dedi. Ben de: ‘‘Amın'' dedim. Cebrail: ‘‘Kim anne ve babasına veya birine yetiştiği halde ölüp da Cehenneme girerse Allah onu (rahmetinden) uzaklaştırsın’‘ deyince: ‘‘Amın'' dedim. Cebrail: ‘‘Kim yanında anıldığın halde sana salavat getirmezse Allah onu (rahmetinden) uzaklaştırsın. Amin de’‘ deyince de: ‘‘Amın’‘ dedim."

 

[Tahric:] Elbani: Sahih liğayrihi (et-Ta'lıku'r-rağıb 2/66); Şuayb: İsnadı sahih liğayrihi'dir.

 

 

Ebu Hatim der ki: Bu hadis kişinin, özellikle örnek alınan biri ise sadece kendisi için yardım beklentisi içinde olmamasının müstehab olduğuna dair delillerden biridir. Zira Cebrail, Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Kim Ramazan ayına ulaşır da bağışlanmazsa, Allah onu (rahmetinden) uzaklaştırsın" deyince, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hemen: "Amin" demiştir. Cebrail: "Kim anne ve babasına veya birine yetiştiği halde ölüp de Cehenneme girerse Allah onu (rahmetinden) uzaklaştırsın" deyince de hemen "Amin" demiştir. Ancak Cebrail:

"Kim yanında anıldığın halde sana salavat getirmezse Allah onu (rahmetinden) uzaklaştırsın" deyince Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kendisine özel olan bu durumda hemen "Amin" dememiş, Cebrail "Amin" demesini istedikten sonra "Amin" demiştir. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bununla örnek alınan kişinin diğerlerinden ayrı olarak sadece kendisine yardım ve destek verilmesini istememesi gerektiğini göstermek istemiştir. Müslümanlar dünyada başkalarının yardımını her ne kadar istemeseler de, her iki cihanda dostlarına yardım eden Yüce Allah'tır.

 

 

 

ilimde Derinliği Olmayana Oğulun Malının Babasına Ait Olacağı izlenimi Veren Haber

 

410- Hz. Aişe bildiriyor: Bir adam, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in yanına vardı. Bu adam, kendisinin alacağı bir borç hususunda babasıyla münakaşa ediyordu. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Sen ve malın, babana aitsiniz!" buyurdu.

 

[Tahric:] Elbani: Sahih liğayrihi (Mişkat 3354; el-İrva' 838); Şuayb: Hadis sahihtir. Bak hadis no: 4262.

 

 

Ebu Hatim der ki: Resülullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) burada adamın. yabancılara gösterdiği muameleyi babasına göstermesini kınamış, ona hem söz. hem de fiilleriyle yumuşak davranması ve iyilikte bulunmasını emretmiştir. "Sen ve malın, babana aitsiniz" sözüyle malından ona infakta bulunmasını istemiştir. Yoksa bundan kasıt, kendisi henüz hayatta iken gönül rızası olmadan babasının onun malına sahibi olacağı değildir.

 

 

 

Kişinin Ebeveynine Sövmesinin Yasaklanış Nedeni

 

411- Abdullah b. Amr der ki: Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Kişinin anne babasına sövmesi büyük günahlardandır" buyurdu. "Kişi anne babasına nasıl söver ki?" diye sorulunca da: "insanlara karşılık verip anne ve babasına söver" buyurdu.

 

[Tahric:] Elbani: Sahih liğayrihi (Mişkat 3354; el-İrva' 838); Şuayb: Hadis sahihtir. Ahmed 2/164; Buhari 5973; Müslim 90; Ebu Davud 5141; Tirmizi 1902; Bak hadis no: 412.

 

 

 

Bu Hadiste Mis'ar b. Kidam'ın Yanıldığını iddia Edenin Kavlini Çürüten Haber

 

412- Abdullah b. Amr bildiriyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "En büyük günah, kişinin anne babasına sövmesidir" buyurunca: "Ey Allah'ın Resulü! Kişi nasıl anne babasına söver ki?" diye soruldu. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Birinin babasına söver, o da babasına söverek karşılık verir. Yine birinin annesine söver, o da annesine söverek karşılık verir" buyurdu.

 

[Tahric:] Elbani: Sahih (et-Ta'liku'r-rağıb 3/221); Şuayb: İsnadı Buhari ve Müslim'in şartlarına göre sahihtir. Ahmed 2/195; Bak hadis no: 411.

 

 

 

Küfrün Bir Türü Olması Dolayısıyla Kişinin Anne-Babasından Yüz Çevirmesinin Kınanması

 

413- ibn Abbas der ki: Ömer b. el-Hattab'ın son haccında Abdurrahman b. Avf, Mina'daki evine döndüğünde: "Filan kişi: ‘‘Şayet Ömer ölürse falan kişiye biat edeceğim’‘ diyor" dedi. Ömer: "Bu akşam kalkıp insanlara bir konuşma yapacağım ve idareyi ellerinden gaspetmek isteyen bu kişilere karşı onları uyaracağım" karşılığını verdi. Abdurrahman: "Ey müminlerin emiri! Böyle yapma! Zira hac mevsimi cahil ve başıboş insanları da bir araya getirmiş durumda. insanlara konuşma yapacağın zaman çevrende çoğunluğu oluşturacak kişiler bunlar olabilir. Bir konuşma yapıp, bunu senden duyanların anlamamalarından ve farklı bir şekilde başkalarına aktarmalarından korkarım. Medine'ye dönene kadar bekle. Zira Medine hicret yurdudur. Orada bilgili ve saygın insanları bulursun. Söylemek istediklerini istediğin şekilde söyler, onlar da demek istediğini anlar ve olması gerektiği gibi başkalarına aktarırlar" deyince, Ömer: "inşallah Medine'ye sağ salim bir şekilde ulaşırsam ilk fırsatta bu konuda bir konuşma yapacağım" karşılığını verdi.

 

Zilhicce ayının sonlarına doğru Ömer, Medine'ye döndü. Cuma günü olduğunda hava aşırı sıcak diye erkenden (Mescid'e) gittim. Ancak Said b. Zeyd'in benden önce geldiğini ve minberin sağ direğine dayanıp oturduğunu gördüm. Dizim dizine değecek şekilde yanında oturdum. Çok geçmeden Ömer çıkıp geldi. Said'e: "Şimdi bu minber üzerinde, halife oldu olalı benzerini yapmadığı bir konuşmayı yapacak" dediğimde, Said: "Ne söyleyebilir ki?'' karşılığını verdi.

 

Nihayet Ömer minbere çıkıp oturdu. Sonra Yüce Allah'a layıkıyla hamdü senada bulunup şöyle dedi: "Sonrasına gelince, size yapmam takdir edilen bir bir konuşma yapacağım ve belki de ölümümden önceki son konuşma olacaktır. Söyleyeceklerimi anlayıp kavrayan kişi gittiği her yerde başkalarına aktarsın Fakat diyeceklerimi anlayamayacaklar bilsin ki benim adıma yalan söylemek hiçbir müslümana helal değildir. Yüce Allah, Muhammed'i (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gönderdi ve ona Kitab'ı indirdi. Ona indirdiği şeylerden biri de recm ayetidir. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bunu ayet olarak bize okudu ve buna dayanarak recm uyguladı. Biz de ondan sonra recm uyguladık. Fakat zaman geçtikçe bazılarının: ‘‘Recm ayetini Yüce Allah'ın Kitab'ında göremiyoruz’‘ demelerinden ve Yüce Allah'ın emrettiği farzlarından birini bırakarak sapmalarından korkuyorum. Evli olup da zina eden erkek ve kadının, bu yaptıkları bir delil veya hamilelik veya itirafla ortaya çıkarsa recmedilmeleri haktır. Allah'a yemin olsun ki insanlar: ‘‘Ömer, Allah'ın Kitab'ına ekleme yaptı’‘ demeyecek olsalar bu ayeti mushafa yazardım. Yine okuduklarımız arasında ‘‘(Başkalarının soyundan olduğunuzu iddia ederek) babalarınızdan yüz çevirmeyin. Zira babalarınızdan (bu şekilde) yüz çevirmeniz sizin için küfürdür’‘ ayeti de vardı. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ‘‘Hıristiyanların isa b. Meryem'i yüceltmesi gibi beni yüceltmeyin! Ben de bir kulum. Benim için "Allah'ın kulu ve Resulü'dür" deyin’‘ buyurdu. Filan kişinin: ‘‘Şayet Ömer ölürse filan kişiye biat edeceğim’‘ dediği bana ulaştı. Müslümanlarla istişare etmeden birine biat eden kişinin bu biatı kabul görmediği gibi biat edilen kişi için de geçerli olmaz. Hiç kimse aldanıp: ‘‘Ebu Bekr'in biatı oldu bittiye getirilmiştirı’‘ demesin. Bu şekilde olmuştur, ama Yüce Allah bundan dolayı, bu işten gelecek kötülükten bizleri korumuştur. Bugün, Ebu Bekr'e boyun eğilip itaat edildiği gibi içinizden hiç kimseye gönülden boyun eğilmez. Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) vefat ettiği gün kendisi en hayırlılarımızdan biriydi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) vefat edince Muhacirler Ebu Bekr'in yanında toplanırken Ensar muhalefet edip Saide oğullarının çardağında toplandılar. Ebu Bekr'e: ‘‘Ensar'dan kardeşlerimizin yanına gidelim de bakalım ne yaptılar’‘ dedim. Yanlarına gitmek için yola çıktık. Yolda onlardan salih olan iki kişiyle karşılaştık. Bize: ‘‘Ey Muhacirler! Nereye gidiyorsunuz?’‘ diye sorduklarında: ‘‘Ensarlı kardeşlerimizin yanına gitmek istiyoruz’‘ dedim. Ancak onlar: ‘‘Ey Muhacirler! Gitmenize gerek yok, siz kendi işinize bakın’‘ karşılığını verdiler. Bense: ‘‘Vallahi yanlarına gitmeden dönmeyeceğiz!’‘ dedim. Vardığımızda Saide oğullarının çardağında toplanmışlardı. Önlerinde, giysisine sarınmış bir adam bulunuyordu. ‘‘Kim bu?’‘ diye sorduğumda: ‘‘Sa'd b. Ubade’‘ dediler. ‘‘Neyi var?’‘ diye sorduğumda:

 

''Hasta’‘ dediler. Az bir oturduktan sonra sözcüleri kalktı, Yüce Allah'a hamdu senada bulunduktan sonra: ‘‘Sonrasına gelince, bizler Yüce Allah'ın yardımcıları ve islam'ın askerleriyiz. Fakat ey müslümanlar, sizden birileri idare işini kendi ellerinde tutmak ve bizi aslımızdan koparmak istediler’‘ dedi. Sözcüleri susunca ben konuşmak istedim. Kendimce güzel bir konuşma hazırlamıştım. Onu Ebu Bekr'in de önünde yapmak istiyordum. Ebu Bekr'e karşı olan öfkeyi de biraz dindirmek niyetindeydim. Ancak Ebu Bekr benden daha hoşgörülü ve daha ağırbaşlıydı. Elimden tuttu ve: ‘‘Otur'‘‘ dedi. Bu yüzden konuşup da onu kızdırmak istemedim. Bunun üzerine Ebu Bekr bir konuşma yaptı. Vallahi konuşmasında, benim söylemek istediğim ne kadar güzel şey varsa kelimesi kelimesine benzerini veya daha güzelini söyledi. Allah'a hamdü senada bulunduktan sonra: ‘‘Sonrasına gelince, kendi hakkınızda söylediğiniz hayırlı

şeylere sizler gerçekten de layıksınız. Ancak, soy ve yerleşim bakımından Arapların orta yerinde yer aldıkları için bu idare işi hep Kureyş'in bu kabilesinde olmuştur. idare konusunda ben şu iki kişiyi kabul ediyorum. ikisinden istediğinize biat edin’‘ dedi ve benim elimle aramızda oturan Ebu Ubeyde b. el-Cerrah'ın elini tuttu. Ebu Bekr'in dedikleri arasında işte sadece bu son kısım hoşuma gitmedi. Zira içlerinde Ebu Bekr'in bulunduğu bir topluluğa idareci seçilmektense, vallahi orta yerde boynumun vurulmasını gerektirecek bir günah işlemiş olmayı tercih ederdim. Ensar'dan bir genç: ‘‘Ben küçük bir çubuğum, ama kaşıntıyı gideririm, bir hurma salkımıyım ama en tepedeyim! Ey Kureyşliler! Bizden bir emir sizden de bir emir olsun’‘ deyince kargaşa çıkıp sesler yükseldi. ihtilafa düşülmesinden çekindiğim için: ‘‘Ey Ebu Bekr! Uzat elini!’‘ dedim. Ebu Bekr elini uzatınca ona biat ettim. Sonrasında Muhacirler, ondan sonra da Ensar ona biat etti. Sa'd'a yüklendiğimizde, birisi: ‘‘Sa'd'ı öldürdünüz!’‘ dedi. Ben: ‘‘Allah, Sa'd'ın canını alsın!’‘ karşılığını verdim. Vallahi o zamanlarda Ebu Bekr'e biattan daha uygun bir yol bulamadık. Zira bir kişinin üzerine anlaşıp ona biat etmeden oradan ayrılmamız halinde, geride kalanların başka birine biat etmelerinden korktuk. Bu durumda ya istemediğimiz birine biz de biat edecektik veya onlara karşı çıkacaktık. Böylece fesat ve ihtilaf olacaktı. Bundan dolayı topluca Ebu Bekr'e biat edip halife olarak onu kabul etti.''

 

[Tahric:] Elbani: Sahih (el-İrva' 2338); Şuayb: İsnadı Buhari ve Müslim'in şartlarına göre sahihtir. Ahmed 1/47; Buhari 6830; Müslim 1691; Ebu Davud 4418; Bak hadis no: 414, 1466,6218.

 

 

 

Kişinin Babasından Yüz Çevirmesinin Küfrün Bir Türü Sayılması Dolayısıyla Atalardan Yüz Çevirmenin Yasaklanışı

 

414- Abdullah b. Abbas bildiriyor: Ömer b. el-Hattab'ın hilafeti zamanında Abdurrahman b. Avf'a Kur'an okurdum. Kur'an okunurken Abdurrahman gibi tüyleri ürperen birini görmüş değilim. Ömer b. el-Hattab'ın son haccı sırasında Mina'dayken Abdurrahman'ı aramaya çıktığımda onu bulamadım. Ömer'in yanından gelene kadar onu evinde bekledim. Abdurrahman gelince: "Demin Ömer'e şöyle şöyle diyen adamı görmeliydin" dedi ve olanları şöyle anlattı:

''Adamın biri Ömer b. el-Hattab'a geldi ve: ‘‘Filan kişi senin ölmen durumunda falan kişiye biat edeceğini söylüyor’‘ dedi. Ömer de: ‘‘Bugün akşam insanlara bir konuşma yapacak ve ümmetin yönetimini gasbetmek isteyen bu kişilere karşı onları uyaracağım’‘ karşılığını verdi. Ona: ‘‘Ey müminlerin emiri! Böyle yapma. Zira şu an hac mevsimi ve cahil başıboş insanlar da bir arada bulunuyor. insanlara konuşma yapacağın zaman çevrende çoğunluğu oluşturacak kişiler bunlar olabilir. Bir konuşma yapıp, bunu senden duyanların anlamamalarından ve farklı bir şekilde başkalarına aktarmalarından korkarım. Medine'ye dönene kadar bekle, zira Medine hem hicret, hem de sünnet yurdudur. Anlayışlı, bilgili ve saygın irısanları bulursun. Söylemek istediklerini istediğin şekilde söyler, ilim sahipleri de demek istediğini anlar ve yanlış bir şekilde başkalarına aktarmazlar’‘ dediğimde, Ömer: ‘‘Medine'ye sağ salim bir şekilde dönersem yapacağım ilk konuşmada bu konuyu dile getireceğim’‘ karşılığını verdi."

 

Zilhicce ayının sonunda Medine'ye vardık. Cuma günü olduğunda Abdurrahman'ın anlattıklarından dolayı körün erkenden yola düşmesi gibi ben de erkenden Mescid'e gittim. Said b. Zeyd'in benden önce gittiğini ve minberin sağ direğine dayanıp oturduğunu gördüm. Dizim dizine değecek şekilde yanında oturdum. Çok geçmeden Ömer çıktı ve minbere doğru yürümeye başladı. Ömer gelirken Said b. Zeyd'e: "Vallahi müminlerin emiri bugün bu minberin üzerinde öyle bir konuşma yapacak ki ondan önce böylesi bir konuşmayı hiç kimse yapmamıştır" dedim. Said b. Zeyd bu sözümü garipsedi ve: "Daha önce hiç kimsenin söylemediği neyi söyleyebilir ki?" karşılığını verdi.

Ömer çıkıp minberde oturdu. Müezzin ezan okuyup sustuktan sonra kalktı, şahadet getirip layıkıyla Allah'a senada bulunduktan sonra şöyle dedi: "Gelelim asıl konuyal Size yapmam takdir edilen bir konuşma yapacağım ve belki ölümümden önceki son konuşmamdır. Söyleyeceklerimi anlayıp kavrayan her bir kişi bineğinin götürdüğü her yerde onları başkalarına aktarsın. Fakat diyeceklerimi iyice anlayamamış olmaktan çekinenler de bilsin ki benim adıma yalan söylemelerine izin vermiyorum. Allah, Muhammed'i (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gönderdi ve ona Kitab'ı indirdi. Allah'ın indirdiği ayetlerden biri de recm ayetleridir. Bu ayeti Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) zamanında okuyup anladık ezberledik. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) recm etti, biz de ondan sonra recmettik. Fakat zaman geçtikçe bazılarının: ‘‘Recm ayetini Allah'ın Kitab'ında göremiyoruz’‘ demelerinden ve Allah'ın emrettiği farzlarından birini bırakarak sapmalarından korkuyorum. Evli olup da zina eden erkek ve kadının, bu yaptıkları bir delil veya hamilelik veya itirafla ortaya çıkarsa recmedilmeleri Allah'ın Kitab'ına göre haktır. Yine Allah'ın Kitab'ında okuduklarımız arasında: ’‘Babalarınızdan yüz çevirmeyin. Zira (başka bir soydan olduğunuzu söyleyip) babalarınızdan yüz çevirmeniz sizin için bir küfürdür’‘ ayeti de vardı. Bilin ki Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ‘‘isa b. Meryem'in övülmesi gibi beni övmeyin! Ben Allah'ın kuluyum! Benim için "Allah'ın kulu ve Resulü" deyin!'' buyurmuştur.

 

Bazılarınızın: "Eğer Ömer ölürse filan kişiye biat edeceğim!" dediği bana ulaştı. Hiç kimse: "Ebu Bekr'in biatı oldu bittiye getirilmiştirı" demesin. Bu şekilde olmuştur, ama Allah bundan dolayı, bu işten gelecek şerden bizleri korumuştur. Ebu Bekr'e boyun eğilip itaat edildiği gibi içinizden kimseye gönülden boyun eğilmez. Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) vefatından sonra bizim (biat konusundaki) durumumuza gelince; Ali, Zübeyr ve onlarla birlikte olanlar bize katılmadılar. Aynı şekilde tümüyle Ensar bize katılmayıp Saide oğullarının çardağında birlikte toplandılar. Muhacirler ise hilafet konusunda Ebu Bekr'in üzerinde anlaştılar.

 

Biz Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) evindeyken duvarın arkasından bir adam: ’‘Ey ibnu'I-Hattab! Yanımıza çık!’‘ diye seslendi. Ona: "Git başımdan! Seninle uğraşamayacak kadar meşgulüz’‘ karşılığını verdiğimde, adam: ‘‘Bir olayoldu ve mutlaka bunu bilmen gerekiyor. Ensar, Saide oğullarının çardağında toplandılar. Aranızda savaşın çıkmasına sebep olacak yeni bir şey yapmadan önce onlara yetişin!’‘ dedi. Bunun üzerine Ebu Bekr'e: ‘‘Ensar'dan kardeşlerimizin yanına gidelim’‘ dedim. Yanlarına gitmek için yola Çıktığımızda Ebu Ubeyde b. el-Cerrah ile karşılaştık. Ebu Bekr onun elinden tuttu ve ikimizin arasında yoluna devam etti. Çardağa yaklaştığımızda salih olan iki adamla karşılaştık. Bu iki adam çardakta olanların neler yaptıklarını anlattılar ve: ‘‘Ey Muhacirler! Nereye gidiyorsunuz?’‘ diye sordular. ‘‘Ensarlı kardeşlerimizin yanına gitmek istiyoruz'' dediğimde, bize: ‘‘Ey Muhacirler! Yanlarına yaklaşmasanız daha iyi olur, siz kendi işinize bakın’‘ karşılığını verdiler. Bense: ‘‘Vallahi yanlarına gideceğiz!'' dedim. Yola devam edip yanlarına geldiğimizde Saide oğullarının çardağında toplandıklarını gördük. Önlerinde, giysisine sarınmış bir adam bulunuyordu. ‘‘Kim bu?’‘ diye sorduğumda: ‘‘Sa'd b. Ubade’‘ dediler. ‘‘Neyi var?’‘ diye sorduğumda: ‘‘Hasta’‘ dediler. Oturduktan sonra sözcüleri kalktı,. Yüce Allah'a layıkıyla senada bulunduktan sonra: ‘‘Sonrasına gelince, bizler Yüce Allah'ın yardımcıları ve islam'ın askerleriyiz. Ey Muhacirler! Siz de bizlerden bir gurupsunuz. Ancak sizden birileri bizi aslımızdan koparmak ve idare işinden uzak tutmak istiyorlar’‘ dedi. Sözcü konuşmasını bitirince ben konuşmak istedim. Kendimce güzel bir konuşma hazırlamıştım. Onu Ebu Bekr'in de önünde yapmak istiyordum. Ebu Bekr'e karşı olan öfkeyi de biraz dindirmek niyetindeydim. Konuşmak istediğimde Ebu Bekr ‘‘Acele etme’‘ dedi. Bu yüzden konuşup da onu kızdırmak istemedim. Bunun üzerine Ebu Bekr bir konuşma yaptı. O benden daha hoşgörülü ve daha ağırbaşlıydı. Vallahi konuşmasında, benim söylemek istediğim ne kadar güzel şey varsa benzerini veya daha güzelini sonuna kadar söyledi. Ebu Bekr, şehadet getirip Allah'a layıkıyla senada bulunduktan sonra: ‘‘Sonrasına gelince, ey Ensar! Kendi hakkınızda söylediğiniz hayırlı şeylere sizler gerçekten de layıksınız. Ancak, soy ve yerleşim bakımından Arapların orta yerinde yer aldıkları için bu idare işi hep Kureyş'in bu kabilesinde olmuştur. idare konusunda ben şu iki kişiyi kabul ediyorum. İkisinden istediğinize biat edin’‘ dedi ve benim elimle Ebu Ubeyde b. el-Cerrah'ın elini tuttu. Ebu Bekr'in dedikleri arasında işte sadece bu son kısım hoşuma gitmedi. Zira içlerinde Ebu Bekr'in bulunduğu bir topluluğa idareci seçilmektense, vallahi orta yerde boynumun vurulmasını gerektirecek bir günah işlemiş olmayı tercih ederdim. Ancak şu an düşünmediğim bir şeyi ölüm anında nefsim bana güzel gösterebilir. Ebu Bekr konuşmasını bitirince Ensar'dan bir adam (hem tevazu, hem kibir karışımı): "Ben küçük bir çubuğum ama kaşıntıyı gideririm, bir hurma salkımıyım ama en tepedeyimi Ey Kureyşliler!  Bizden bir halife, sizden de bir halife olsun" dedi. Sonrasında kargaşa başladı, sesler yükseldi. Fitne çıkmasından korktuğumdan dolayı: "Ey Ebu Bekr! Uzat elini!" dedim. Ebu Bekr elini uzatınca ona biat ettim. Sonra Muhacirler ona biat etti. Ondan sonra Ensar ona biat etti. Sa'd b. Ubade'nin üzerine yüklendiğimizde, Ensar'dan birisi: "Sa'd b. Ubade'yi öldürdünüz!" dedi. (Ömer dedi ki) Ben de öfkeyle: "Allah, Sa'd'ın canını alsın! Zira fitne ve kötülüğe sebep oluyordul" karşılığını verdim. Vallahi o zamanlarda Ebu Bekr'e biattan daha uygun bir yol bulamadık. Zira bir kişinin üzerine anlaşıp ona biat etmeden oradan ayrılmamız halinde, geride kalanların başka birine biat etmelerinden korktuk. O zaman ya istemediğimiz birine biz de biat edecektik veya onlara  karşı çıkacaktık ve böylece fitne çıkacaktı. Hiç kimse: "Ebu Bekr'in biatı oldu bittiye getirilmiştir!" demesin. Gerçekten o iş böyle çabuk olmuştur. Lakin Allah, o işin şerrinden (bizleri) korumuştur. Bugün içinizde Ebu Bekr gibi birisi de bulunmuyor.

 

Malik der ki: "ibn Şihab'ın Urve b. ez-Zübeyr'den naklen bana bildirdiğine göre yolda kendileriyle karşılaştıkları Ensar'dan o iki adam Uveym b. Saide ile Ma'n b. Adiy idi."

ibn Şihab der ki: "Said b. el-Müseyyeb'in bana bildirdiğine göre o gün Saide oğullarının çardağında ‘‘Ben küçük bir çubuğum ama kaşıntıyı gideririm'' diyen kişi Selime oğullarından Hubab b. el-Münzir adında biriydi."

 

[Tahric:] Elbani: Sahih; Şuayb: İsnadı Buhari ve Müslim'in şartlarına göre sahihtir. Muvatta 2/823; Ahmed 1/55; Bak hadis no: 413.

 

 

Ebu Hatim der ki: Ömer, "Ebu Bekr'in biatı oldu bittiye getirilmiştir, lakin Allah, o işin şerrinden (bizleri) korumuştur" sözüyle Ebu Bekr'e biatın herkesin bir arada olduğu bir ortamda yapılmadığını ifade etmek istemiştir. Herkesin bir arada olmadığı yerde yapılan bir iş de oldu bittiye getirilen bir iş olarak isimlendirilir. Böylesi işlerin de kötü bir akıbetinin olması beklenir. Ömer böylesi bir kötü akıbetten korunduklarını ifade etmek için de "Lakin Allah o işin şerrinden bizleri korumuştur" demiştir. Yoksa bundan kastı, Ebu Bekr'e yapılan biatta şer bulunduğu değildir.

 

 

 

Babasından Başkasının Babası Olduğunu iddia Edenin Cennete Giremeyişi

 

415- Ebu Osman der ki: (Ebu Bekre'nin kardeşi) Ziyad kendini başka bir babaya nisbet ettiği zaman Ebu Bekre'yle karşılaştım. Ona dedim ki: "Ne yaptınız öyle? Sa'd b. Ebı Vakkas'ın şöyle dediğini işittim: "Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ‘‘Müslümanken, babası olmadığını bildiği halde başka birinin kendi babası olduğunu iddia eden kişiye cennet haram olur’‘ buyurduğunu şu kulaklarımla işittim kalbimle belledim." Ebu Bekre: "Ben de bunu Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) işitti m" karşılığını verdi.

 

[Tahric:] Elbani: Sahih (Gayetu'l-meram 267); Şuayb: İsnadı Buhari ve Müslim'in şartlarına göre sahihtir. Ahmed 5/46; Buhari 4326; Müslim 63/114; Ebu Davud 5113; İbn Mace 2610; Darimi 2/244; Bak hadis no: 416.

 

 

 

Müslümanken Kendisini Babasından Başkasına Nisbet Edene Yüce Allah'ın Cenneti Haram Kılması

 

416- Ebu Osman der ki: SaId b. Ebı Vakkas dedi ki: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: ''Müslümanken babası olmadığını bildiği halde başka birinin kendi babası olduğunu iddia eden kişiye cennet haram olur’‘ buyurduğunu şu kulaklarımla işittim ve şu kalbimin içinde tuttum." Ebu Bekre ile karşılaştığımda bu hadisi ona aktardım. Ebu Bekre: "Ben de bu hadisi Peygamber'den (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şu kulaklarımla işittim ve kalbimin içinde tuttum" dedi.

 

[Tahric:] Elbani: Sahih; Şuayb: İsnadı Müslim'in şartınca sahih. Buhari 6766; Bak hadis no: 415.

 

 

 

Zikredilen iki Fiili işleyenlere Allah'ın ve Meleklerinin Lanet Etmesi

 

417- Abdullah b. Abbas'ın bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmaktadır: "Allah'ın, meleklerin ve bütün insanların laneti; babasından başkasının babası olduğunu iddia eden veya efendilerinden başkasını veli edinen kimsenin üzerine olsun."

 

[Tahric:] Elbani: Sahih (et-Ta'liku'r-rağıb 3/88); Şuayb: İsnadı Müslim'in şartınca sahih. Ahmed 1/328; İbn Mace 2609.

 

 

 

Hayatta iken Anne Babası Ölen Kişinin Ebeveynine Yapacağı iyilik

 

418- Ebu Useyd der ki: Ben, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanındayken Seleme oğullarından bir adam geldi ve: "Ey Allah'ın Resulü! Annem ve babam öldüler. Onlara ölümlerinden sonra da yapmam gereken iyilikler var mıdır?'' diye sordu. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Evet! Onların (cenaze) namazını kılmak, dua etmek, arkadaşlarına ikramda bulunmak, yakınlığı ancak onlar vasıtası ile olan akrabalarınla ilgilenip onlara karşı görevlerini yapmaktır.'' buyurdu. Adam: "Bunlar ne kadar çoktur ve güzel şeylerdir" deyince Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bunlarla amel et" buyurdu.

 

[Tahric:] Elbani: Zayıf (es-Silsiletu'd-daife 597); Şuayb: Ravileri güvenilir kimselerdir. Ahmed 3/497; Ebu Davud 5142; İbn Mace 3664.

 

 

 

Kişinin Anne Babasını Sevindirmesinin Nafile Cihad ın Yerini Tutması

 

419- Abdullah b. Amr b. el-As der ki: Adamın biri müslüman olduktan sonra biat etmek üzere Hz. Peygamber'e (Sallallahu aleyhi ve Sellem) geldi ve: "Anne babamı arkamda ağlar halde bırakıp hicret etmek üzere sana biat etmeye geldim" dedi. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Geri dön ve onları ağlattığın gibi yüzlerini güldür" buyurdu.

 

[Tahric:] Elbani: Sahih (Sahih Ebu Davud 2281); Şuayb: İsnadı sahihtir. Ahmed 2/198; Ebu Davud 2528; Nesai 7/143; İbn Mace 2782; Bak hadis no: 423.

 

 

 

Kişinin Anne-Babasına iyilikte Bulunmayı Allah Yolunda Cihada Tercih Etmesinin Müstehab Olması

 

420- Abdullah b. Amr der ki: Adamın biri Allah Resülü'ne (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gelerek: "Ey Allah'ın Resulü! Cihad edebilir miyim?" dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Annen ve baban var mı?" diye sorunca, adam: "Evet" cevabını verdi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Sen onlara hizmet ederek cihad yap" buyurdu.

 

[Tahric:] Elbani: Sahih (el-İrva' 1199); Şuayb: İsnadı sahihtir. Buhari 5972; EbU Davud 2529; Bak hadis no: 318.

 

 

 

Kişinin Anne-Babasına iyilik Yolunda Cihad Etmesinin Onlara iyilikte Mübalağa Etmesi Anlamında Olması

 

421- Abdullah b. Amr'ın bildirdiğine göre adamın biri: "Ey Allah'ın Resulü.

Cihad konusunda bana izin verir misin?" dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Annen ve baban var mıdır?" diye sordu. Adam: "Evet" cevabını verince, Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Git ve o ikisine iyi bak" buyurdu. Bunun üzerine adam süvarilerin arasından geçip gitti.

 

[Tahric:] Elbani: Hasen (el-İrva' 1199); Şuayb: İsnadı hasendir. Ahmed 2/197.

 

 

 

Anne Babaya iyiliğin Nafile Cihaddan Üstün Olması

 

422- Ebu Said el-Hudrl der ki: Adamın biri Yemen'den Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanına hicret edip: "Ey Allah'ın Resulü! Ben hicret ettim" dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Sen şirki terkettin, bu da cihad sayılır. Yemen'de kimsen var mı?" deyince, adam: "Annem ve babam var" dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Onlar sana (yanlarından ayrılman için) izin verdiler mi?" diye sorunca, adam: "Hayır" karşılığını verdi. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Geri dön ve onlardan izin al. Eğer sana izin verirlerse cihad et. Vermezlerse onlara iyiliklerde bulun" buyurdu.

 

[Tahric:] Elbani: Zayıf (el-İrva' 5/21); Şuayb: İsnadı zayıftır. Ebu Davud 2530.

 

 

 

Kişinin Nafile Cihad Yerine Anne-Babasına iyilikte Bulunmasının Gerekliliği

 

423- Abdullah b. Amr bildiriyor: Adamın biri Müslüman olduktan sonra hicret etmek üzere biat için Hz. Peygamber'e (Sallallahu aleyhi ve Sellem) geldi ve: "Anne babamı arkamda ağlar halde geldim" dedi. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Geri dön ve onları ağlattığın gibi yüzlerini güldür" buyurdu. Onun kendisiyle çıkmasına müsaade etmedi.

 

[Tahric:] Elbani: Sahih; Şuayb: Ravileri güvenilir kimselerdir. Bak hadis no: 419.

 

 

 

iyilerin Mertebesine Ulaşmak için Kişinin Anne-Babasına iyilikte MÜbalağa Etmesi

 

424- Ebu Hureyre der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Hiçbir oğul babasının hakkını ödeyemez. Ancak onu köle olarak bulup da satın alıp azat etmesi bunun dışındadır" buyurdu.

 

[Tahric:] Elbani: Sahih (el-İrva' 1747); Şuayb: Sahih'in şartlarına göre sahihtir. Ahmed 2/230; Müslim 1510; Ebu Davud 5137; Tirmizi 1906; İbn Mace 3659.

 

 

 

Anne Babaya iyilikte Aşırı Gitmek Sayesinde Kişinin Cennete Girmesinin Umulması

 

425- Ebu Abdirrahman es-Sülemı anlatıyor: Adamın biri Ebu'd-Derda'ya geldi ve: "Babam beni evlendirene kadar rahat bırakmadı. Şimdi de hanımımı boşamamı istiyor" dedi. Ebu'd-Derda: "Ben sana babana asi ol demem. Sana hanımını boşa da demem. Eğer başka bir şey dememi istersen sana Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) işittiğimi söyleyeyim. Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ‘‘Baba, Cennet kapılarından ortadaki bir kapıdır. istersen bu hakkı koru ya da bırak’‘ buyurduğunu işittim" dedi. Zannedersem Ata, adamın hanımını boşadığını söyledi.

 

[Tahric:] Elbani: Sahih (es-Silsileru's-sahiha 914); Şuayb: Hadis sahihtir. Ahmed 5/196; Tirmizi 1900; İbn Mace 2089.

 

 

 

Dinen Fesada veya Akrabalık Bağını Kesmeye Sebep Olmadıktan Sonra Babanın Emriyle Kişinin Karısını Boşamasının Müstehab Olması

 

426- Hamza b. Abdillah b. Ömer der ki: Babam evlendi ve Ömer (dedem) ondan hoşlanmayıp onu boşamasını istedi. Durumu Hz. Peygamber'e (Sallallahu aleyhi ve Sellem) söyleyince, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Babana itaat et" buyurdu.

 

[Tahric:] Elbani: Hasen (es-Silsiletu's-sahiha 919; Mişkat 4940); Şuayb: İsnadı sahihtir.

Ahmed 2/20; Ebu Davud 5138; Tirmizi 1189; İbn Mace 2088; Bak hadis no: 427.

 

 

 

Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in ibn Ömer'e Babasına itaat için Karısını Boşamasını Emretmesi

 

427- Hamza b. Abdillah b. Ömer, babasından bildiriyor: Nikahım altında benim sevdiğim fakat babamın hoşlanmadığı bir kadın vardı. Babam onu boşamamı istedi; fakat ben bunu kabul etmedim. Babam bu durumu Hz. Peygamber'e (Sallallahu aleyhi ve Sellem) söyleyince Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ey Abdullah! Onu boşa!" buyurdu.

 

[Tahric:] Elbani: Hasen (es-Silsiletu's-sahiha 919; Mişkat 4940); Şuayb: İsnadı sahihtir. Bak hadis no: 426.

 

 

 

Allah'ın Öfkesini Gerektiren Bir Durum Olmadığında Kişinin Müşrik Olan Ebeveynine iyilikte Bulunmasının Müstehaplığı

 

428- Ebu Hureyre der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ağaçların gölgesinde oturan Abdullah b. Ubey b. Selul'ün yanından geçerken, ibn Selul: "ibn Ebı Kebşe -yani Resulullah- üzerimizi tozlandırdı" dedi. Bunun üzerine ibn Selul'un oğlu Abdullah b. Abdillah, Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Seni mükerrem kılana ve sana kitap indirene yemin olsun ki! Dilersen onun (babamın) başını sana getiririm" dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Hayır! Babana iyilikte bulun ve onu hoşnut et" buyurdu.

 

[Tahric:] Elbani: Hasen (es-Silsiletu's-sahiha 3223).

 

 

Ebu Hatim der ki: "Buradaki Ebu Kebşe, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) anneannesinin babasıdır. Şam'a gitmiş ve Hıristiyanların dinini benimsemişti. Kureyşlilerin yanına döndüğünde de Hıristiyan olduğunu açıklamıştı. Ebu Kebşe'nin dinlerinden başka bir dine mensup olmasından dolayı Kureyşliler onu kınamışlardı. Kureyşliler Resulullah'ı (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Ebu Kebşe'ye nispet edip onu kınarlardı. Onlara göre EbU Kebşe'nin dinlerinden başka bir dine mensup olması gibi Resulullah da (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kendi dinlerinden başk bir dinle gelmişti."

 

 

 

Kişinin Anne Babasının Hoşnutluğu Sayesinde Allah'ın Rızasını Kazanmasının Umulması

 

429- Abdullah b. Ömer, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurduğunu bildirir: "Allah'ın rızası ve öfkesi, babanın rızasına ve öfkesine bağlıdır.''

 

[Tahric:] Elbani: Hasen (es-Silsiletu's-sahıha 516; et-Ta'lıku'r-rağıb 3/18); Şuayb: Ravileri güvenilir kimselerdir. Tirmizi 1899.

 

 

 

Babaya iyilikte Mübalağa Babında Kişinin Vefatından Sonra Babasının Arkadaşlarına iyilikte Bulunmanın Müstehab Olması

 

430- ibn Ömer der ki: Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "iyiliklerin en güzeli, kişinin (ölen) babasının sevdiği kimselerle bağlarını koparmamasıdır" buyurduğunu işittim.

 

[Tahric:] Elbani: Sahih (es-Silsiletu's-sahiha 3063); Şuayb: İsnadı Müslim'in şartınca sahih. Ahmed 2/97; Müslim 2552; Tirmizi 1903; Bak hadis no: 431.

 

 

 

Bu Hadisi Rivayette Velid b. Ebi'I-Velid'in Tek Kaldığını iddia Edenin Kavlini çürüten Haber

 

431- ibn Ömer bildiriyor: Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "iyiliklerin en güzeli, kişinin (ölen) babasının sevdiği kimselerle bağlarını koparmamasıdır" buyurduğunu işittim.

 

[Tahric:] Elbani: Sahih (es-Silsiletu's-sahiha 3063); Şuayb: Buhari ve Müslim'in şartlarına göre sahih. Ahmed 2/88; Müslim 2552/13; Ebu Davud 5143; Bak hadis no: 430.

 

 

 

Ölen Babanın Arkadaşlarını Ziyaret Etmenin Kabrinde Olan Babayı Ziyaret Etmeden Sayılması

 

432- Ebu Burde der ki: Medine'ye geldiğimde Abdullah b. Ömer yanıma geldi ve: "Yanına niye geldiğimi biliyor musun?" dedi. Ben: "Hayır" deyince dedi ki: "Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ‘‘Babasını mezarında ziyaret etmek isteyen kişi, babasının ölümünden sonra babasının dostlarını ziyaret etsin'' buyurduğunu işittim. Babam Ömer ile babanın arasında kardeşlik ve sevgi vardı. Bu bağı devam ettirmek istedim.''

 

[Tahric:] Elbani: Hasen (et-Ta'liku'r-rağib 3/219); Şuayb: İsnadı Buhari'nin şartınca sahihtir.

 

 

 

Kendisine iyilik Yapmak Konusunda Annenin Babaya Tercih Edilmesi

 

433- Ebu Hureyre der ki: Adamın biri Hz. Peygamber'e (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gelerek: "Ey Allah'ın Resulü! insanlar içinde iyi davranmamı en çok kim hak eder?" diye sorunca, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Annen!" buyurdu. Adam "Sonra kim?" diye sorunca, Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Yine annen!'' buyurdu. Adam: "Sonra kim?" diye sorunca, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Baban!" buyurdu.

 

Ravi dedi ki: iyiliğin üçte ikisini annenin hak ettiğini söylerler.

 

[Tahric:] Elbani: Son cümlesi hariç sahih (es-Silsiletu'd-daife 4992); Şuayb: İsnadı Buhari ve Müslim'in şartlarına göre sahihtir. Ahmed 2/391; Müslim 3548/3; İbn Mace 3658; Bak hadis no: 434.

 

 

 

Günah Olan Bir Şey istenmedikten Sonra Anneye iyiliğin Babaya iyiliğe Tercih Edilmesi

 

434- Ebu Hureyre der ki: Adamın biri gelerek: "Ey Allah'ın Resulü! Benden iyilik görmeyi insanlardan en çok kim hak eder?" diye sorunca, Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Annen" buyurdu. Adam: "Sonra kim?" diye sorunca, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Sonra yine annen" buyurdu. Adam: "Sonra kim?" diye sorunca, Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Yine annen" buyurdu. Adam:

"Sonra kim?" diye sorunca, Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Baban" buyurdu.

 

[Tahric:] Elbani: Sahih (Sahih Ebu Davud 2551); Şuayb: İsnadı Buhari ve Müslim'in şartlarına göre sahihtir. Buhari 5971; Müslim 2548; Bak hadis no: 433.

 

 

 

Anne Babası Hayatta Olmayan Kişinin Teyzesine iyilik Yapmasının Müstehaplığı

 

435- ibn Ömer der ki: Adamın biri Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) geldi ve: "Ey Allah'ın Res0lü! Ben büyük bir günah işledim. Bunun tövbesi olur mu?" diye sordu. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Senin annen baban var mıdır?" diye sorunca, adam: "Hayır" dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Teyzen var mı?'' deyince de: "Var" karşılığını verdi. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "O zaman ona iyilikte bulun" buyurdu.

 

[Tahric:] Elbani: Sahih (et-Ta'liku'r-rağib 3/218); Şuayb: İsnadı Buhari ve Müslim'in şartlarına göre sahihtir. Ahmed 2/13, 2/14; Tirmizi 1905.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

Bab: Akrabalık Bağlarım Kurmak ve Bunu Koparmak